Akdeniz’de Ege’de peş peşe mülteci gemileri batıyor. Önceleri onlarla yirmilerle belirtilen ölü sayıları artık beş yüzlerle binlerle ifade ediliyor.
Hemen hemen her gün alabora olan gemilerde hayatlarını kaybeden mülteci haberleri geliyor.
Geçen hafta Avrupa’ya sokulmayan 400 mültecinin ardından dün de 900 mülteci İtalya sahillerinde can verdi.
Ölenler fok değil insan.
Farkında iseniz -medeni dünyanın- bunu dert edindiği yok.
Çünkü ölenler ya siyah ya Müslüman ya da hem siyah hem Müslüman..
İşe yarar mülteciler zaten havada kapılıyor. İşe yaramadıkları düşünülenler ise böyle onar onar yüzer yüzer boğularak hem ülkelerini terk etmeye zorlayan kukla yöneticiler ve hem de –medeni- toplum onlardan kurtulmuş oluyor.
Alabora olan gemiler değil vicdanlar.
Alabora olan insanlık.
Hadi batı meşrebine yakışanı yapıyor da dinlerinin İslam olduğunu bildiğimiz ülkeler bu zulmü önlemek için ne yapıyorlar.
Müslüman olduklarını söyleyenler; müze yağmalamakla, cami yakmakla, masumlara saldırmakla ve harem kurmakla meşguller.
Taşıdıkları siyah bayraklar gibi vicdanları da kapkara.
Müslüman olduklarını söyleyenler din kardeşlerini mezhepleri farklı olduğu için koyun boğazlar gibi boğazlamakla meşguller.
Bir de utanmadan tekbir getiriyorlar. Sanki tekbir cinayeti haklı gösterecekmiş gibi.
Ruhunu anlamaz ve ruhuna uygun yaşamaz isen günde bin kez tekbir getirsen neye yarar. Getirmesen neye yarar..
Müslüman olduklarını söyleyenler, Müslüman kardeşlerine kan kusturan İsrail ile seviyeli birliktelikler yaşıyorlar..
Ve Müslüman olduklarını söyleyenler öldürmek ve öldürmekten başka seçenek bırakmadıkları kardeşlerinin çaresizlik içinde çıktıkları yolculukta birer ikişer denizde boğulmalarını izlemekle meşguller.
Açlıktan nefesi kokan ülkeler, silaha tonlarla para yatırırken, o silahlardan çıkan kurşunlarla öldürdükleri kardeşlerinin çokluğunu iktidarlarının gücü olarak değerlendiriyorlar.
Tarihin hiçbir döneminde Müslümanlar; -medeni dünyanın medeni yaratıkları- ile Müslüman geçinen yaratıklardan bugün çektiği kadar acı çekmedi.
Terörü dinin bir parçası gibi sunan ve bu uğurda kirli bir geçmişe sahip olan El Kaide kelle avcısı DAEŞ’in yaptıklarını onaylamıyormuş.
Günaydın…
İyi de Pakistan'ın kuzeybatısındaki Peşaver kentinde ordunun yönettiği bir okulu basıp çoğu çocuk 135 kişi öldüren Taliban değil miydi?
Onaylamıyor da ne oluyor?
DAEŞ geri mi duruyor kafa kesmekten.
Beyinlere kazınmış kafa kesme görüntüleri belki on yıllarca Müslümanlara gösterilip İslamiyet terör ile ilişkilendirilecek.
İlgi alanı kız kaçırıp tecavüz etmek olan Boko Haram (Eğitim haram ama tecavüz serbest) kelle avcısı DAEŞ ve aralarında irili ufaklı bir ton mezhepçi İslam düşmanı ellerinde silahla güç gösterisi yaparken, Akdeniz’in derin suları kardeşlerine mezar oluyor.
Belki de kendilerinden olmadıkları için ölümü hak ettiklerini düşünüyorlar.
Daha doğrusu “ya benim yanımdasın ya da denizde boğulursun” denilerek kırk katırla kırk satır arasında tercihe zorladıkları kardeşlerinin çaresizliğini ellerini ovuşturarak seyreden, uşaklığını yaptıkları güçlerin “aferin”ini kardeşlerinin hayatına tercih eden sözüm ona Müslümanlar.
Bangladeş Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla asılarak idam edildi.
Bangladeş’in Pakistan’dan bağımsızlaştırılması sürecinde, “Müslümanlar bölünmesin. Pakistan’da kalalım” dediği için bu sözü söyledikten 45 sene sonra Bangladeş Cemaati İslam Genel Sekreter Yardımcısı Kamaruzzaman da -vatana ihanetten- idam edildi.
İdam edenler kim?
Müslüman.
İdam edilen kim?
Müslüman.
Hani Allah’ın verdiği canı ondan başkası alamazdı?
Hani bir canlıyı kasten öldüren bütün canlıları öldürmüş gibiydi?
Başkalarına ihaneti bu kadar kolay yakıştıranlar İslam’a ihanetin hesabını nasıl verecekler?
Şeytanla kol kola girip, Müslümanlıktan bahsetmek…
Bu ne yaman bir çelişki.
Mısır’da adı mahkeme olan çadır tiyatrosu mevsim sonu indirimlere taş çıkartan ucuzlukta idam kararlarını yüzer yüzer veriyor.
Karşısında gördüğü Müslümanlara hayat hakkı tanımıyor.
Metrekareye düşen idam miktarı metrekareye düşen ağaç miktarından fazla..
-Batı gözünde- cici çocuk olduğu için yaptığına darbe bile denilemeyen Sisi can damarları olan tünelleri kullanan Filistinliler için müebbet hapis kararnameleri yayımlıyor.
Belki bilmeyenler için bir not, Müslümanlara zulmeden katil Sisi bizim darbe sever medyaya göre çok dindar (!) bir adam, çünkü karısı çarşaflı.
Yine Müslüman (!) Libya’da kimin eli kimin cebinde belli değil. Sabah erken kalkan darbe yapıyor. Kardeş kardeşi katlediyor.
Yemen’de İran destekli Husiler, yakıp yıkıyor.
Suriye’de Esed, mezhebi dininin önünde olan İran desteğiyle ellerini Müslüman kanıyla yıkıyor.
Kimyasal silahla Müslümanları katletti. Kimsenin gıkı çıkmadı. Bulaşmamak için Obama bile kırmızıçizgilerini değiştirdi.
Ve ne acıdır ki, iktidar kavgasına tutuşmuş Müslümanlar, tam da batının istediği gibi parça parça olarak birbirlerini yemekle meşgulken, silah tüccarları, işbirlikçiler ve kuklalar gemilerini yürütmekle meşguller.
Çaresizlik içindeki Müslümanların -ve tabii ki siyahların- kendilerini kurtarmak için beyazlardan ve ne yazık ki Hristiyan batıdan medet umması ve o umudun içinde iken Akdeniz’in sularında boğulması eğer bir Müslümanı üzmüyorsa ve bu sıradan bir üçüncü sayfa haberi muamelesi görüyorsa herkes şapkasını önüne alıp düşünmelidir.
Müslümanlığı ibadete hapsedip hayatımızın her alanına yansıtmadığımız takdirde bu acılar çekilmeye devam edecektir.
Nesli kesilen fokları ve balinaları kurtarmak için seferber olan batıyı eleştirmeden önce Müslümanlar; zor durumda olan kardeşleri için ne yaptıklarını sorgulamalıdırlar.
Yaşananlara bakıldığında Müslümanların Müslümanlar için fazla bir şey yapmadıkları, hatta kimi Müslüman geçinenlerin kardeşlerine Müslüman olmayanlardan daha fazla zarar verdikleri görülmektedir.
Hani cahiliye devri geride kalmıştı?