“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (Muhammed, 47/7) Varlığı zatından olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’a (c.c.) yardım, dinine yardımdır. Hak din İslam’ın gönüllere ulaşması, önündeki engellerin kalkması, Allah’ın adının yücelmesi uğrunda gayret etmektir. Paslı sinelere, kapalı kalplere, görmeyen gözlere hakikati görmelerini sağlamaktır. “Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve "Kuşkusuz ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet, 41/33) Allah’a çağıran, Allah’ın dinine, tevhide davet eden kişidir. Davetçinin bir diğer özelliği de güzel işler, salih ameller yapmasıdır. Peygamberler, dinin tebliğcileridir. Hem tevhide davet ederler hem de Allah’tan aldıkları emirleri eksiksiz insanlara ulaştırırlar. Peygamberlerden sonra bu sorumluluğu omuzlarına alan, din hizmetine kendini adanmış ömürlerin olması gerekir. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran, 3/104) Hayra anahtar, şerre kilit, iyilikte önder ve yarışan, kötülükten sakınan ve sakındıran kişilerin olması o toplumun ayakta durması için son derece önemlidir.
“(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” Nahl, 16/125) Din hizmetine adanmış ömür sahibi, İslam’a davette, ilmi, hikmeti, güzel sözü kendisine şiar edinir.
Allah Resulü (s.a.s.) Efendimiz insanların hidayeti, İslam’ın insanlara ulaşması için var gücüyle gayret etmişti. Mekke’de on üç yıl inanmayanlarla, Medine’de on yıl münafık, Yahudi ve diğer İslam karşıtı güçlerle mücadele etmişti. Kendini taşlayanlara, ordular tertip edip üzerine yürüyenlere hidayete ermeleri için dua etmişti. Şair, kahin dediler, getirdiğini yalanladılar. “Ne istersen söyle verelim. İstersen seni kralımız yapalım. Mallarımızı birleştirelim en zenginimiz sen ol. Hasta isen tedavi ettirelim. Yeter ki davandan vazgeç.” dediler. Allah Resulü (s.a.s.) güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz yine de davamdan vazgeçmem.” buyurdular. Müşriklerin inkarı karşısında son derece üzüldüler. Rabbimiz bu durumu ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey Muhammed! Mümin olmuyorlar diye adeta kendini helak edeceksin!” (Şuara, 26/3) Dinin yayılması için adeta kendini parçalarcasına dert edinen, inanmadıkları için üzülen bir Peygamberimiz var bizim. Allah Resulü’nden bize sünnettir Hak yolunun davetçisi olmak. Etrafını aydınlatan bir kandil misali cehalet ve dalalet karanlığına meydan okumak. “Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras olarak bırakmazlar, onlar sadece ilmi miras bırakmışlardır. İşte o mirasa konan kimse de bol nasib ve kısmet almış olur.” (Ebu Davud, İlim, 1; Tirmizi, İlim, 19) Hadisinde bildirilen peygamber varisi olabilmek. Ömrünü dine adamış Peygamberlerin yolunda sürdürebilmek.
Rabbimiz bizleri, Din-i İslam-ı Mübin’in yolunda var gücüyle çalışabilmeyi, dinin gönüllerden gönüllere ulaşmasında hizmet edenlerden olabilmeyi, camilerin maddi ve manevi imarında destek olabilmeyi lütfeylesin. 1986 yılından beri 1-7 Ekim tarihleri Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu yıl da hafta içerisinde “Camiler ve Din Hizmetine Adanmış Ömürler” konusu etrafında etkinlikler yapılacaktır. Rabbimiz bizleri dinine hizmet edenlerden eylesin.