Dilek GÜNGÖR Sabah gazetesinin 20.12.2018 tarihli nüshasında yer alan yazısında ilginç bir bilgi var.
“ABD'de 4 Aralık'ta başlayan Zarrab davasının ardından bir hafta geçmeden Mondrian Investment Partners borsada Halkbank hisselerine yatırım yapıyor.
Merkezi Londra'da bulunan fon, Halkbank hisselerinin yüzde 5.04'ünü alıyor.
Bu şu demek aslında, Halkbank'ın halka açık kısmının yüzde 10'u artık Mondrian'ın...
Başka bir hesapla Londralı fon ABD'deki kumpas davası sürerken bankaya 175 milyon dolar yatırım yapmış durumda.
Fonun Kuzey Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ve Avustralya'da yatırımları bulunuyor.
Ağırlıklı olarak girdikleri ülkelerde kamu hisseleri ve bireysel emeklilik fonlar alıyorlar.
İlginç değil mi?”
ABD’nin kadrolu beslemeleri olduğunu bildiğimiz hainlerin Halk Bankasının idam fermanı gibi değerlendirdikleri düzmece davanın ilk günlerinde sosyal medyada efelik yaparak ABD’ye yalakalıkta sınır tanımadıkları günlerde Londralı bir fonun Halk Bankasına 175 milyon dolar yatırım yapması, davanın tam anlamıyla bir FETÖ/USA ortak tiyatrosu olduğunun ispatıdır.
Şereflerini 50 bin dolara satanların, sahte belgelerle ihanette rekora koştukları bir süreçte Mondrian Investment Partners’in Halk Bank hisselerine yatırım yapması sadece kendi çıkarlarını düşündüklerini değil Halk Bankasına da güvendiklerini göstermektedir.
Türk ve Müslüman zannettiklerimiz ABD çıkarlarına bekçilik yaparken elin adamı geleceği görüp bastırıp parayı alıyor hisseyi.
Sizce kim akıllı?.. kim yalaka?..
XXX
Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı olarak bilinen Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan'ı 'hırsız' olarak niteleyen Iraklı bir Twitter kullanıcısının paylaşımını kendi Twitter sayfasında paylaştı.
Paylaşımda şu ifadeler yer aldı. "1916 yılında Türk Fahri Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a "Seferberlik" ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldığını biliyor muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu."
Bu şerefsiz devletin zirvesinden hak ettiği cevabı aldı elbette.
Peki Fahrettin Paşa kilometrelerce yoldan mukaddes toprakları orayı işgal edenlere karşı korumak için oraya gelmişken bu şebek suratlı bakanın ceddi nerelerdeydi?.
Onlar adam olup koruyamayınca Osmanlı Paşasını göndermiş.
Daha sen yapsın?...
Şerefsizliğin bu kadarına pes..
ABD’nin koynuna girmekle kendilerini güvende hissedip Osmanlı’ya, Müslümanlara saldıran bu haysiyet yoksunu yalakalar; belli ki İİT’nın Türkiye’de yaptığı toplantıda aldığı Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınmasından rahatsızlık duymuşlar.
Sadece bu karardan değil İİT’nin ilk defa Türkiye’nin liderliğinde inisiyatif alarak ABD’nin fiyakasının çizilmesinden de rahatsız olmuşlar.
Osmanlı Hicaz’a demiryolu döşerken gürültü nedeniyle sevgili peygamberimizin mübarek ruhları rahatsız olmasın düşüncesiyle raylara keçe saracak kadar edep göstermiş, çalışan işçilerin hepsi abdestli olarak görev yapmışlardır.
İslama ve kutsallarına bu kadar edepli davranan ecdadımıza hırsız iftirası atan ABD beslemeleri; aynaya baksalar hem hırsız, hem ödlek ve hem de nesebi bozukların eşi bulunmaz örneklerini görebilirler.
Kimi Müslüman lider bozuntuları kıçlarını kıpırdatmaz iken olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'na Venezuela devlet başkanı Nicolas Maduro ve iki bakanı da katıldı.
Bir; Müslüman olmadığı halde duyarlık gösteren Maduro’ya bakın..
Bir de sözüm ona Müslüman Abdullah bin Zayed gibi besleme şebeklere.
Ne Suud Kralı Selman bin Abdülaziz ne de onun veliahdı Muhammed bin Selman’ın İstanbul’daki zirvede adı geçmezken, bir ABD-İsrail projesi olan ‘ılımlı İslam’ dayatmasına ev sahipliği yapan ve ‘siyonistlere karşı savaşmanın caiz olmadığı’ fetvasına sahne olan Suud ‘Kudüs’ diye bir davasının olmadığını tüm dünyaya ilan ederken Krallık Ülkedeki TV kanallarına ‘Kudüs haberi yapılmaması için’ uyarılarda bulundu.
İİT Kongresinin sürdüğü saatlerde İsrail’in İstihbarat Bakanı Yisrael Katz ise Suud Veliaht Prensi Selman’ı ‘barış sürecine destek vermesi için’ Tel Aviv’e davet ediyordu.
Hatırlanacağı gibi Suudi Arabistan Müftüsü Abdülaziz Al’i Şeyh, Hamas’ın da ‘terör örgütü olduğunu’ savunmuştu.
Suudi Arabistan’ın son zamanda tüy dikilecek herzeleri bunlarla sınırlı değil elbette..
Suudi Arabistan'ın yarı resmi medya organlarından "Ukaz" gazetesi, röportaj yaptığı PKK'lı terörist Rıza Altun'u, "PKK'nın Dışişleri Bakanı" ve "Abdullah Öcalan'ın Suriye'de kaldıkları sıradaki arkadaşlarından biri" olarak nitelendirdi.
Röportajı gerçekleştiren gazeteci Abdullah el-Gadvi, bu buluşmayı bir "fırsat" olarak değerlendirerek, "Bir gazeteci olarak; terörist şeklinde nitelendirilen ve Türk makamlarınca arananlar listesinde bulunan biriyle buluşmak, benim için bir fırsat." ifadesini kullandı.
Bu alçaklığı yapanların Müslümanlığının ne önemi var?.
Böyle Müslüman olacağına Maduro gibi Hristiyan olsun.
XXX
Geçtiğimiz günlerde; Ürdün'ün başkenti Amman'dan kalkan uçağın pilotu Yousuf Da'aja Kudüs semaları üzerindeyken "Şu anda Filistin'in başkenti Kudüs semalarındayız" anonsunu yaptı.
Uçak New York'taki John F. Keneddy Havalimanı'na iniş yaptıktan sonra, pilot havalimanı polisi tarafından gözaltına alındı.
Daha sonra serbest bırakıldı.
Akılları sıra göz dağı verecekler..
Ürdünlü pilot gönlünden geçeni korkmadan söylerken, cihat palavraları ile kafa kesen ve masum insanları alçakça katlederek cennette köşkler vaat eden DAEŞ’in; Kudüs ile ilgili olarak dut yemiş bülbüle dönmesi kime uşaklık yaptığını ve asıl amacının Müslümanlara terörist damgasının vurulmasını sağlamak olduğunu göstermiyor mu?..