Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erbay Bardakçıoğlu isimli şahıs; 29 Mayıs'ta kişisel sosyal medya hesabından “İstanbul'un fethiyle ilgili 'Bugün muhteşem bir uygarlık olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in barbar ve bağnaz bir kabile tarafından işgalinin yıl dönümü' paylaşımında bulunurken, sinema yönetmeni olduğu iddia edilen Mustafa ALTIOKLAR isimli şahıs ta "iki dandik takayı Haliç'in uysal sularından geçirip, topu topu avcılar kadar bir üvey kasabayı gasp etmeyi fetih diye kutlayan aptal; elbette bilmezsin; senin ecdad-ı osman'ın yalvararak haçlıya teslim ettiği İstanbul'u, Mustafa Kemal'in ölümüne kavgasıyla kurtardığını" iddia etmiş.
Hatırlarsanız bazı gezi zekalılar da “zulüm 1453 te başladı” diye yazmışlardı duvarlara.
Önce şu Zootekni bilim dalı ne imiş onu bir açıklayalım.
Literatürde Zootekni; genel anlamda bilgili ve modern hayvan yetiştiriciliği için gerekli bilgileri veren bilim alanıdır. Çiftlik hayvanlarından daha fazla verim elde etmek, böylece verimli ve karlı bir hayvancılık yapmak için hayvan refahı ve davranışlarını da dikkate alarak, hayvanların yetiştirilmesi, çoğaltılması, bakımı, beslenmesi, ıslahı ve sağlık koruma kuralları ile ilgili gerekli bilgileri veren; bu alanda yeni bilgiler ve teknikler geliştirmeye çalışan bir bilim alanı olarak tanımlanıyor.
Bu durumda alanı hayvancılık olan bir kişinin tarihle ilgili hüküm vermesi olsa olsa “bahçelerde maydonoz gel bize bazı bazı” kıvamında bir garabet olur.
Peki hayvancılık uzmanı neden tarihle ilgili hüküm vermeye ve neden ecdadını aşağılamaya kalkar?..
Ya aşağılık kompleksinden, ya cahilliğinden, ya hainliğinden ya da birilerine yalakalık yapıp aferin almak için..
Yahu arkadaş; senin alanın hayvan yetiştiriciliği, malzemen hayvanlar, sen tarihle ilgili hüküm vermeyi bırak ta mesleğinin gereği olarak kaliteli hayvanlar yetişmesine katkı ver.
Hayvanlara bile faydası olmayanların insanlara nasıl faydası olur?..
Bu adamların yetiştirdiği öğrencilerden bu millet ne hayır görür?..
Mirasına konduğumuz Osmanlı barbar ve bağnaz bir kabile, İstanbul’un fethi de işgal öyle mi?.
Bir bilim adamında bulunması gereken objektiflikten ve bilim ahlakından yoksun böylelerinin tarihlerini ve geçmişlerini küçümsemeleri Osmanlıyı küçültmez, geçmişteki zaferlerimizi küçültmez.
Çaplarının ölçülemeyecek kadar küçük olduğunu ortaya koyar.
Sayın profesör madem bu kadar rahat sallıyor o zaman geçmişinin bağnaz ve barbar bir kabile olmadığını kanıtlamak zorundadır.
Zira; asil azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar onun da aslı ayrandır.
Peki bu kadar çapsız ve bilim ahlakı olmayan kişiler nasıl profesör oluyor derseniz bu sorunun cevabı beni aşar YÖK’ün ilgi alanına girer.
Bir diğer paylaşımcı da “iki tane dandik takanın Haliçten geçirilip, Avcılar kadar bir kasabanın fetih diye yutturulduğunu” üfürüyor.
Kendisi gibi iki tane dandik film çekenler yönetmen, ağızlarından çıkanlar tavuğun kıçından çıkanlar kadar değeri olmayanlar da aydın diye yutturulmaya çalışılıyor ya.
Bu yönetmen müsveddesine tarihçi Profesör İlber ORTAYLI bir TV programında dersini vermiş aslında;
“Haliç’in üzerindeki zincirlerden haberi yok. Avcıların haritadaki yerini bile bilmiyor. Benim size nöroşirürji ameliyatından bahsetmemle onun yaptığı aynı şey. İstanbul’u 5-6 bin kadar adın ve çocuğun savunduğunu sanıyor”.
Yani ORTAYLI bu çakma aydına” bilmediği bir konuda sallıyor” diyor.
Normal bir insan bilmediği bir konuda sallar mı, normal bir insan geçmişini lekeler mi, normal bir insan ecdadının zaferlerinden rahatsız olur mu?.
Olmaz..
Peki bunlar niye rahatsızlar.
Dedik ya. Biz hem normal hem de insandan bahsediyoruz.
İki dandik senaryo, iki dandik film, iki dandik TV programı, Nişantaşı’nda bir barda iki kadeh rakı, al sana yönetmen.
Kadehinin yönetmenlerine sinema yönetmeni derseniz ortaya bunlar çıkar.
Kabak bile 2 aydan önce olmazken bu yönetmenler beş dakikada Beşiktaş oluyor.
Bu topluma kabak kadar faydaları olmayanlar bu tipler de yönetmen diye ortalıkta dolaşıyor.
PKK’nın işlediği alçakça cinayetleri görmezden gelerek “katil devlet” diye anıranlara akademisyen; MİT tırlarına operasyon çekenlerin ve devletin sırlarını düşmanla paylaşanların gazeteci; karanlık, kaos ve ihanetten beslenip havaalanı, köprü ve yol inşaatları durdurulsun diyenlerin aydın/demokrat, takiyyenin kralını yapıp, peygamberimizi kamyonete bindirenlerin cemaat, kendi adamları ormanı yok ederken üç maymun, kendilerinden olmayanlar üç ağaç kesti diye kıyamet koparanların çevreci, çapulcuların işadamı diye yutturulmaya çalışıldığı bir ülkede İstanbul’un fethini dandik iki takanın haliçten geçmesi, barbar ve bağnaz bir kabilenin işgali diyerek küçümseyenler eğer hala bu toplum içine çıkabiliyor iseler bu; o küçük gördükleri milletin asaletindendir.
Bu hainlere ve beslemelere karşı suskunluğu, gerçekten de bu aziz milletin asaletindendir.
Ne güzel söylemiş Mevlana;
Suskunluğum Asaletimdendir Her Lafa Verecek Cevabım Var Lakin Bir Lafa Bakarım Laf mı Diye, Birde Söyleyene Bakarım Adam mı Diye !
Bu ve benzeri tiplerin yalakalık yaptığı batılılardan meşhur William Churchill bile; “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz” diyerek geçmişin gözden çıkartılamayacağını vurguluyor.
Bahtiyar VAHAPZADE; “geçmiş inkar edilemez, geçmişine taş atanın geleceğine gülle atarlar” ikazında bulunurken, geçmişlerini küçümseyen, çağ kapatıp çağ açan zaferlerle dalga geçen dandik akademisyen ve yönetmen bozuntuları ve çapulculara “herkes hacı olsaydı gitmekle Mekke’ye merkep te derviş olurdu taş çekmeye” özdeyişini bir kez daha hatırlatarak finali Nejat MUALLİMOĞLU’nun şu sözleriyle yapalım.
“Türk tarihini cumhuriyetle başlatmak isteyen sapıkları; mazi, din, an’ane, ecdad tanımayan bizim mahut nihilistleri düşündükçe İgnatus Donnely (1831-1901) adlı bir Amerikan politikacının Demokrat Partililer aleyhinde söylediği şu cümlesi aklıma geliyor; Demokrat Partililer bir katıra benzerler; ne ecdatlarıyla iftihar edebilirler ne de adımlarını devam ettirebilecek evlatlarının ümitleriyle yaşarlar”.