İnsan, Allah’ın evrende varlıklar içerisinde seçtiği, yarattıklarının bir çoğundan üstün kıldığı, kainatı ve içerisindeki her şeyi kendisi için yarattığı mükerrem varlıktır. Aynı zamanda insan ruh, beden, akıl ve nefisten oluşan bir varlıktır. İnsan gerek fiziki gerekse ruhi yönden mahlûkat içerisinde yaratılışı en güzel, en mükemmel olandır. Rabbimiz “Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir.” (Casiye, 45/13) buyurmuştur. Necip Fazıl KISAKÜREK ise beytinde bu hususu şöyle dile getirmiştir:
Seni aramam için beni uzağa attın!
Âlemi benim, beni kendin için yarattın!
Bizi yaratan, yaşatan, değer veren Rabbimiz, bize çok yakındır. “Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16) buyurmuştur. Rabbimiz bu uçsuz bucaksız evreni yoktan yaratan ve onu bir ortağı olmaksızın yöneten, her şeyin sahibi ve malikidir. O, bütün canlıların rızkını verendir. Rabbimiz yağmur yüklü bulutları gönderir, o bulutlardan inen rahmet damlaları ölü toprağı diriltir. O topraktan yetişen bitkiler, meyveler, sebzeler canlılar için rızık olur.
Kendisine bu kadar değer verilen insanın görevleri, sorumluluğu olması gerekmez mi? Elbette en güzel şekilde yaratılan insan, en önemli ve en özel göreve talip olmuştur. Onun görevi kulluktur! “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab, 33/72) Bu görev direksiz semaların, yerin, üzerindeki dağların üstlenmekten çekindikleri yüce, bir o kadarda sorumluluğu ağır, mükâfatı da nispetinde büyük bir görevdir. Sormluğunun farkında olmayanlar, görevini ihmal edenler kendilerine zulmetmetmişlerdir. Ahiretlerini ve akıbetlerini bilmedikleri için cahildirler.
Bu görev imanın, ibadetin, güzel ahlakın her çeşidini içerisine alan kulluktur.
Biz Allah’ın özel ve önemli bir görev için seçtiği kullarıyız. O’da bizim Rabbimiz. O bize hayat verdi, sayamayacağımız kadar çeşitli nimetlerle bizi rızıklandırıyor. Bunca nimetleri veren Rabbimize teşekkür etmemiz gerekmez mi? Rabbimize teşekkürümüz kulluktur.
Kulluğumuzun yolu ibadetlerden geçmektedir. Ancak kulluğumuz sadece ibadetlerle sınırlı da değildir.
İbadet, sözlükte “boyun eğme, alçak gönüllülük, itaat, kulluk, tapma, tapınma” anlamlarına gelmektedir. İbadet, mükellefin Rabbine tazim amaçlı, niyete bağlı olarak, yapıldığında sevap kazandıran ve Allah’a yakınlaştıran bilinçli itaat etmesidir
Namaz, oruç, zekat, hac ibadettir. Kulluk hayat boyu Allah’ın ve Resulünün istediği şahsiyet olmaktır.
Namaz insanlık kadar eski ama eskimeyen, her defasında kula huzur veren, onu yücelten, arındıran bir ibadettir. Namaz gönül dünyamızı imar eden, Rabbimiz ile olan irtibâtımızı kuvvetlendiren, bizi diri tutan, Rabbimize yaklaştıran, farz olma yönüyle ilk, ahirette de hesabı ilk sorulacak ibadettir.
Namazla huzura çıkar, huzur buluruz. Namaz göz nuru, gönül süruru, iki dünya saadeti, dinin direği, cennet kapılarının anahtarı, Rabbimize kavuşma ve yakınlaşmadır. Namaz bizi ahlaken olgunlaştırmakta, bizi bir zırh gibi korumaktadır. Namaz, sığınılacak emin bir limandır. Namaz, günahlardan arınma, saf ve pak olmanın vesilesidir.
Oruç, nimetlere şükretmenin, nefsi terbiye etmenin, kötülüklerden uzaklaşmanın, sabrı öğrenmenin, varlık içerisinde yokluğu tatmanın, ruhen olgunlaşmanın ve Allah’a yakınlaşmanın yoludur. Oruç dilimizi yalan söylemekten, gıybet etmekten; gözümüzü harama bakmaktan; kalbimizi kin, nefretten; midemizi haram lokmadan; elimizi haram işlemekten; ayağımızı haram işlere gitmekten bizi tutacak bir ibadettir.
Zekat, malımızın şükrüdür. Zekat, geçici olan malı, ebedi kılmanın en güzel yoludur. Dünyada kazanılan mal ya harcanır yahutta mirasçılara intikal etmektedir. Allah yolunda harcananlar ise yok olmayıp ebedi kalır. Zekat bir taraftan ferde üstün ahlakı değerleri kazandırır, diğer taraftan da toplumsal ekonomik dengeyi sağlar. Zekat kişiyi, mala aşırı düşkünlük, yalnız kendisi yararlanıp başkalarına hiç kaptırmama duygusu olan cimrilikten ve sadece kendini düşünmek olan bencillikten kurtarır. Zekat, malımızdaki fakirin hakkı olan kısmı temizlediği için malı bereketlendirir.
Hac ise, tevhit akidesini hayata yansıtarak, kardeşliği, birlik ve beraberliği, ümmet olma bilincini Müslümanlara öğreten ve onları güçlendiren bir ibadettir. Hac; kulların kendi iradeleri ile kayıt olup eğitim sürecine katıldıkları bir mekteptir. Hac; sabrı ve tahammülü öğretir. Hac, bir anlamda inanan insanların Allah'ın buyruğuna uyarak yurtlarını, ailelerini, dostlarını, servetlerini terk etmeye, arzularını sınırlayıp sıkıntılara göğüs germeye hazır olduklarının bir ifadesidir. Bu manada hac bir çeşit ölüme hazırlıktır.
Rabbimiz bizleri kulluk bilincinden ayırmasından. İbadet aşkı ile bir hayat sürmeyi lutfeylesin.