9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dün yapılan devlet töreninin ardından bugün baba ocağı Isparta İslamköy 'de toprağa verilecek.
Bir döneme imza atan Demirel'in gönlünde Çankırı'nın ayrı bir yeri vardı. Çankırı dostu Demirel'i biri Güniz Sokak'ta diğeri Çankaya'da heyet olarak ziyaret imkanım oldu.
Demirel adı geçtiğinde unutamadığım diğer anım ise Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretten hakkımda kamu davası açılmasıdır.
"Cumhurbaşkanı ile senin ne alıp veremediğin olabilir ki!" dediğinizi duyar gibi oluyorum.
19.4.1996 tarihinde Erdal Aksu'nun Çankırı valiliğinden ayrılışı ile Yahya Gür'ün 11.6.1997 tarihinde Çankırı valiliğine atanması arasında geçen yaklaşık 14 ay Çankırı'nın vekil vali ile (Mevlüt Kurban) tarafından yönetilmesine tepkinin kağıta dökülmesi beni mahkeme koridorlarına taşıdı.
Çankırı yerel basınının " Kamuoyuna Duyuru" başlığı altında 13 Kasım 1996 tarihli siyasi iradeyi harekete geçirmeyi amaçlayan ortak açıklaması da fayda getirmemişti.
Bıçağın kemiğe dayandığı tarihlerde, kapısına dayanacak, derdimizi anlatacak son kişi dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hitaben " Ayıbın Sorumlusu " başlığı altında; kahır, sitem dolu yazı 4 Mart 1997 tarihinde o dönemde yazı işleri müdürü olduğum Doğruyol gazetesinde (İ.H. ) rumuzu ile yayımlandı.
Yazı şöyle :
Ayıbın Sorumlusu
"Sen bizim Cumhur babamızsın
Sen ne dersen o olur!...
O olur da...
Bizim halimiz ne olacak?..
Sayenizde bir yıldır asıl valisiz idare ediyoruz
"Daha ne kadar idare edeceğiz?" dersiniz...
Çankırı da bir boşluk,
Çankırı'da moral çöküntüsüdür gidiyor...
Çankırı Valiliğine atanan Menderes Kaymakamını onaylamadınız.
Kimine göre yeterli görmediniz...
Kimine göre Vali Aksu’nun kalmasını istemişsiniz, hükümet ısrar edince "Öyle olmaz böyle olur" demiş üzerini çizmişsiniz...
Neticede Aksu kurtarılamadı
Menderes kaymakamının onuruyla oynandı...
Ne İsa'ya yaranabildiniz, ne de Musa'ya...
Olan Çankırı'ya oluyor...
Bu ayıbın faturası biraz da sizin üzerinizde kalmış gibi görünüyor.
Susurluk, Fadime Şahin, Sincan... derken valiler kararnamesi bu hükümetten zor çıkar.
Zira umurlarında değil...
Milletvekillerimizi soracak olursanız
Onlar iyi...
Ellerinizden öper
Ahmet Uyanık'ın işleri yoğun
Ramazan bayramı Valilik kutlama töreninden hemen sonra beklemeden yurtdışına hareket için apar topar Ankara'ya hareket etti. Zor yetişmiştir...
Ayrılırken hafta içinde teşkilatları ziyaret için verdiği söz askıda kaldı.
Mete Bülgün Bey'in başını kaşıyacak vakti yok...
Üretkenliğini Kanadalılara fabrika kurmaya kullanıyor.
O kadar ki; partisinin iftar yemeğine geç vakit katılan Bülgün, Valilik bayramlaşma törenine de 15 dakika geç geldi.
İsmail Coşar Bey ise bayram namazını Çankırı Milletvekili olarak Ankara Kocatepe Camiinde kılmakla öğünüyor...
Halimiz bu
Kurtar bizi baba!..
İ.H.
Yazıdan sonra 1997/148 Esas numaralı Asliye Ceza Mahkemesi tarafından açılan davanın 3.6. 1997 tarihindeki ilk duruşmasına kadar Demirel ile yatıp Demirel ile kalktım.
Mahkeme, parlamenter rejimde hürriyetçi anlayışla tenkite açık olan Cumhurbaşkanlığı kurumunun bazı eksikliklerin giderilebilmesi bakımından hakaret kastı olmaksızın kaleme alındığından beraatime karar verdi.
3 ay sonra Çankırı' ya vali atanmıştı.
Benim Demirel ismi ile yaşadığım mahkeme heyecanı artık anılarda kalacak.
Mekanı Cennet olsun!..