SORU: KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE / ÇANKIRI (11.02.2020)
İlimiz Taşmesciti ( Tarihi binamız-şifa hanemiz ) kurumunuza devredilmişti. Söz konusu tarihi binamızı müze olarak değerlendirip, halkın gezmesine, görmesine izin verecek misini? Söz konusu bina Dünyada ayakta kalan en eski tıp merkezi. Diğer adı da şifahane olması nedeniyle, söz konusu binanın tıp fakültesi ismi ile tanıtılmasını düşünüyor musunuz? Söz konusu tıp merkezindeki – şifa hanemiz de ki - tıp amblemi olarak kullanılan sütuna sarılı yılan heykeli ile eczacılık amblemi olarak kullanılan kadehe sarılı yılan figürleri burada sergilenecek mi? Burada bulunan yedi adet mumyamız üzerinde bilimsel araştırmalar yapılıp halkın ziyaretine açılarak sergilenecek mi? ( Konuya ilişkin geçmişte yaptığım röportajın ling adresi: http://www.youtbe.com/watch?v-44 gutorevds
CEVAPÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ (27.02.2020 11.50) CİMER başvurunuza istinaden Üniversitemiz Genel Sekreterliğinin cevabi yazısı aşağıda sunulmuştur. “Tarihi miladi olarak 1235 yılına kadar dayanan ve ilk Şifahane, daha sonra 1242 yılında ise Dâr-ûl Hâdis olarak inşa edilen ve halk arasında bilinen adıyla Taş Mescit’in Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Üniversitemize tahsis edilmesi neticesinde, Anadolu’nun ilk hadis derslerinin verildiği yer olan Dâr-ûl Hâdis sıfatıyla Taş Mescit’te Üniversitemiz İslam Araştırmaları Merkezi bünyesinde İslami İlimler Fakültesi’nce yeniden hadis dersleri verilmeye başlanacak; Şifahane olarak kullanılması, günümüzde dünyada tıp sembolü olarak kullanılan birbirine dolanmış iki yılan tasvirinin yer alması ve günümüzde eczacılık sembolü olan kadehe sarılı yılan figürünün yer almasından dolayı tıp müzesi haline getirilecek ve ilgili eserler sergilenecektir. Ayrıca mescit bölümü ibadete açılacak olup Taş Mescit’in halk ziyaretlerine açık hale getirilmesinden dolayı Çankırı’nın tanıtımı açısından önemli bir turizm merkezi haline getirilmesi hedeflenmektedir.”
BİLGİ:Çankırı Valiliği- İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü- Müze Müdürlüğü Çankırı Kültür Envanteri-2014 ‘ten alınmıştır. Sayfa 175-176 TAŞ MESCİT (DAR-ÜL HADİS) Çankırı’da Selçuklular devrinden kalan en önemli yapıdır. Cemaleddin Ferruh Şifahanesi ve Dar-ül Hadisi olarak birbirine bitişik inşa edilen bu iki yapı, mimarlık tarihi açısından olduğu kadar, plastik sanatlar açısından da ilgiyi üzerine çeker niteliktedir. Şifahane, Keyhüsrev Oğlu I. Alaeddin Keykubat zamanında Atabey (Vali) Cemaleddin Ferruh tarafından 1235 M. (Hicri 633 Muharrem) yılında yapılmıştır. Bundan yedi yıl sonra 1242-1243 M. (Hicri 640) yılında Şifahanenin önüne Dar-ül Hadis ekleten Cemaleddin Ferruh, bu yapılarla Çankırı’da önemli sağlık kurumlarından birisinin kurucusu olmuştur. Bu iki yapıdan, halk arasında Taş Mescit olarak tanınan Mescit ve Cemaleddin Ferruh’un Türbesi bulunan Dar-ül Hadis kısmı bütünüyle günümüze ulaşmıştır. Şifahane kısmı ise tamamen yok olmuş durumdadır. Taş Mescit ’in içerisinde farklı mekanlarda mezarlar bulunmaktadır. Asıl cemaat yerinde bulunan sanduka Cemaleddin Ferruh Atabey’e ait olup asıl defin Selçuklu geleneğine uygun olarak mezar odasına yapılmıştır. İki bölümden oluşan orta kattaki mezar odasına dışarıdan basık bir kapıdan girilmekte olup mumyalanmış 6 mezar bulunmaktadır. Batı yönünde zemin katta bulunan tek mezarın ise binanın mimarı Şehabettin İnal Bin El Cemali’ye ait olduğu sanılmaktadır. Bu yapıların önemli bir özelliği ise tıp ve eczacılık sembolleridir. Boyutları 1 x 0.25 m olan kabartmada gövdeleri birbirine dolanan iki ejder (yılan) motifi işlenmiştir. Ejderlerin başları karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Bu motif günümüzde Tıp Sembolü olarak kullanılmaktadır. Bir diğer parça ise andezit taştan kupa üzerine sarılmış yılan heykelidir. Bu motif de günümüzde eczacılık sembolü olarak kullanılmaktadır. Dar-ül Hadis; ortada tuğla kubbeli bir mekan ile her iki yanında taş tonozlu iki eyvandan ibaret dikdörtgen planlı bir yapıdır. Cephe kesme taştan inşa edilmiş, cephenin kuzeydoğu köşesinde minare gövdesine benzer bir köşe kulesi bulunmaktadır. Doğu ve batı cephesi kesme taştan inşa edilen yapının güney cephesi moloz taştan örülmüş, yer yer sıvalıdır. Önde iki yana nispetle ileri doğru çıkartılmış cephede, iki kollu bir merdiven ve bunun solunda tipik Selçuklu profilleriyle çerçevelenmiş stalaktitli (sarkıtlı) bir niş içinde esas kapı görülür. Bunun altında basamakların teşkil ettiği üçgenin ortasında basık kemerli küçük kapı mumyalık kısmının girişidir. Cümle kapısı düz lentolu olup, iki parçadan ibaret ortada çifte kırlangıçkuyruğu şeklinde bir kilit taşıyla bağlanmıştır. Bunun iki tarafında simetrik olarak altıgen iki geçme motif kabartma olarak işlenmiştir. Daha yukarıda ve stalaktitlerin altında Darülhadis’in orijinal kitabesi vardır. Kitabede: “Bu mübarek Darülafiye (şifa yurdunun) yapılmasını 633 yılı muharrem ayında Büyük Sultan, memleketler açan, Abbasi Halifesinin ortakçısı ve Keyhüsrev oğlu Alaüddin Keykubat-Allah aziz ve mansur eylesin, devletli günlerinde kulların fakiri ve Allah’ın rahmetine muhtaç azatlı kölelerinden Atabey Lala Cemalüddin Ferruh Allah muvafık eylesin emretti.” yazmaktadır. YAYIN DİZİNİ: Altıntaş, E, 1991, “ Çankırı Merkez ve İlçelerinde Yapılan Eski Eser Tespit Çalışmaları”, VIII. Vakıf Haftası Kitabı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara: 141-142 Toruk, F. 2002, “Çankırı Darülhadisi” Vakıf ve Kültür Dergisi Yıl 5, Cilt 2, XIX. Vakıf Haftası Özel Sayısı: 77-81
YORUM : 1 ” PİS OYUN”Çankırı Karatekin Üniversitesinden gelen cevap yazısında mumyalardan hiç bahsedilmediğini ifade eden halk arasında çevreci ile tanınan Kadir Yavuz, mumyaların sergilenmesinden çok DNA’larının tespiti ile tıpta devrim yaratabileceğini vurgulayarak bunun insanlığa hizmet olup insan sağlığının geleceğine ışık tutması yönünden çok önemli olduğunun altını çizdi.Mumyaları gün yüzüne çıkarmak amacı ile 2015-2016 yıllarında Vakıflar Bölge Müdürlüğü düzeyinde yazılı- sözlü yoğun girişimlerinde bulunmasına rağmen yetkililerin anlaşılmaz ilgisizliği, “bugün –yarın ” diyerek zamana yaymaları yüzünden başarılı olamadığını kaydeden Yavuz, gelişmeleri “ Çivisi çıkan memleketimde pis oyunla karşı karşıya olmakla” değerlendirdi. YORUM 2 “ ŞAHİTLER VAR” Çankırı sevdalısı, emekli öğretmen Hayri Demiray, tarihi özelliği yanında , bacasız sanayi olarak değerlendirdiği, para basacağına inandığı dar-ül hadis için 2005-2006 yıllarında Vakıflar Bölge Müdürlüğüne yaptığı müracaat sonunda tamir yoluna gidildiğini, bu çalışmalar sırasında eskimiş mumya tabutlarını yenilemek girişiminde bulunduklarını kaydederek “ Mumyaları yeni tabuta aktarmak için açtığımızda cesetleri uzuvları ile birlikte tabuta yapışmış bulduk. Ceset tabuttan ayrılmıyordu. Tabutları değiştirmekten vaz geçerek eski tabutu yeni tabut içine koyup örtüledik. Şahitler var” dedi.