Hz. Peygamber (s.a.s.): “Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu iken çirkin, kötü ve kaba söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, kavga etmesin. Birisi kendisine söver ya da çatarsa ona ‘ben oruçluyum’ desin” (Müslim, Sıyâm, 163; Buhârî, Savm, 9) buyurmuştu. Diğer bir hadiste de “Oruç, sizden birisini savaştan koruduğu gibi, sizi de cehennem ateşine karşı koruyan bir kalkandır.” (İbn Mace, Savm, 1) Allah Resulü (s.a.s.), “Oruç kalkandır.” buyurarak özetle orucun anlam, kazanım ve gayesini ifade etmişlerdir.
Oruç, neden koruyacak, neye kalkan olacaktır? Nefisle olan mücadelede nefsin arzu ve isteklerine kalkan olacaktır. İnsanın içindeki kötü duyguların kaynağıdır nefistir.“Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.” (Yusuf, 12/53) Şeytanın telkinlerine, vesveselerine, çağrılarına karşı oruç kişiyi koruyacaktır.“Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.” (Fatır, 35/6) Oruç, kişi ile günahlar arasında bir kalkan, zırh gibidir. Oruçlu gözünü, gönlünü, dilini, elini, tüm azalarını haramlardan korur. Oruç, yeme-içmeyi terk ederek sadece bedenle eda edilen, zahiri yönü olan bir ibadet değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” (Buhari, Savm, 8) “Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarıdır. Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mace, Sıyam, 21) buyuran Resul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz, ibadetlerin kişi üzerindeki kazanımlarına, davranışlarda oluşturacak değerlere dikkat çekmiştir. Gerçek manada tutulan oruç, asla pasif ve etkisiz kalamaz. Oruç, nefsin ve hevânın önüne set olup, meşru olmayan istekleri önleyecektir.
“Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) Orucun farziyyeti ile ilgili bu ayet-i kerimede takva geçmektedir. Orucun gayesi, takvadır. Takva ise, kişinin kendini günahlardan koruması, uzaklaştırmasıdır.
İmam-ı Gazzali, orucu manevi yönden şu şekilde derecelendirmiştir.
a- Herkesin Tuttuğu Oruç: Sabahtan akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsel hazlardan uzak kalmakla olur.
b- Seçkinlerin Orucu: Bir önceki şartlarla beraber kulakları, gözleri, dili, el-ayak ve tüm organları günahlardan korumaktır. Gözlerin kalbi meşgul eden, Allah’ı anmaktan alıkoyan çirkinlikleri görmekten uzak tutmaktır. Yalandan, gıybet, dedikodu, haset, çirkin sözlerden dili korumaktır. Yalandan, gıybet, dedikodu, haset, çirkin sözleri dinlemekten kulakları korumaktır. Her bir organı yaratılış gayesine uygun kullanmaktır.
c- En Seçkinlerin Orucu: Gönlü bayağı düşünceler ve dünyaya yönelik fikirlerden uzaklaştırmak suretiyle Allah’tan başka her varlıkla kalbin ilintisini kesmektir. (Bkz. İmam-ı Gazali, İhya’u Ulumid-Din, Terc.: Sıtkı Gülle, İstanbul 1998, I, 554-556) Seçkinlerin ve en seçkinlerin orucu kalkan ve zırh olacaktır.
Ramazan da biz, orucu tutarken aslında oruç bizi kötülüklerden tutmakta, bizi engellemektedir. Bizi günahlardan, kötülülüklerden bir zırh, bir kalkan gibi korumaktadır. Oruç dilimizi yalan söylemekten, gıybet etmekten; gözümüzü harama bakmaktan; kalbimizi kin, nefretten; midemizi haram lokmadan; elimizi haram işlemekten; ayağımızı haram işlere gitmekten bizi tutmaktadır. Böyle bir oruç sahibi, cehennemden de korunacaktır. Oruç hem günahlara hem de cehenneme kalkan olmaktadır.
Rabbimiz orucumuzu kalkan eylesin.