Ankara’nın Etimesgut İlçesinde bulunan Zırhlı Birliklerde darbecilerin teslim oldukları anla ilgili olarak ortaya çıkan yeni görüntülerin birinde darbeci bir albay astsubaylar tarafından plastik kelepçe takılarak gözaltına alınırken “Mümkün olursa bizi rütbemize uygun kişiler tutuklasın astsubaya yaptırmayın” diyor.
Darbecinin bu sözleri üzerine asker “Albayın ağzını da bantlayın” cevabını veriyor.
Sen o şerefli üniformayı kirleteceksin.
Bu vatana bu millete ihanet edeceksin.
Düşmana karşı kullanman için verilen silahı bu milletin aziz evlatlarına yönelteceksin.
Bütün bu alçaklıkları yaparken “Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir devleti nasıl yıkarız nasıl parçalarız, uşaklıklarını yaptıklarımıza nasıl peşkeş çekeriz” diye düşünmeyeceksin ama darbeyi başaramayıp yakayı ele verince rütbenize uygun muamele isteyeceksin.
Utanmasa yanında çikolatalı bir de kahve isteyecek.
O rütbe; şimdi Güneydoğuda, Cerablus’ta, Başika’da aslanlar gibi mücadele veren şerefli Türk Askerleri için var.
Sizin rütbeniz olsa olsa şerefsizlik olur..
Dua edin ki sizi şerefli Türk askeri tutuklamış.
Bu bile hak etmediğiniz bir muamele..
Meclisi, Ankara Emniyet Müdürlüğünü, Gölbaşı Özel Harekat Müdürlüğünü bombalarken masum insanlarımızın üzerlerine tankları sürerken, bombaları bırakırken, “Biz ne yapıyoruz” diye düşünmeyenlerin, hiçbir şey olmamış gibi normal bir suçlu muamelesi beklemeleri ve hala rütbeden bahsetmeleri pişkinlik değil olsa olsa kanı bozukluktur.
Kanı bozuklardan alınan o rütbeler 15 Temmuz gecesi milletinin ve demokrasinin yanında olan şerefli Türk Askerlerine verildi.
XXX
ABD 11 Eylül saldırısından sorumlu tuttuğu Suudi Arabistan’ı yargılamak için adı “Terörizmin Sponsorlarına Karşı Adalet Yasası” olan bir yasa çıkarttı.
Böylece 11 Eylül mağdurları Amerikan Mahkemelerinde tazminat davaları açacaklar ve Suudi Arabistan’ın ABD bankalarındaki paralarına el konularak ABD karşıtı politikalar izlemeye kalkarsa defteri dürülecek.
ABD; bu yasanın çıkartılmasındaki gerekçeyi 11 Eylül saldırılarını yapan faillerin Suudi vatandaşı olmasını gösteriyor.
Hukuktaki cezaların şahsiliği ilkesini alenen çiğneyerek; madem failler Suudi Arabistan vatandaşı, cezayı da Suudi Arabistan çeksin diyor.
Eğer bu mantıktan gidecek olursak PYD ve YPG’yi desteklediğini açık açık ortaya koyan ve bununla da yetinmeyip (Başkan Yardımcısı Joe Byden haberim yok dese de) bu terör örgütlerine uçaklarla silah yardımı yapan ABD, ülkemizde PKK’nın yaptığı her kanlı eylemden birinci derece sorumlu olmalıdır.
Mc Gurk PYD’li katillerin elinden şilt almıştı hatırlarsanız.
Beslediği ve koruduğu terörist başı ve yönetimindeki katillerinin gerçekleştirdiği 15 Temmuz kalkışmasında şehit olan 241 kardeşimizin katili, iki bini aşkın gazimizi yaralayan veya sakat bırakan da ABD’dir.
Yani ABD gizlemeye gerek duymayacak kadar açık ve pervasız bir terör sponsorudur.
Terörist başı çuval çuval belgeye rağmen iade edilmemekte, özenle korunup kollanmakta ve iade edilmemesi için gözümüzün içine baka baka yalan söylenmektedir.
FETÖ/PYD’nin hamisi, kaçakların sığınma adresi ve pervasızca rüşvet dağıttıkları kişiler ABD’li parlamenterler olduğuna göre bu hain örgütün tüm eylemlerinden, kıydığı canlardan, gasp ettiği mallardan da sponsor olarak ABD sorumludur.
Bu durumda “Terörizmin Sponsorlarına Karşı Adalet Yasası” uyarınca tüm mağdurların ABD hakkında dava açmaları onların da en doğal hakları olmalıdır.
Ne diyor Trump.
DAEŞ’i kuran ABD’dir.
Biz söylemiyoruz ABD’nin başkan adayı söylüyor.
O zaman DAEŞ’in gerçekleştirdiği cinayetlerin sorumlusu da ABD’dir.
Ülkemizde patlatılan ve patlatılmadan önce beslemelerine haber verilen DAEŞ bombalarından ve kaybedilen canlardan ve mallardan da ABD sorumludur.
Madem ABD Türkiye’ye yönelik terörü/teröristi besleyip büyütmekte, onların aldıkları canları kuru kınamalarla geçiştirmekte o zaman ABD’yi kendi çıkardığı kanunla vurmanın tam zamanıdır.
XXX
Basında yer alan haberlere göre; Irak’ta Şii lider (bozuntusu) Kasım Et-Tai, Türk askerine karşı cihat fetvası yayımlamış.
DAEŞ ve PKK’nın tehdidi altındaki Başika bölgesinde, halkın ve bölge yöneticilerinin de talebi ile konuşlandırılan az sayıdaki Türk askeri, bu dini lider bozuntusunu rahatsız etmiş.
ABD’nin, Avrupa’nın ülkesinin her yerini delik deşik etmesinden, PKK’nın DAEŞ’in topraklarını işgal etmesinden rahatsız olmayan lider bozuntusu Türk askeri ile savaşmayı cihat olarak kabul ediyor.
Böyle Müslüman bozuntularının cehennemin dibine kadar yolu var.
İşte bu kafa yüzünden milyonlarca Müslüman zulüm altında.
DAEŞ karşısında aciz bir Irak hükümeti.
Topraklarındaki tecavüzlere ses çıkartamayan bir Irak hükümeti.
ABD’nin ve batının kucağında onlar ne isterse yapan bir Irak Hükümeti..
Beslemesi ise Türkiye’ye cihat ilan ediyor.
Tam bir Stockholm Sendromu hali.
Tecavüzcüleriyle kanka..
Dindaşlarına düşman..
Yesinler sizin cihadınızı.
Önce şu kıçınızdaki donun lastiğini bağlayın da düşmesin, cihadı sonra düşünürüz.
Ayrıntılı bilgi için bakınız “Cerablus 24 saatte işler tamam”..
XXX
15 Temmuz gecesinde alçakça darbeye karşı minarelerden salalar ve ezanlar okunmuştu hatırlarsanız.
Çok da etkili olmuştu.
Salaların ve ezanların yayılma hızı sosyal medyanın paylaşım hızından fazla olduğu için darbecilerin morallerini bozulmuş, sırf bu nedenle bazı din görevlilere saldırıya uğrarken bazı minarelere ve camilere ateş açılmıştı.
Darbeci alçakların böyle bir saldırıda bulunmalarını anlamak mümkün.
Çünkü sonuçta darbelerin susturduğu ezanlardan, ezanların susturduğu darbeler söz konusu..
Peki 15 Temmuz gecesi sala okuduğu için müezzine saldırılmasını nasıl değerlendireceği?..
İzmir’in Narlıdere İlçesi Kutlu YALVAÇ Camii Müezzini Mehmet KUZGUN biri bir siyasi partinin Urla belediye Meclisi üyesinin oğlu olmak üzere 3 kişi tarafından saldırıya uğradı.
Ama serbest bırakıldılar.
Peki müezzinler neden sala okumuşlardı.?..
Darbecileri durdurmak için..
Darbecileri durdurmak iççin sala okuyanların yaptıkları suç mudur ki bu insanlara saldırıldı.
Ya da hangi hakla bu kadar masum bir görev yapan insanlara saldırıldı..
Bu durumda saldırganlar açıkça darbe destekçisi olmuyorlar mı?..
Bu zorbaların sokaklardaki masum insanlara saldıran ve kurşun sıkan darbecilerden zihniyet olarak ne farkları var?..
Daha da vahimi adına cemaat denilen yapılanma ve onun beslemeleri/işbirlikçileri salalardan rahatsız oluyorlar.
Bu rahatsızlık o kadar derin ki 15 temmuz gecesi 60’tan fazla din görevlisi saldırıya ve hakarete uğradı.
Bu insanlar o gün bizim adımıza göre yapıyorlardı.
Yani kamu adına oradaydılar.
Ve son derece meşru bir şekilde darbecilere karşı toplumu direnişe çağırıyorlardı.
Darbecilere “Siz ne yapıyorsunuz lan” diyemeyen ya da diyecek cesareti olmayanların hınçlarını masum din görevlilerinden almaları, yoksa dört gözle bekledikleri darbenin gerçekleşmemesinden duydukları hayal kırıklığından mı?
Din adamları demokrasiyi korurken saldıranlar neyi koruyorlardı acaba?..
O halde din görevlilerine saldıranlar ayrıca darbe destekçiliğinden de hesap vermelidirler.
XXX
Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ’cü olduğu öne sürülen şüpheli hakkındaki iddianameyi örgüt hakkında “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olup olmadığı araştırılmadığı” gerekçesiyle iade etmiş.
Tabi tabi TBMM’ni, Emniyet Müdürlüğünü ve Özel Hareket Merkezini UFO’lar bombaladı, koordinatlarını uzaydan gelen yaratıklar verdi, sokaklarda tankları halkın üstüne robotlar sürdü, boğaz köprüsünü de hayaletler trafiğe kapattı.
Zaten bu gördüklerimizden bir rüyadan ibaretti.
Siz kiminle dalga geçiyorsunuz?..
Beyler biraz ciddiyet lütfen..
Şakanın, fantezinin sırası değil..
Millet olarak bizimle kafa bulan bu kişilerin (yargıç demeye dilim varmıyor) Hukuk Fakültesinden mezun olup olmadıklarının araştırılmasını talep ediyoruz.