Osmanlı Devleti'nde, II. Meşrutiyet döneminde kurulan "Darüleytamlar" şehit çocuklarına bakma görevini üstlenmişti.
Ancak bu kurumların yetersiz kaldığının görülmesi üzerine 1908 yılında Kırklareli’nde kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti Balkan Savaşı'na kadar çalışmalarını yürütmüştü.
Cemiyet, 1917 yılında ulusal düzeyde kuruldu ve İstanbul merkez oldu, 17 Ocak 1921 tarihli bir padişah iradesi ile kamu yararına çalışan bir cemiyet olarak kabul edildi.
30 Haziran 1921 tarihinde özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında öksüz ve yetim kalan çocukların korunması, yetiştirilmesi amacıyla Ankara'da da Hâkimiyet-i Milliyet Gazetesinin bir odasında "Himaye-i Etfal Cemiyeti" adıyla kurulmuştur.
Cemiyet kuruluşundan hemen sonra TBMM Başkanı Mustafa Kemal'in desteğini aldı.
Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin kurulup güçlenmesi üzerine İstanbul Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin çalışmalarına son verildi.
Kurum, 1924'te pastörize süt dağıtımı, 1927'de anne ve çocukların ücretsiz yararlanabileceği "Sıhhi Banyolar"ın hizmete girmesi, 1928'de çocuk bahçelerinin açılması, 1929'da diş muayeneleri ve tedavilerinin başlaması, Çocuk Bakıcı Okulu'nun açılması gibi sosyal hizmet alanındaki pek çok ilki gerçekleştirdi ve döneminin en büyük sivil toplum örgütü haline geldi.
Bu örgüt, tıpkı Hilal-i Ahmer (Kızılay) gibi devlet bütçesinden kanunla ayrılmış paya sahip bir kurum olup1935 yılı itibarıyla da "Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu" ismini almıştır.
Çocuk Esirgeme Kurumu, 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına çalışan dernek kabul edildi.
1961'de çıkan bir kanun üzerine kısa bir süre için kurumun idare heyeti Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca atanarak faaliyetlerini sürdürdü;
1980'de büyük bir ekonomik sıkıntı içine düşen kurum, buna bağlı olarak yönetim zaafiyeti, yolsuzluk ve çocuklara kötü muamele iddialarıyla kamuoyundan tepki almaya başlayınca 5 Mayıs 1981'de Resmi Gazete’de yayınlanan kararla dernek feshedilerek, görevleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na devredilmiştir.
27/5/1983 tarih ve 18059 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanununun 38/d maddesi ile de Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumunun teşkiline ait mevzuat, yürürlükten kaldırılarak, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın yönetiminde, kamu tüzel kişiliği olan katma bütçeli bir kurum haline gelmiştir.
1991'de çıkartılan Kanun hükmünde kararname ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Başbakanlık'a bağlanmıştır.
8 Haziran 2011 tarih ve 27958 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan 633 sayılı Kararname ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmasıyla “Çocuk Esirgeme Kurumu”nun ismen varlığı da sona erdi.
Ancak ilginçtir, fiili varlığı 1983, ismen varlığı da 2011 yılında sona eren Çocuk Esirgeme Kurumu medyaya göre halen varlığını sürdürüyor.
Yazılı ve görsel medyada zaman zaman; “ailesinin şiddet uyguladığı çocuk Çocuk Esirgeme Kurumuna verildi”, “filanca Çocuk Esirgeme kurumu yuvasında kalan çocuklar yuvadan kaçtılar, saldırıya uğradılar, çocuk esirgeme kurumunda büyüyen gençler dünya evine girdiler” gibi haberler yer alıyor.
Bugüne kadar ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından ne de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından ısrarla sürdürülen bu yanlışlığı düzeltecek bir açıklama yapılmadı.
En son; “Galatasaray Teknik Direktörü Fatih TERİM TFF’den kazandığı 5.2 milyon TL'lik tazminatı Çocuk Esirgeme Kurumu'nun hesabına yatırdı” haberi medyada yer aldı.
NTV gibi ciddi bir haber kanalının internet sitesinde bile haber (9.5.2019) “Terim'in avukatı Dr. Rezan Epözdemir; Çocuk Esirgeme Kurumu'nun tarihinde en büyük bağışı yaptıklarını belirterek, paranın tamamının nakit olarak kurumun banka hesabına aktarıldığını söyledi” başlığıyla verildi.
Fatih TERİM açısından çok takdir edilmesi ve saygı duyulması gereken bu anlamlı davranış ne yazık ki çok yanlış ifadelerle topluma sunulmuştur.
Birincisi; Çocuk Esirgeme Kurumu diye bir kurum yoktur.
İkincisi; olmayan bir kurumun banka hesabı da yoktur.
Üçüncüsü; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda 19 yıl fiilen teftiş Kurulu Başkanlığı yapmış bir emekli olarak çok iyi biliyorum ki bu bağış kurumun tarihindeki en büyük bağış değildir.
Fiili varlığı 1983 yılında sona eren Kuruma bağış yapılması mümkün değildir.
Ayrıca sadece; Ankara’nın Subayevleri semtindeki seksen küsur lojman ile bunların karşılığında müteahhide devredilerek bir o kadar daha konut yapılan, bir bölümü satılan ve hemen Subayevleri girişindeki kirada olan benzin istasyonunun bulunduğu çok büyük bir araziyi bağışlayan hayırseveri unutmamak gerekir.
Çocuk Esirgeme Kurumunun kapatılmasıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna devredilen ve önemli bir bölümü bağış olan çok değerli gayrimenkullerden bazıları Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile TOKİ arasında yapılan bir protokolle TOKİ’yi devredilerek karşılığında ihtiyaç duyulan yerlerde çok sayıda sosyal hizmet kuruluşu yapılmış olup Korgun Sevgi Evleri ve Kız Yetiştirme Yurdu da bu uygulama sayesinde inşa edilmiştir.
Dördüncüsü; söz konusu para (muhtemelen) Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hesabına yatırılmış olup Bakanlığın genel harcamalarında kullanılacağından sadece çocuklar için harcanması söz konusu değildir.
Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev yaptığım 1990’lı yıllarda dönemin devlet Bakanı Sayın Abdülkadir ATEŞ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun sağlıklı bir gayrimenkul envanterinin çıkartılması için Müfettişlerin görevlendirilmesi talimatı vermişti ve biz o çalışma sonunda kayıtlarda yer almayan bedava denilecek kadar düşük bedellerle kiralanmış, işgal edilmiş, yıllarca kira ödenmediği halde takip yapılmamış çok sayıda değerli gayrimenkul tespiti yapmıştık.
Yani Çocuk Esirgeme Kurumu bağış yolu ile elde ettiği çok değerli gayrimenkullere sahipti.
Sayın Fatih TERİM iyi niyetle ve örnek olacak şekilde paranın bağışlanması istediğinden avukatı gereğini yapmıştır ama basında yer alan açıklaması doğru ise Avukatı da Çocuk Esirgeme Kurumu diye bir kurum olmadığını bilmemektedir.
Onun bilmemesi mazur görülebilir.
Hadi medyamızın zaman zaman bu tür bilgisizlikler yaptığını bildiğimiz için onlara da eyvallah…
Ama paranın; hesabına yatırıldığı Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Basın Müşavirliği ne iş yapıyor?..
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı zamanında da böyleydi.
Hiç sesleri çıkmazdı.
Neden doğru dürüst bir açıklama yapıp hem sayın TERİM’e teşekkür edip hem de paranın Bakanlık hesabına yatırıldığını söylemiyorlar?..
Onların ilgisizliği (ve çok büyük bir ihtimalle de bilgisizliği) yüzünden yıllardır var olmayan Çocuk Esirgeme Kurumu, medyada var gibi gösteriliyor.
Çok zor şartlar altında uzun yıllar hizmet vermiş Çocuk Esirgeme Kurumu’nun toplum hafızasındaki yerinin silinmemiş olmasını anlayabiliriz.
Ancak var olmayan bir kuruma hem de tarihinin en büyük bağışının yapıldığı haberine sessiz kalmak başta bağış sahibine saygısızlık olur.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Basın Müşavirliği (ya da ilgili birimi) önce bu yanlışlığı düzeltmeli ve bundan sonra da yanlış kullanıma izin vermeyerek toplumun doğru bilgilendirilmesini sağlamalıdır.