Özel işlerim nedeniyle bir süre bulunduğum İstanbul’dan bir yakınımızı ziyaret için deniz otobüsü ile Mudanya’ya gidip döndük.
Dönüş için bindiğimiz deniz otobüsüne hareket etmek üzere iken gelen ve çok yakınımızda oturdukları için duyduğumuz konuşmalardan yabancı oldukları anlaşılan iki bayan yolcudan birisi, dışarıdan telefonla görüşerek gelip oturduğu koltuktan deniz otobüsü Yenikapı İskelesinde duruncaya kadar tam bir buçuk saat kesintisiz telefonla konuştu.
Telefonu ineceği zaman kapattı.
Diğer bayan yolcu ise şarja taktığı telefonla yaklaşık yarım saat konuştuktan sonra koltuğuna geçerek konuşmaya devam etti.
Yanımdan geçerken gördüm, inerken de görüntülü konuşmaya devam ediyordu.
Benzer bir durumu İstanbul’a gittiğim otobüste yaşadım.
Arka koltukta oturan yolcunun yüksek sesli konuşmalarından evindeki kombi ile ilgili bir sorun olduğunu benimle birlikte bütün yolcular öğrendi.
Öğrenmekle kalmadık defalarca yaptığı tariflere rağmen arıza nedeniyle eşinin kombiyi yakmayı becerememesi üzerine sinirlenerek attığı fırçalar ve yolculuğun sonuna doğru çağırılan tamircinin sorunu gidermesinin ardından evdekilere yağdırdığı talimatları 6 saati aşan yolculuğumuzda adeta ezberledik.
Seyahat boyunca en az yirmi görüşme yaptı.
Neyse ki otobüs şoförü yapılan bir iki aramaya verdiği çok kısa cevap dışında cep telefonu kullanmadı.
Bir seyahatimde otobüs şoförü iki elinde iki ayrı cep telefonu ile mesajlaşarak dirsekleri ile direksiyon kullanmıştı.
Bir başka otobüs seyahatimde şoför sekiz saatlik yolun en az üç saatinde telefonla konuşmuştu.
Gelelim sadede.
Cep telefonlarının hayatımızı çok kolaylaştırdığını, özellikle akıllı telefonların vazgeçilmez olduğunu biliyoruz.
Ama vazgeçilmez olması onun; başkalarını rahatsız edecek kadar pespaye kullanılma hakkını vermez.
Taktın kulaklığını; telefondan iki saat müzik dinledin, oyun oynadın, kimseyi rahatsız etmiyorsan sorun yok.
Zararı varsa sana.
Allahaşkına bir insan bir buçuk saat boyuncakesintisiz bir şekilde cep telefonu ile ne konuşabilir?
Ya da niye bu kadar uzun konuşup başkalarını rahatsız eder?.
Ben yanımdakinin bu kadar uzun ve yüksek sesle konuşmasına katlanmak zorunda mıyım?
Ya da niçin katlanayım?..
Telefonlar yüzünden büyük camilerde huzur içinde ibadet etme kalmadı.
İmamlar defalarca uyarmalarına rağmen cemaat telefonunun sesini kısmayı ihmal ediyor.
Başkasının kızının etek boyuna, makyajına; oğlunun kulağındaki küpeye, sakalına söylenmedik söz bırakmayan muhterem Müslümanlar camiye girerken telefonlarının sesini kısmaya üşeniyorlar.
Uyardığınız zaman da tepki gösteriyorlar..
Namazın en güzel yerinde çalan telefonlar ne huzur bırakıyor ne huşu..
Teknolojiyi kullanalım amenna..
Ama bunun da bir ölçüsü olduğunu unutmayalım.
“Ben konuşurum kardeşim kimse karışamaz” diyenler varsa onlara sözüm yok.
Sözüm edebi olanlara, edepten anlayanlara..
Türkiye’de olunca endişeliler
Fransa’da olunca üç maymunlar..
"Sarı Yelekliler" adı altında örgütlenen eylemcilerin, son bir yılda motorin fiyatlarının yüzde 20'den fazla artması üzerine ülke genelinde 10 gündür düzenlediği gösterilere ilişkin AA muhabirinin sorularını cevaplayan BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina
Shamdasani, Fransa'da "Sarı Yelekliler" tarafından ülkedeki akaryakıt zamlarını protesto etmek için düzenlenen ve sokaklarda "savaş görüntüsü"ne yol açan gösterilerde polisin şiddet kullanmadığını savunmuş.
Çeşitli ülkelerde düzenlenen gösterilere ilişkin "sükunet" çağrısı yapan veya hükümetlere uyarıda bulunan BM, Fransa'da yaklaşık 10 gündür devam eden olaylara ilişkin Fransız hükümetini eleştirmekten kaçındı.
Dünyaca ünlü Eyfel Kulesi'nin ziyarete kapatıldığı, polisin eylemcilere sert müdahalesinin dikkati çektiği olaylar hakkında BM henüz bir "uyarı" veya "itidal çağrısı" da yapmadı.
Ülke genelindeki protestolarda çıkan olaylarda 2 kişinin hayatını kaybettiği, 141'i güvenlik görevlisi 780 kişinin yaralandığı, 794 kişinin gözaltına alındığı ve 9 kişinin hapis cezasına çarptırıldığı gösterilerde, polisin "aşırı güç" kullanmadığını belirtti.
Fransa'daki gösterileri takip eden BM'deki meslektaşlarıyla konuyu görüştüğünü aktaran Shamdasani, "Bu aşamada, polis tarafından aşırı güç kullanıldığına veya tutuklama sürecinde bir hata yapıldığına ilişkin kendilerine hiçbir suçlama gelmediğini söylediler." ifadesini kullandı.
Shamdasani, gösterilerdeki "talihsiz ölümlerin" polisin orantısız güç kullanmasından değil "taşıtlardan" kaynaklandığını ileri sürerek, kolluk kuvvetlerinin sadece "kesin surette gerekli anlarda güç kullanabileceğine" işaret etti.
Eylemciler Paris'te lüks mağazalarıyla ünlü Şanzelize Caddesi'ni savaş alanına çevirdi.
Çatışmaların devam ettiği Paris sokaklarında yağma da önlenemedi. Dünyanın en lüks mağazalarından Louis Vuitton ve Christian Dior eylemcilerin hedefindeydi.
Lüks mağazalar yağmalandı.
Christian Dior mağazasını basıp şirketin mallarını çalan göstericiler, vitrine not yazmayı da ihmal etmedi. Göstericiler vitrine markanın bin liralık rujlarıyla yazı yazıp, Fransa cumhurbaşkanı Macron'a teşekkür mesajı gönderdi! Mağazadan yapılan açıklamada zararın 1 milyon euroyu aştığı belirtildi..
Oysa Soros başta olmak üzere aldıkları dış ve içerideki büyük sermaye/burjuva desteğiyle “mesele ağaç değil sen hala anlamadın mı” cümlesinde özetlenen batılı basının büyük ilgi gösterdiği ve saatler süren canlı yayınlar yaparak köpürttükleri meşru hükümeti yıkmak amaçlı gezi kalkışmasında ABD, AB, BM ve NATO polisin orantısız güç kullandığını iddia ederek küstah bir tonda tehditle karışık endişelerini bildirmişlerdi.
Fransız polisinin tekme tokatından Türk Gazeteciler de nasiplerini aldılar.
Ama medeni (!) dünya üç maymunu oynuyor.
Söz konusu Türkiye olunca demokrasi havarisi kesilen batı medyası ve uluslarasırası kuruluşlar Fransa’da hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor.
Yıllarca bize faziletlerinden dem vurulan “batı medeniyeti” budur.
Onlar iğneyi de çuvaldızı da çıkarlarına hizmet etmeyenlere batırır.
Barbarlığını da “eziklere” medeniyet diye yutturur.
Rehmetli Akif’in; “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” tanımı bunlara nasıl da yakışıyor.
Yemen’de açlıktan ölenlerin sorumlusu Müslümanlardır….
Suudi Arabistan, İran ve batılı devletlerin menfaat çatışmaları nedeniyle 4 yıldır iç savaş yaşanan ve binlerce kişinin hayatını kaybettiği Yemen'de had safhaya ulaşan insani kriz sebebiyle milyonlarca Yemenli aç uyuyor. Kayıtlara göre 27 milyon nüfuslu Yemen'de, çoğu günde sadece 1 öğün yiyecek bulabilen 22 milyon Yemenli yardıma muhtaç durumda.
Sağlık başta olmak üzere pek çok alanda insani kriz yaşanan ülkede, temiz suya ulaşımın olmaması, yetersiz beslenme, ilaç ve tıbbi malzemelerdeki eksiklikler gibi nedenlerle salgın hastalıklar her geçen gün daha da artıyor.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü Genel Direktörü Jose Graziano da Silva, 6 Kasım'daki BM oturumunda "Yemen'de eşi benzeri görülmemiş bir insanlık trajedisine tanıklık ediyoruz." dedi.
BM Dünya Gıda Programı Sözcüsü Herve Verhoosel de 16 Ekim'de yaptığı açıklamada, Yemen'de 18 milyon kişinin günlük yiyeceğini nereden elde edeceğini bilemediğini ve bunlardan 8 milyondan fazla kişinin ise tam bir açlık uçurumunun kenarında olduğunu söyledi.Kısa bir süre sonra 3,5 milyon kişinin gıda bulamama sıkıntısına düşme ihtimalinin olduğuna dikkati çeken Verhoosel, 12 milyonluk bir nüfusun açlık tehlikesi içinde olduğunu belirtti.
BM Yemen Koordinatörü Lise Grande de benzer bir açıklamada bulunarak, "Bu ülkede açlık 13 milyon insanı tehdit ediyor. Bu durum bu yüzyılda dünyada en kötü açlık durumuna dönüşebilir." uyarısı yaptı.
UNICEF Sözcüsü Christophe Boulierac ise Yemen'de 400 bin çocuğun kötü beslenme şekillerinin en kötüsüne maruz kaldığını söyledi.
Ülke açlık, kolera, çatışmalar ve hava saldırıları sonucunda bedelini sivillerin ödediği büyük bir insanlık dramına sahne oluyor.
Peki vicdan kanatan bu durumun sorumlusu kim?..
İslamiyeti mezhepçiliğe mahkum eden İran ve ABD/İsrail’in kuklası olan Suudi Arabistan.
Yani İslamiyeti kendi tekellerine almak isteyen Müslümanlar.
Sonuçta Müslümanın Müslümandan zulüm görüyor.
Arap veliahtlar, prensler gemilerde içkinin su gibi aktığı alemlerde felekten gün ve gece çalarken Yemen’de Müslüman kardeşlerimiz açlıktan ölüyor.
Ve ne yazık ki Kabe ile Mescid-i Nebevi’ye ev sahipliği yapan Suudi Arabistan Yemenli Müslüman kardeşlerimizin açlıktan öldükleri bu günlerde Suriye'nin kuzeyindeki terörist yapılanmaya 100 milyon dolar destek vereceğini açıklıyor.
Uzun söze gerek yok.
Zulüm ve ihanet bu kadar büyümüş ise “görülecek hesap” ta yakındır.