İsmi, Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Cu’fî el-Buharî’dir. 13 Şevval 194 (20 Temmuz 810) Cuma günü Buhara’da doğdu. Künyesi Ebu Abdillah’tır. İmam-ı Buharî küçük yaşta iken, babası İsmail vefat etmiştir. Babası İsmail, Mâlik b. Enes ve Abdullah b. Mübârek gibi âlimlerden hadis öğrenmiştir. İmam-ı Buharî, on yaşına doğru hadis ilmine ilgi duymuş, Buharalı hadis âlimlerinden hadis öğrenmeye başlamıştır. On altı yaşında Abdullah b. Mübârek ve Vekî’ b. Cerrâh’ın kitaplarını tamamen ezberlemişti. Annesi ve kardeşi Ahmed ile birlikte gittiği hac sonrası İmam-ı Buharî Mekke’de kaldı ve Mekkeli hadis âlimlerden hadis tahsil etti. (M. Mustafa el-A’zamî, Buhârî, Muhammed b. İsmâil, DİA, VI, 368) on sekiz yaşında sahabe ve tabiunun söz ve hayatları ile ilgili bilgileri toplamış, aynı dönemde Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kabri başında ve ay ışığının aydınlattığı gecelerde Tarih’ini yazmıştır. (Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, Ankara 2013, 298) İmam-ı Buharî, 40 yıl ilim yolculukları yapmıştır. Hadis biliminde bu yolculuklara rihle denir. Hadis öğrenmek için yapılan bu yolculuklarla, fetihler sebebiyle pek çok ülkeye dağılan sahabilere ulaşılmış, onların bildiği hadisler kaybolmaktan kurtulmuştur. İmam-ı Buharî, Bağdat’a sekiz defadan fazla gitmiş ve her seferinde Ahmed b. Hanbel ile görüşüp ondan faydalanmıştır. Medine, Basra, Şam, Kufe, Humus, Belh, Nişabur’a birçok defa gitmiştir. Buharî bu uzun seyahatlerin neticesinde derlediği hadislerle geniş bir kütüphane oluşturmuş ve yolculuklarında kitaplarını imkân nispetinde yanında taşımıştır. (el-A’zamî, 368)
İmam-ı Buharî’nin ders aldığı hoca sayısı bini bulmuş, ezberlediği hadis sayısı da kendi ifadesiyle 100 bini sahih toplam 300 bindir. Hadis ilmine hizmet yolunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İmam-ı Buharî, az yer, gece gündüz Kur’an okurdu. (İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 1989, 52) Az konuşması, başkalarının sahip olduğu imkânlara özenmemesi, cömertliği, dünya malına değer vermemesi ve yardım severliği onun ahlakındandır. (el-A’zamî, 369-370)
İmam-ı Buhari’nin Hafızası: İbn Adî’nin rivayetine göre, İmam-ı Buharî’nin Bağdat’a geldiğini duyan hadis âlimleri 100 hadisin sened (Hadisi rivayet eden ravilerin isimlerinin bulunduğu bölüm) ve metinlerini (Hz. Peygamber s.a.s.’in sözlerinin olduğu bölüm) birbirine karıştırarak bunları 10 kişiye verdiler ve onlara İmam-ı Buharî toplantı yerine gelince bu hadisleri sırayla sormalarını söylediler. Bu on kişi tespit edilen hadisleri çeşitli İslam ülkelerinden gelmiş olan hadis âlimlerinin huzurunda okuyarak bunların içeriği hakkında bilgi istediler. İmam-ı Buharî onlara bu hadislerin hiçbirini okunduğu şekliyle bilmediğini belirttikten sonra, ilk soruyu yönelten kimseden başlayarak, sordukları hadislerin sened ve metinlerinin doğrusunu her birine ayrı ayrı söylemiştir.” (el-A’zamî, , 369)
El-Câmi’u’s-Sahih/Sahih-i Buharî: İmam-ı Nevevî’ye (ö. 676/1277) göre eserin tam adı, el-Câmi’u’l-müsnedi’s-sahîhi’l-muhtasar min umûri Resûlillâh (s.a.s.) ve sünenihî ve eyyâmih’tir. Eser Sahîhu’l-Buharî diye şöhret bulmuştur. Zehebî’nin Kur’ân-ı Kerîm’den sonra müslümanların elindeki kitapların en üstünü olduğunu söylediği el-Câmi’u’s-Sahîh, yalnız sahih hadisleri toplayan ilk eserdir. (Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Terc. M. Yaşar Kandemir, Ankara 1971, 312) Sahih-i Buharî’nin yazılmasında hocası İshak b. Râhûye’nin önemli etkisi olmuştur. Kendisi şöyle anlatmıştır: İshak b. Râhûye’nin yanında bulunuyorduk. Bize ‘Hz. Peygamber’in sünnetinden sahih olanları toplasanız’ dedi. Gönlüme bu işi yapmak düştü. Sahih hadisleri toplamaya başladım. Bu kitaba sahih olandan başka hadis yazmadım. Kitap uzamasın diye yazmadığım sahih hadisler yazdıklarımdan çoktur. Yazdıklarımı 600 bin içinden seçtim. İki rekât namaz kılıp Allah’a istihare ettikten sonra sıhhatine kesin kanaat getirdiğim hadislerin dışında Sahih’e hadis koymadım. (Mücteba Uğur, Hadis İlimleri Edebiyatı, Ankara 1996, 238-239) Bazı kaynaklarda ise el-Câmi’in her bölümünü Hz. Peygamber’in kabriyle minberi arasında ve her bölüm için iki rekât namaz kıldıktan sonra yazdığı rivayet edilmiştir. (M. Yaşar Kandemir, el-Câmi’u’s-Sahih, DİA, VII, 115) İbnü’l-Kayserânî’ye göre, el-Câmi’u’s-Sahih geniş çaplı bir eserden kısaltılmıştır. Buhârî’nin elindeki bütün hadisleri el-Mebsût, adlı bir eserde önce bablara göre ayırdığını, bunun en sağlam rivayetlerini bir araya getirmek suretiyle meşhur eserini ortaya çıkardığını, söyler. (Kandemir, 114)
İmam-ı Buharî, el-Câmi’u’s-Sahihi’ndeki hadisleri 16 senede ve 70 bin râviden dinlemek suretiyle meydana getirmiştir. (es-Salih, 312) İmam-ı Buharî, topladığı 600 bin, hıfzındaki 100 bin hadisten tekrarlarla birlikte 9000 civarı sahih hadisi titizlikle seçip, el-Câmi’u’s-Sahihi’ne almıştır. (Koçyiğit, 298) Eser tamamlandıktan sonra devrin en önemli hadis otoritelerine Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main, Ali ibnü’l-Medînî’ye göstermiştir. Bu büyük âlimler el-Câmi’u’s-Sahihi beğenmişler, dört hadis dışında sahih olduklarını bildirmişlerdir. Sahih-i Buharî’nin bir mukaddimesi/önsözü bulunmamaktadır. Eser “Ameller niyetlere göredir.” hadis-i şerifi ile başlar. (Uğur, 239240) el-Câmi’u’s-Sahihi İmam-ı Buharî’den 90 bin kişi dinlemiştir. (Kandemir, 114)
Sahih-i Buharî’yi 25 yılda şerh eden İbn Hacer (ö. 852/1448), “Gök kubbenin altında, Resulüllah (s.a.s.)’nin hadislerini el-Buharî’den daha iyi bilen birini görmedim.” demiştir. (Çakan, 53) İmam-ı Müslim (ö. 261/875), İmam-ı Buharî’ye gelmiş, alnından öpüp ve şöyle demiştir: “Üstadların üstadı, muhaddislerin efendisi, hadis illetlerinin doktoru, bırak ayaklarının altını öpeyim” (es-Salih, 313) Yine İmam-ı Müslim, “Sana ancak seni çekemeyenler kızabilir. Dünyada senin bir benzerinin bulunmadığına şahadet ederim” demiştir. Hocası Nuaym b. Hammâd ile muhaddis Ya‘kūb b. İbrâhim ed-Devrakı, “Buharî bu ümmetin fakihidir” demiştir. Basralı hocalarından Muhammed b. Beşşâr Buharî gibi bir âlim görmediğini ifade etmiştir. Büyük hadis âlimlerinden İbn Huzeyme (ö. 311/924) “Şu gök kubbenin altında Resûlullah’ın hadislerini Buharî’den daha iyi bilen ve daha iyi ezberlemiş olan birini görmedim” demiştir. (el-A’zamî, 370) Bu ifadeler İmam-ı Buharî’nin hadis ilminde ne kadar büyük bir otorite olduğunun göstermektedir.
İmam-ı Buharî, el-Câmi’u’s-Sahihi İslâm dünyasında Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en büyük ilgiyi görmüştür. Hadislerinin seçimindeki titizlik, konu tertibinin mükemmel olması, içeriğinin zenginliği ona bu itibarı kazandırmıştır. (Kandemir, 117) “Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar yüzünden veya ezbere okuyarak bitirmeye, ayrıca Sahih-i Buharî başta olmak üzere tanınmış hadis kitaplarını okuyup sona erdirmeye hatim (hatim indirmek, hatmetmek) denilmiştir.” (Abdurrahman Çetin, Hatim, DİA, XVI, 468-469) Sahihi Buharî, sevap kazanmak maksadıyla olduğu gibi maddî ve manevi sıkıntılardan, hastalık ve belâlardan kurtulmak ve her türlü murada ulaşmak arzusuyla da okunmuştur. Kirmânî (ö. 786/1384), kendi devrinde İslam ülkelerinden birinde sultanın rahatsızlandığını ve şifa bulma ümidiyle Sahih-i Buharî okunmasını arzu ettiğini haber vermektedir. 1281 yılında Moğollar Suriye’ye girdiği zaman Melik Mansûr Kalavun, onlara karşı koymak üzere yola çıkmadan önce Sahih-i Buharî okunmasını emretmiş, âlimler de hatim günü cumaya gelecek şekilde eseri muhtelif zamanlarda okumuşlardır. 1505 yılında Mısır sultanının bahçesinde kurulan büyük bir çadırda Sahih-i Buharî hatmi yapılmış, hatim merasiminin büyük sarayda yapılmış, fakat sonraları hatmin Kale Camii’nde okunup sultanın huzurunda yapılan kısa bir merasimle bitirilmiştir. Yine Fas civarında da Sahih-i Buharî hatimleri yapılmıştır. Mısır’da 1798’de Ezher Camii’nde Napolyon’un şehre girmemesi dileğiyle, 12 Eylül 1902’de yine aynı yerde kolera tehlikesi sebebiyle Sahih-i Buharî hatmedilmiştir. Balkan Savaşı’nın başladığı günlerde Ezher şeyhi, Osmanlı ordularının zaferini niyaz etmek maksadıyla ileri gelen âlimlerden kıbleye yönelerek Sahîh-i Buhârî okumalarını istemiştir. Önemli işlere başlarken de Sahih-i Buharî’yi hatmetme geleneği vardır. Türkiye’de Birinci Büyük Millet Meclisi açılacağı zaman ülkenin her yerinde Sahih-i Buharî hatimleri yapılmıştır. (Kandemir, 117-118)