“Ey Muhammed!) De ki: ‘Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!” (Furkan, 25/77) Müminin Rabbi katındaki değeri, kıymeti duası ve kulluğu nispetindedir. Dua bizatihi ibadet, ibadetin ta kendisidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) “Dua ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Daavât, 1) buyurmak suretiyle dua ile ibadet arasındaki bu yakınlığa dikkat çekmişti. Dua, istemek, dilemek, yalvarmak, çağırmak, seslenmek anlamlarına gelmektedir. Dua, kulun bütün benliğiyle, derin bir saygı içerisinde Rabbine yönelerek istek ve dilekte bulunmasıdır. Dua, kulun kendi acziyetini, noksanlığını bilerek, Yüce Yaratıcının büyüklüğünü anlayarak ihtiyaç ve isteklerini Yüce Allah’a arz etmesi ve O’ndan yardım dilemesidir. Dua, sınırlı ve aciz kulun sınırsız ve sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbi ile kopmayan bağıdır. Muhammed İkbal’e göre dua ve ibadet, kâinatın dehşet verici sessizliği içinde insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir. (bk. Selahattin Parladır, Dua, DİA, 9/531) Dua ihtiyaç anahtarıdır, ihtiyaç sahiplerinin dinleneceği, çaresiz kalanların sığınacağı ve ümit sahiplerinin nefes alacağı yerdir. (Abdulkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, Terc. Şeyhülislam Sadettin Efendi, s. 358)
Rabbimiz “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186) buyurmuş ve bu ayette dua edenin duasını kabul edeceğini va’d etmiştir. Bu müjde iman etme ve Allah’ın davetine uyma şartıyladır. Cenabı Hakkı övme, hamd etme, O’ndan af, afiyet ve nimet istemek duadır. Zikir, tesbih, hamd, senâ, şükür, tövbe, istiğfar, tevekkül, istiaze, besmele vb. hepsi duadır. Dua eden ibadet halindedir ve kulluk üzeredir.
İnsan psikolojisinde, sonsuz bir kudrete sığınma ve bağlanma ihtiyacı vardır. İnsan yeryüzünün halifesi, kâinatın göz bebeği, en değerli varlık olsa da birçok noktada aciz ve zayıftır. İnsan, sıkıntılı ve zor zamanlarında güçlü bir varlığa sığınmak isteyen bir varlıktır. Bu bağlamda dua eden kişi rahatlar, gönlündeki darlık gider, yükünün hafiflediğini hisseder. Kişi dua ettiğinde yüce, sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbinin kendisini işittiğini, gördüğünü, yakınında olduğunu bilir. Dua, kula güç ve moral verir. Zira Cenab-ı Hak “Nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir.” (Hadid, 57/4) buyurmuştur.
Dua, fırtınalı denizde emin limana demir atmaktır. Kimseye derdini anlatamadığı, anlattığında çare bulamadığında alemlerin Rabbi, sonsuz güç ve Kudret sahibi Allah-u Teala’ya halini arz edebilmesidir. Dua kulun Yaratıcısı ile kurduğu kuvvetli bir bağdır. Dua, kul ile Allah arasında vasıtasız ve aracısız iletişimdir. Kul bilmelidir ki Rabbi, kendisine çok yakındır. “Biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)
“Allah haya sahibidir, çok kerimdir. Bir insan iki elini kaldırıp kendisine dua ettiği zaman, o kalkan iki eli boş çevirmekten haya eder.” (Tirmizi, Deavat, 118) Dualar mutlaka kabul olunur. Cenab-ı Hak dua edenin isteği uygunsa istediğini verir. Şayet uygun değilse dünyada vermeyip, ahirette ona sevap verir yahut Allah-u Teâlâ kulun duasına mukabil cennette ona yüksek dereceler verir. Dua edip istenilen verilmemişse bu, duanın kabul olunmadığı anlamında değildir. Allah-u Teala bazen kulun duada istediklerini vermez. Rabbimizin her lütuf ve ihsanı hikmet iledir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz.” (Bakara, 2/216)
“Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur.” (Tirmizi, Deavat, 1) Dua, müminin hayatının ayrılmaz parçasıdır. Kişinin içinde bulunduğu an ve mekan Rabbi Rahimine yalvarmak için bir fırsattır. Kuraklık olduğunda yağmur duasına çıkıldığı gibi ihtiyaç, zorluk ve sıkıntı zamanları dua vaktidir. Rahmet hazinelerinin anahtarı duadır. Rahmet kapısı dua ile açılır. Anadolu’muzda güzel bir tabir vardır: “Yer, gök dua ile” Kulluğun beyni, özü, iliği duadır. Dua Allah-u Teala’ya yaklaştıran, O’nun rızasına ulaştıran salih bir ameldir. Abdullah b. Ömer’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan istenilen şeyler arasında O’na en sevimli geleni, afiyettir.” Resûlullah (s.a.s.) konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Dua, başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah’ın kulları, duaya sarılın!” (Tirmizî, Deavât, 101)