Fransa’da içlerinde eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin de bulunduğu 300 kişilik “yazar ve siyasetçi oldukları iddia edilen” bir sürünün imzaladığı, şiddet ve Yahudi düşmanlığı (!) yaydığı gerekçesiyle Kur’an-ı Kerimden bazı ayetlerin çıkartılmasını istedikleri Paskal Bruckner Bruckner tarafından kaleme alınan bildiri 22 Nisan'da, La Parisien adlı gazetede yayımlandı.
Metin Yahudi düşmanlığına karşı oluşturulmuş bir manifesto olarak tanımlanıyor ama başından sonuna kadar Müslümanları hedef alıyor. Hatta Müslümanların Yahudilere karşı düşük yoğunluklu bir soykırım uyguladığı iddiası var.
Yahudi düşmanlığının önlenmesi için de bir takım öneriler getirmiş yazar ve yazısının altındaki 300 imza sahibine göre Kuran-ı Kerim’den bazı ayetler çıkarılmalı. Bu talebe örnek olarak İncil’deki bazı bölümlerin çıkarılması gösteriliyor. Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlerin çıkarılmasıyla artık hiçbir inananın suç işlemek için kutsal kitabı referans almayacağı söyleniyor.
Fransa İslam Konseyi (CFCM) Başkanı Ahmet Oğraş, "Avrupa'da Engizisyon döneminde Yahudi çocuklarını kurtaran Osmanlı veya Afrikalı Müslümanlar, Kur'an-ı Kerim'e dayanarak bunu yaptılar. Şimdi bizi, bu kitabın Yahudilere yönelik şiddetin sorumlusu olduğuna mı inandırmak istiyorlar" diyerek bu cehalete tepki gösterdi.
Fransa Müslüman Din Adamları Konseyi Genel Sekreteri Mohamed Bajrafil da, “Bu, Müslümanlara karşı saygıdan tamamen uzak bir çağrıdır” diyerek, bu durumu, makaleyi imzalayan kişilerin "Kur’an-ı Kerim hakkındaki cehaletinin yansıması ve görünür biçimde entelektüel sahtekârlığı" olarak değerlendirdi.
Bordeaux Camisi İmamı Tarık Ubru ise, Kur’an-ı Kerim’de öldürmeye dair bir emrin olmadığını söyleyerek, Fransa’da dini metinlerin tercümesi konusunda önemli hataların olduğunu vurguladı.
Kur’an-ı Kerim'deki mücadele emrinin öldürme şeklinde bilinçli olarak yayıldığını aktaran Ubru, “Yahudi karşıtlığının kaynağını Kur’an-ı Kerim’den aldığını söylemek saçmalıktır” şeklinde konuştu. Ubru, dünya genelinde meydana gelen Yahudi karşıtı söylemlerin nedeninin Müslümanlar veya İslam’ın kutsal kitabının değil, İsrail’in adil olmayan politikalarının kınanmaması olduğunu kaydetti.
Bildiriye Türkiye’den ilk tepki Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik’ten geldi. Çelik, "İnsanlık rehberi Kur'an'dan insan karşıtı bağnazlık ve şiddet çıkaran DEAŞ neyse, bu 300 Fransız da aynı" dedi.
Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerinin değiştirilmesi veya çıkarılması çağrıları yapan bu kişilerin "barbar ve ahlak dışı" bir taleple terör örgütü DEAŞ'ın ideolojik akrabalığına kayıt yaptırdıklarını ilan ettiklerini belirten Çelik, "DEAŞ'ın en yakın ideolojik akrabası olduklarını ancak bu şekilde anlatabilirlerdi. Ancak siyasal psikiyatrinin konusu olacak bu yaklaşım, Avrupa'nın ortasında nasıl bir barbarlığın yükseldiğini, en az DEAŞ kadar tehlikeli bu zihniyetin kendisini nasıl bazı kavramların arkasına sakladığını ifşa ediyor" dedi.
Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamı olup günümüze kadar nasıl bir tek harfi değiştirilmedi ise kıyamete kadar da tek bir harfinin bile değiştirilemeyeceğini biliyor ve inanıyoruz.
O açıdan bir sorun yok.
Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Myanmar’da katliamın ve soykırımın en vahşi ve acımasız örnekleri sergilenirken seslerini çıkartmayıp/çıkartamayıp görmezden gelenler ve hatta verdikleri silahlarla bu katliamı destekleyenlerin Yahudi düşmanlığından bahisle Kur’an-ı Kerimden ayet çıkartılması istemeleri tam da “şecaat arz ederken kıpti sirkatin söyler” durumudur.
Üzerlerine titredikleri İsrail Filistin’de yaşlı genç, kadın çocuk demeden öldürüyor.
Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle “öldürmeyi çok iyi biliyorlar ve uyguluyorlar”
Ama onlara dur diyen yok.
Çünkü onlara göre akan Müslüman kanı ise değeri yok.
Cezayir’de on binleri katleden Fransız katillerin torunları şimdi kalkmışlar Yahudi düşmanlığından söz ediyorlar.
Pislik paçalarından akıyor.
Peki bu alçaklar sürüsü durup durup ta neden şimdi anırmaya başladılar?...
Çok basit.
Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Kuveyt gibi Müslüman ülkelerin işbirlikçi ve besleme yöneticileri; Müslümanların baş düşmanı İsrail ile flört etmeye başlayıp ABD ve AB ile aynı kayığa bindikten sonra “bir şansımızı deneyelim” dediler.
Suudi Veliahtın Medine’de kilise açılacağı müjdesi, Mescid-i Nebeviye Yahudi gazeteci ziyareti, Filistinlilerin artık ayaklarını denk almaları gerektiği yolundaki İsrail’i zevkten dört köşe edecek açıklamalar 300 kişilik sürüye cesaret vermiş olabilir.
Peygamber efendimize hakaret içeren karikatürlerin ifade özgürlüğü bahanesiyle yayımlanması, özellikle Avrupa’da hemen her gün bir caminin yakılması ya da kundaklanma sı ve her nedense faillerinin bir türlü bulunamaması karşısında ağızlarını açmayan Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Kuveyt gibi ülkelerin son zamanlardaki ABD ve batı sevdası da 300 kişilik sürüye güç vermiş olabilir.
Ne yaparlarsa yapsınlar bir gerçeği değiştiremezler.
İslam huzur ve barış dinidir.
Bir insanın suçsuz yere öldürülmesi en büyük bozgunculuk örneklerinden biridir. Allah, (Maide Suresi, 32). bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:
Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur...
Böylesine kesin bir hükümden düşmanlık türetilebilir mi?...
Görüldüğü gibi tek bir insanı bile, "bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın", öldüren bir kişi, tüm insanları öldürmüş kadar büyük bir suç işlemektedir.
Bu durumda, İslam’ın emirlerini yerine getirmeden kendilerini Müslüman olarak ilan eden teröristlerin işledikleri cinayet, katliam ve gündemdeki tabiriyle "intihar saldırıları"nın ne kadar büyük bir suç olduğu açıktır. Allah terörizmin bu zalim yüzünün ahiretteki karşılığını (Şura Suresi, 42) şöyle bildirir:
“Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır.”
Allah, insanlara kötülük yapmaktan sakınmalarını emretmiş; zulmü, zorbalığı, öldürmeyi, kan dökmeyi yasaklamıştır. Allah'ın bu emrine uymayanlar, ayette geçen ifadeyle "şeytanın adımlarını izleyenler" olarak nitelendirilmiş ve açıkça Allah'ın haram kıldığı bir tutum içerisine girmişlerdir.
Bozgunculukla, masum insanları öldürmekle, isyanla ve zulümle yeryüzünde başarılı olabileceklerini zanneden insanlar çok büyük bir yanılgı içindedirler.
Çünkü Allah terör ve şiddet anlamlarını da kapsayan her türlü bozgunculuk hareketini yasaklamış, bu tür bir eylem içinde olanları lanetlemiş ve bir ayetinde de "Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez." (Yunus Suresi, 81) şeklinde buyurmuştur.
Bazı insanların "Allah adına" ortaya çıkmaları, hatta "Allah adına and içmeleri", yani çok "dindar" gibi gözükebilecek kelimeler kullanmaları, o insanların dine uygun bir iş yaptıklarını göstermez.
Aksine, tamamen Allah'ın rızasına ve din ahlakına aykırı bir iş de yapıyor olabilirler. Bu konuda ölçü, yaptıkları işin ne olduğudur.
Eğer yaptıkları iş, ayette bildirildiği gibi "yeryüzünde bozgun çıkarmak ve dirlik-düzenlik bırakmamak" ise, biliniz ki o kişiler gerçek dindar olamaz ve amaçları da dine hizmet etmek değildir.
Allah korkusu olan ve gerçek İslam ahlakını kavramış bir insanın öldürmekten, şiddetten, bozgunculuktan yana çıkması ve bu tip eylemlerin içinde bulunması kesinlikle mümkün değildir.
Bu kadar açık ve tartışılmaz hükümleri görmezden gelerek İslam’ın Yahudilere düşmanlık yaptığını iddia etmek cehaletten değilse alçaklıktandır.
Alçaklığın ise tıbbi bir tedavisi bulunmamaktadır.
Kur’an-ı Kerimin ruhunu anlamaktan uzak elleri kanlı katillerin bu tür zırvaları elbette ciddiye alınmayacak.
Ama Hz. İbrahim atıldığı ateşe su taşıyan serçe gibi safımızın belli olması için de meydanı boş bırakmamalı, her türlü iletişim aracı kullanılarak tepkimizi göstermeliyiz.