Abdullah b. Mesud’un (r.anha) rivayet ettiği hadiste Resul-i Ekrem (s.a.s.), üzüntü ve keder isabet ettiğinde tavsiye ettiği duanın bir kısmında: “Allahım, …. Senden Kur’ân’ı, kalbimin baharı, gönlümün nuru, üzüntümün dağılmasına ve sıkıntımın ortadan kalkmasına vesile kılmanı dilerim.” (İbn Ebi Şeybe, 10/53 Hadis No: 29808) buyurmuştu. Kara kış ardından gelen baharın yeryüzüne verdiği canlılık gibi Kur’an, sıkıntı ve üzüntülerin çaresi ve neşesi; daralan gönüllerin aydınlığıdır. Rabbimiz “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 10/57) buyurdu. Kur’an, kalplerdeki hastalıklara şifa, müminlere en güzel nasihat, rahmet ve esenliktir.
Kur’an, Allah tarafından Cebrâil vasıtasıyla son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.s.) indirilen, mushaflarda yazılan, tevâtürle nakledilen, okunmasıyla ibadet edilen, Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle biten, başkalarının benzerini getirmekten âciz kaldığı Arapça mûciz bir kelâmdır. (bk. Abdulhamit Birışık, Kur’an, DİA, 26/383)
Kur’an, sözlerin en güzeli, ne şiir ne de nesir. Kur’an, kendisine tutunanı bırakmayan sapasağlam kulp. Kur’an, kendisine yapışanları aynı gaye etrafında birleştiren, gökten yeryüzüne sarkıtılmış Allah’ın ipi. Kur’an, değdiği topraklara hayat veren semadan inen saf, berrak ve bereketli yağmur misali ölü yüreklere can veren ab-ı hayat. Kur’an, tek bir harfi dahi değişmemiş, değiştirilemeyecek Allah’ın kelamı. Kur’an, yeryüzünde milyonlarca insanın başından sonuna ezberlediği tek kitap. Kur’an “Haydi! Bir benzerini, on suresini, bir suresini getirin” meydan okumasına insanların aciz kaldığı kitap. İlk inen ayeti “oku!” olan ve gecesi gündüzü, günün her anı dünyanın dört bir yanında okunan kitaptır Kur’an. Baştan sona bitirildiğinde tekrar başlanıp okunan, terk edilmeyen, unutulmayan, tek kitaptır Kur’an. Kur’an, sımsıkı sarıldığında asla şaşırılmayacak Peygamberimizin bıraktığı iki emanetten biridir. Kur’an, kendisine uyanları en doğru yola ulaştıran rehberdir. Kur’an Peygamber Efendimizin (s.a.s.) bütün çağlara hitap eden en büyük mucizesidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyurdular ki: “Ümmetimin en şereflileri hamele-i Kur’an’dır.” (Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, 12/125) Hamele-i Kur’an, Kur’an’ı kalbine, zihnine taşıyan yani hafızlardır. Bir diğer hadisi şerifte de “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 21) buyrulmuştur. Kur’an’ı öğrenmek ve öğretmekle en hayırlı, onu tamamen ezberlemekle de bu ümmetin en değerlisi olunmaktadır. “Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân, 18) Rabbimizin kelamı Kur’an’dan uzak, okumayan, ezberlemeyen bedbaht insan, tavanı çökmüş, duvarları yıkılmaya yüz tutmuş, içerisinde barınılması mümkün olmayan, yakınından geçmekten dahi çekinilen harabe ev gibidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Kur’an’ı öğrenin, onu okuyun ve okutun. Kur’an’ı öğrenen, okuyan ve gereğini yapan kimse, her tarafa koku yayan misk dolu bir kaba benzer. Kur’an’ı öğrendiği hâlde (onu okumayan ve okutmayan) yatıp uyuyan kimse ise ağzı bağlı bir misk kabına benzer.” (Tirmizî, Fedâilü"l-Kur"ân, 2) buyurmuştu. Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye, okumaya, okutmaya, amel etmeye teşvik eden Allah Resulü (s.a.s.), bu aşamaları icra eden kişiyi kendisi güzel koktuğu gibi etrafa da güzel koku yayan misk dolu kaba benzetiyor. Kur’an’ı okumasını bildiği halde okuyup, anlayıp, hayatına taşımayan kişi ise ağzı kapalı, güzel koku dolu bir kaba benzetiyor. Rabbimiz: “Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.” (Sa’d, 38/29) “Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed, 47/24) buyurmuş, Kur’an’ın insanlığa gönderiliş gayesinin düşünerek okumak, anladığını yaşamak olduğuna dikkat çekmiştir.
Bir adam: “Ya Resulallah! Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir?” diye sordu. Allah Resulü (s.a.s.) “Konup göçendir” buyurdu. Adam: “Konup göçen kimdir?” diye sorunca, Hz. Peygamber (s.a.s.) “Kur’an'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır” buyurdu. (Tirmizî, Kırat,13) Ömrümüzün her gününü Kur’an ile süslemek gerekir. Allah Resulü her gün düzenli Kur’an okurdu. Sakîf Kabilesi’nden Evs b. Huzeyfe (ra), Medine’de kaldıkları günleri şöyle anlatır: “Allah Resûlü (s.a.s.) yatsı namazından sonra yanımıza gelir ve bize Mekke’de çektiği sıkıntıları anlatırdı. Bir gece yanımıza biraz geç geldi. ‘Yanımıza gelmekte gecikmenizin sebebi nedir yâ Resûlallah?’ deyince, ‘Kur’an’dan her gün okuduğum kadarını (hizbimi) bitirmeden çıkmak istemedim.’ buyurdu…” (İbn Hanbel, IV, 9; İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât, 178) Peygamber Efendimizin (s.a.s.) okuyuşu “Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku.” (Müzzemmil, 73/4) ayetinin gereğince tane tane idi. Rabbimizin büyüklüğünden bahseden ayetleri okuduğunda tesbih eder, dua edilmesi gereken ayette dua eder, Cenab-ı Hakka sığınma anlamı olan bir ayete geldiğinde Allah azze ve celleye sığınırdı. (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn ve kasruhâ, 203)
Hz. Ömer (r.anha) anlatıyor: “Peygamberiniz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, bu Kitap sayesinde bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de alçaltır.” (Müslim, Müsâfirîn, 269) Kur’an’ın indiği gece bin aydan daha hayırlı, Kur’an’ı okuyan, ezberleyen kişi ise insanların en hayırlısı ve değerlisi olmaktadır. Rabbim bizlere Kur’an’ı kalbimizin gıdası ve baharı, gönlümüzün nuru ve süruru, üzüntülerimizin ve dertlerimizin çaresi eyleyecek bir hayat sürmeyi lütfeylesin.