Önce sırayla soralım.
Ambulanslara ateş edip yaralıların hastaneye taşınmasını önleyenler, ambulanslardaki tıbbi cihazları yağmalayıp talan edenler kimler?.
İtfaiye araçlarına ateş açarak yangınlara müdahale edilmesini önleyenler kimler?
Sokaklara, caddelere hendekler kazıp barikatlar kurarak halka hayatı zehir eden ve gündelik hayatı çekilmez hale getirenler kimler?
Trafoları, verici istasyonlarını yakıp elektrik kesilmesine, telefon görüşmelerinin engellenmesine sebep olanlar kimler?
Vatandaşların evlerinin duvarlarını delerek siper açanlar kimler?
Cenazelerin bile kaldırılmasına izin vermeyenler kimler?
İşledikleri cinayetlerin ardından savcıların olay mahallinde delil toplamasını engelleyenler kimler ?
Camileri, okulları, kütüphaneleri bombalayıp yakan ve yağmalayanlar kimler?
ATM’lerden para çeken sivil kıyafetli askerleri, polisleri hamile eşlerinin gözü önünde alçakça öldürenler kimler?
Uykudaki polisleri kalleşçe enselerinden vuranlar kimler?
Tırları, otobüsleri, minibüsleri, taksileri ateşe verenler kimler?
15 yaşındaki ağızları süt kokan çocukları dağa götürüp, devletine polisine kurşun sıkan bir seri katile dönüştürenler kimler?
Dağa kaldırdıkları genç kızlara tecavüz edip sonra da onlardan bir harem kurup el ele pozlar veren azgın tekeler kimler?.
Evlere, dükkanlara, sokaklara, okullara hatta anaokullarına patlayıcı yerleştirenler kimler?.
Anne karnındaki, anne kucağındaki bebeleri, ekmek almaya giden, top oynayan çocukları katledenler kimler?
Destek ve haraç alamadıkları masum insanları acımasızca ve işkenceyle öldürenler kimler?
Kurban eti dağıtan masum kürtleri İŞİD’ci diyerek balkonlardan aşağı atarak öldürenler ve bu katilleri alkışlayan ve aramızca kanlı elleriyle dolaşanlar kimler?
Çuval çuval amonyum nitratı depolayanlar kimler?
Belediyeleri ait araçlarda patlayıcı, silah taşıyanlar kimler?
Marketleri ve otobüsleri içlerinde insanlar varken kundaklayanlar, molotof atanlar kimler?.
Daha önceki gece; Polislerin ailelerinin kaldığı lojmanlara bir ton bomba yüklü araç, emniyet ve jandarmaya ise roketatar ve el yapımı bombalarla düzenlenen saldırıda, 2'si polis yakını 5 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı. Ağır yaralıların da olduğu saldırıda lojman binası ve karşısındaki müstakil ev çökerken, lojmanda yangın çıktı.
Hayatını kaybedenlerin üçünün çocuk ya da bebek olduğu öğrenildi.
Bu ölümlerden keyf alarak “bahar erken geldi, cemreler düşüyor sanki twitleri atan sonra da korkularından silenler kimler?
Bütün bu alçaklıkları yapanlar kimler?
Cevabı gün gibi ortada.
Kandil, PKK, PYD ile kravatlı, etekli, döpiyesli yerli ve yabancı işbirlikçileri.
Ve dahi Brüksel’den, Washington’dan, Moskova’dan, Londra’dan, Bonn’dan, Tahran’dan uzanan kirli ellerdir.
Haysiyet sahibi herkes olup biteni görmekte, duymakta ya da kaybettiği yakınları nedeniyle acısını yüreğinde yaşamakta.
Bebeleri katledenlerin, vatandaşa zulmedenlerin devlet olmadığı aksine devletin bebelerin ve vatandaşın hak ve hukukunu korumak için mücadele ettiğini akıl ve izan sahibi herkes görüyor biliyor.
Devlet bir hastaya ulaşmak için 10 saat karda mücadele veriyor.
Greyderi dozeri, kepçesi saatlerce çalışıp yol açıyor..
Olmadı helikopter gönderiyor.
Yaşlı demiyor çocuk demiyor, kadın demiyor hiçbir ayırım yapmadan vatandaşının imdadına koşuyor.
Askeri ve polisi; yaşlıyı, hastayı, çocuğu sırtında taşıyor.
Ekmek veriyor, aş veriyor.
Ama onlar telsiz konuşmalarına da yansıdığı gibi kendilerinden olmayanları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar..
Peki gerçek bu kadar açık olmasına rağmen birileri neden devleti suçlayan bildiriler imzalayıp yalan söylüyorlar?.
Çünkü bir yalanı ne kadar çok söylerseniz bir süre sonra o yalan gerçek muamelesi görür diye düşünüyorlar.
Devletin canını dişine takarak çok zorlu bir mücadeleyi sabır ve kararlılıkla yürüttüğü ve sivillere zarar vermemek için olağanüstü çaba gösterdiği bir dönemde, hedefinin ülkeyi bölmek olduğu tartışma götürmeyen bir terör örgütüne destek vermek için devletin suçlanması ve açıkça yalan söylenmesi sadece ihanetle geçiştirilemeyecek kadar aşağılık bir ruh halinin dışa vurmuş kirli görüntüsüdür.
Kişilerin isimlerinin önündeki unvanlar onlara itibar kazandırmaz.
İtibar karakterle, şerefle kazanılır.
Ziya Paşa’nın dediği gibi
“Bed asla necabet mi verir hiç üniforma; Zerduz palan ursan eşek yine eşektir”.
Üniformanın ve unvanın kişiye soyluluk kazandırmayacağını ifade eden bu güzel sözde öznenin eşek olması bir vurgudan ibarettir.
Oysa eşek son derece yararlı bir hayvandır.
Bir bardak eşek sütü bile unvan ve statüleri ne olursa olsun hiçbir hainle kıyaslanamayacak kadar değerlidir.
Keşke masumları katleden alçaklar ve onların destekçileri bir eşek kadar yararlı olabilselerdi.
Elleri kanlı katillere destek veren, o katillerin yaptığı cinayetleri devlete yüklemeye kalkan ve koltuk altlarındaki kıllardan tutundukları yabancılardan medet uman, yabancı gözlemci daveti yapacak kadar mandacılık ateşiyle yanıp tutuşan herkes haindir.
Ayrıca bu; 'Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik, Halkı Kanunlara Uymamaya Tahrik ile Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama ve Terör Örgütü Propagandası Yapmak' suçudur.
Hiç kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur.
Altına imza koydukları ihanet belgesinin arkasında oluğunu söyleyen hainlerin arkasında Kandil’in, PKK’nın ve PYD’nin bulunması da tam bir suçüstü halidir.
Şerefli Türk yargısı elbette bu ihanetin hesabını soracaktır.
Bakın; ORC (Objective Research Center) tarafından 2016 Ocak ayı içinde yapılan Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Özel Gündem Araştırma Sonuçlarına göre; halkın %80,4 ü hendeğe karşı, %78,9 özyönetime karşı, %80,7 si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan rahatsız değil, % 67,3 bölgede yaşanan sorumlusu olarak PKK’yı görüyor, % 70’i PKK’yı bölücü ve vatan haini bir terör örgütü olarak görüyor, % 70,8 ise HDP’yi PKK’nın siyasi uzantısı olarak kabul ediyor.
Bu araştırma sonuçları kendilerine akademisyen diyerek paye vermeye kalkan hainlerin ne kadar büyük gaflet, delalet ve hıyanet içinde olduklarını açıkça ortaya koyuyor.
Görüşlerimiz, fikirlerimiz, inançlarımız, hayata bakış açılarımız farklı olabilir.
Ancak vatanımız tektir, bayrağımız tektir.
Ona ihanet kabul edilemez.
Bu ülkenin onurlu, vatanını seven onbinlerce akademisyeni, bilim adamı olduğunu biliyoruz.
Bu ülkenin onurlu muhalifleri olduğunu da biliyoruz.
Eleştirmek hak, ihanet alçaklıktır.
Herkes yanlış bulduğunu bir uygulamayı, bir haksızlığı, bir hukuksuzluğu eleştirebilir.
Elbet te devletler de hükümetlerde eleştirilebilir.
Ancak elleri kanlı katillere bu kadar pervasız arka çıkıp, bu alçakların hepimizin gözü önünde işledikleri cinayetlerinden devleti sorumlu tutmak ve bu alçakların sözcülüğünü yapmak düşünce ve eleştiri özgürlüğü ile açıklanamaz.
İç savaş kışkırtıcılığı ve bölücülük basın özgürlüğü ile açıklanamaz.
Nitekim yukarıdaki araştırma sonuçları olan bitenden kimlerin sorumlu olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koyduğundan yapılanın; bir düşüncenin ifadesi ve bir eleştiri olmadığı, yalan, iftira ve ihanet olduğu kuşkusuzdur.
Kimse kusura bakmasın ama gözümüzün içine baka baka katil sevicilik yapanlar, yalan söyleyenler, iftira atanlar elbette sonuçlarına da katlanacaklardır.
Kanalizasyonda yaşayanların temizlikten söz etmeye hakları olmadığından millet de akademisyenle kakademisyen arasındaki farkı da görmüş olacaktır.