“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 67/2) Ayet-i kerime bize, dünya hayatının bir imtihan olduğunu hatırlatıyor. Ayette geçen “sınamak” kelimesinin Arapçası ibtiladır. İbtila kelimesinin kökü de “bela”dan gelmektedir. Belâ kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de “denemek, sınamak; gam, musibet, darlık ve sıkıntı” manalarında gelmekte olup, Allah’ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî sıkıntı, dert, külfet demektir. İnsanın dert ve musibetlerle karşılaşması kaçınılmazdır. (bk, Süleyman Uludağ, Bela, DİA, 5/380) Musibet, ansızın gelen belâ, sıkıntı, hoş olmayan şeyler, hedefine isabet eden mermi gibi insana şiddetle dokunan hadise ve felâketlerdir.
Rabbimiz imtihan dünyasında bizleri çok farklı yönlerde sınamaktadır. “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155) ayet-i kerimesi insanın, açlık, yokluk, kıtlık, ölümle imtihan olacağını hatırlatmaktadır. İmtihanın gayesi aynı olmakla birlikte vasıtaları farklı olabilmektedir. İmtihanın bazısı açık bazısı ise gizlidir. İmtihanın türünden, şeklinden, zamanından, çokluğundan şikayet etmek hiçbir fayda vermez, aksine vakit kaybıdır. Yapılması gereken bu imtihanı en iyi şekilde başarmanın yollarını aramak ve sabırlı olmaktır.
“İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.” (Ankebut, 29/2-3) Kur’an, olayları daha iyi anlamamız için bizlere geçmiş kavimlerden haberler veriyor. Sıkıntı ve meşakkatlere ilk defa o çağın insanlarının karşılaşmadığı hatırlatılıyor. İnsanın dert ve musibetlerle karşılaşması kaçınılmazdır. İnsan tarihin her döneminde yoksulluk, hastalık, ölüm, savaş gibi acı olaylarla karşılaşabilir. Dünya hayatı bireyler için olduğu kadar topluluklar için de bir imtihan yeridir.
Musibetlere en çok maruz kalanlar peygamberlerdir. Hz. İbrahim Nemrut’la mücadele etmiş, bu mücadelede ateşe atılmış; Hz. İsmail babası tarafından kurban olmakla imtihan olunmuştu. Hz. Yakup oğullarıyla, Hz. Yusuf kardeşleri ve nefsiyle, Hz. Eyyub sağlığıyla, Hz. Musa Firavun’la, kavmi ile imtihan olunmuştu. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ilk müslümanlar Mekke’de kavmi tarafından eziyetlere maruz kalmış, Resulüllah (s.a.s.) Taif’te taşlanmış, Medine’ye hicret etmek zorunda kalmıştır.
Unutulmamalıdır ki sıkıntılar, musibetler sürekli de değildir.“Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” (İnşirah, 94/5-6) Ayetleri sıkıntıda olanlara bir teselli, bir ümittir. İnşirah, açılıp genişlemek, huzura kavuşmak anlamındadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve müslümanlar Mekke’de çok sıkıntılar çekmişler, Medine dönemi Mekke’ye nazaran daha rahat ve huzurlu geçmiştir. Bununla birlikte Medine’de her şey güllük gülistan içerisinde değildi. Münafıklar, Yahudiler, Mekkeli müşrikler fırsat kollamış, Allah Resulü (s.a.s.) bütün bu sıkıntıları sabırla aşmıştı. Zorlukla beraber kolaylık olacaktır. Rivayete göre bu sûre inince Hz. Peygamber, 5 ve 6. âyetlerde güçlüğün yanında kolaylığın da bulunacağının iki defa zikredilmesini göz önüne alarak, kendisine inananlara, “Müjdeler olsun! Size kolaylık geldi; artık bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez!” buyurmuştu. (Muvatta’, Cihâd, 6; Taberî, XXX, 151; Bk. Komisyon Kur’an Yolu Meal ve Tefsiri, DİB, 5/643-644) Bir diğer ayette de “Allah bir güçlüğün ardından bir kolaylık sağlayacaktır.” (Talak, 65/7)buyrulmuştu. Bu ayetler gelecekten ümit kesmemeyi, sıkıntılara direnmeyi, ümitvar olmayı mümine müjdelemektedir. Üstad Necip Fazıl:
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Çekilen sıkıntılar ilelebed değildir. Dertler de çaresiz değildir. Musibetler karşısında ümitsizliğe kapılmak, ye’se düşmek mümine yakışmaz. Sıkıntılara sabretmek, sebeplere sarılmak, yapılması gereken mücadeleyi en güzel şekilde ifa etmek gerekir. Alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra Alemlerin Rabbine tevekkül edilmelidir. Sözlü ve fiili dua asla terk edilmemelidir. Sıkıntılar karşısında sızlanmak, şikâyet etmek, sorumluluktan kaçmak olgun mümine yakışmayan davranışlardır. Zor ve sıkıntılı günler dayanışma ile kolayca aşılacaktır. Rabbimizin buyurduğu üzere: “İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın.” (Maide, 5/2)
Yüce Rabbimiz musibetlere sabretmeyi, her hal üzere şükretmeyi, imtihanın sırrına vakıf olup gereğini yapabilmeyi bizlere lütfeylesin.