Hollanda'da bir ortaokulda, Hz. Muhammed'e (SAV) hakaret eden bir öğretmen açığa alındı. Okul yönetimi öğretmenin, yaptığı skandal açıklamalarından dolayı açığa alındığını duyurdu.
Hollanda'da bu karar, siyasette tartışmalara yol açtı. Başta hükümet ortakları olmak üzere, meclisteki bazı partiler, eğitmenin açığa alınmasını "düşünce özgürlüğüne müdahale" olarak değerlendirdiler.
Öğretmeni açığa alan da Hollandalı, bunu eleştiren de.
Buraya kadar bir sorun yok.
Ama Türkiye'nin Ermeni soykırımı yaptığını iddia eden ve PKK sempatisi ile bilinen VVD’ nin Türk(!) asıllı Milletvekili Dilan Yeşilgöz öğretmenin açığa alınmasını "saçmalık" olarak değerlendirerek; "Hangi yasa ya da kurala göre bir öğretmen, bir peygamber hakkında eleştiri yapamaz? Saçmalık bu” diyerek hariçten gazel okumuş.
Oysa asıl saçmalık Hollanda’nın bile Peygamberimize saygısızlık yaptığını kabul ederek açığa aldığı bir öğretmen bozuntusuna sahip çıkmaya kalkmaktır.
Çağdaş Ebu Cehiller Peygamberimize saldırıyor.
Ve ne yazık ki Türk(!) asıllı bir milletvekili de bu saldırgana destek çıkıyor.
Ağaç demiş ya “benim baltadan şikayetim yok, sapı benden”
Bu da o hesap.
Bu milletvekili peygamberimize hakaret edenlere sahip çıkacağına, sıkıyorsa İsrail zulmü altında inim inim inleyen Filistinlilere sahip çıksın.
Eğer eleştirecekse masum gençleri önce işkenceden geçirip sonra asan eli kanlı darbeci Sisi’yi eleştirsin.
Allah’ın elçileri olan bütün peygamberler saygıyı haketmektedirler.
İnanırsın ya da inanmazsın, ama eleştiremezsin.
Blaise PASCAL ne güzel söylemiş; “İnançta inanmak isteyenler için yeterince ışık; istemeyenler için ise onları kör etmeye yetecek kadar karanlık vardır.”
Karanlıktan kör olanlara aydınlığı anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur.
Böyleleri için iyi ki cehennem var.
Ne oldu birader?..
Fransa'nın Strazburg kentinde eylem yapan terör örgütü PKK yandaşları, Avrupa Konseyi binası ve polise saldırdılar..
Yerel basında yer alan haberlere göre, terör örgütü elebaşı ve bebek katili Abdullah Öcalan'ın tutukluluk şartlarını protesto amacıyla Avrupa Konseyi önünde gösteri düzenleyen PKK yandaşları, taşkınlık yaparak çevreye saldırdı.
Taş ve tehlikeli cisimler atarak Avrupa Konseyi binasının camları ve kapısını kıran PKK sempatizanları, binanın dışındaki çöp bidonunu da ateşe verdi.
Taşlarla 3 polisi yaralayan terör örgütü yandaşlarından 43'ü gözaltına alındı.
Avrupa Konseyi İletişim Direktörü Danile Holtgen, basına yaptığı açıklamada, “saldırının kabul edilemez” olduğunu belirtmiş.
Ne oldu birader?.
Bu saldırıların daha şiddetlisi Türkiye’de yapılırken, gencecik Yasin BÖRÜ’ler öldürülüp cesedi yerlerde sürüklenirken, hendekler kazılıp şehirler savaş alanına çevrilirken, kadınlar, çocuklar kurşunlanırken, evler arabalar yakılırken böyle demiyordunuz ama..
Bu katliamları yapanlara sesinizi çıkartmadığınız gibi onları demokrasi kahramanı olarak kutsuyordunuz.
Alın size demokrasi kahramanları..
Sonuçta kurşun kullanmamışlar.
Taş atmışlar, camı çerçeveyi kırmışlar, bir de bina dışındaki çöp bidonlarını ateşe vermişler.
İstediklerini yapmadığınızda gözlerini kırpmadan silah ta kullanacaklardır..
Ülkemizde binlerce masum insanımızı katleden elleri kanlı katillere destek verenlere zerre kadar merhametimiz olmaz.
Beslediğiniz karga ise gözünüzün çıkartılması mukadderdir.
Aptalca, yanlış ve çirkin..
Mısır’da başsavcıya suikast davasında yargılanan Ahmed Taha, Ebul Kasım Ahmed, Ahmed Cemal Hicazi, Mahmud el-Ahmedi, Ebu Bekr es-Seyyid, Abdurrahman Süleyman, Ahmed Muhammed, Ahmed Mahrus Seyyid ve İslam Muhammed önce vahşi işkencelerden geçirilerek suçları “itiraf ettirildi” sonra da suçlarını itiraf ettikleri gerekçesiyle idam edildiler.
Batının ve bilhassa AB’nin gözbebeği olan katil Sisinin darbe ile işbaşına gelmesinden bu güne kadar idam edilenlerin sayıları elliyi buldu.
İki yıl süren zindan ve işkenceler sonrası idamından önce Ahmed Taha, küçük kızı Leyla’ya yazdığı mektup yürekleri dağladı.
“Babasının sevgilisi, biricik kızım... Şunu iyi bil ki baban hiçbir suç işlemedi. Benim derdim seni korumak ve sana seni koruyacak bir vatan bırakmaktı, büyük bir hapishane değil. Sana son kez sarılamadığım ve öpemediğim için beni affet. Seni veda ve ayrılıkların olmadığı cennetin kapısında bekleyeceğim. Kıymetlim benim, seni seviyorum.”
Ancak gerçek inananlarda rastlanabilecek korkusuz, asil ve yürekli bir veda..
Ama İnsan haklarına(!) pek meraklı batı için bu yürek burkan satırların bir önemi yok.
Söz konusu Türkiye olunca idam karşıtlığını en sert şekilde gündeme getiren AB’nin bu idamların hemen ardından; Mısır’ın Şarm el Şeyh tatil beldesinde yapılan Arap-AB zirvesine katılarak elleri kanlı katil Sisi’ye destek vermesi, onların demokrasi ve insan hakları gibi bir dertlerinin olmadığını, esas dertlerinin çıkarları ve o çıkarlara hizmet eden uşakların varlığını sürdürmek olduğunu göstermektedir.
Bu destek o kadar ahlaksızca ve pervasızca yapılmıştır ki İngiliz The Guardian gazetesi bile, Mısır’ın Şarm el Şeyh tatil beldesinde gerçekleştirilen Arap-AB zirvesine katılan Avrupalı liderlerinin ikiyüzlü tavrı'nı eleştirerek, “insan haklarını hiçe sayarak, hukuk dışı kararlarla suçsuz insanları idam sehpasına gönderen, muhaliflere baskı uygulayan Mısır rejimine verilen desteğin Sisi'ye meşruiyet sağladığını, bunun da çok yanlış ve çirkin olduğunu Sisi rejimini güçlendirmenin aptalca ve yanlış” olduğu yorumunda bulunmak zorunda kalmıştır.
Evet; Gazetenin ifadesiyle Batının yaptığı aptalca, yanlış ve çirkin..
Peki sonuç?..
Sonuç değişmiyor..
Çünkü bu aptallığı, bu yanlışlığı ve bu çirkinliği medeniyet(!) zanneden ve onlara yaranmaya çalışan Müslüman beslemeler var oldukça onlar da aptallık, çirkinlik ve yanlışlıklarını medeniyet diye yutturmaya devam edeceklerdir.
Hayvanı öldüren insanı da öldürür
Şanlıurfa Siverek’te nesli tükenmekte olan oklu kirpiyi bir köpek yardımıyla yuvasından çıkartan insanın suretindeki bir hain zavallı hayvanı vura vura öldürüyor.
Haberi izleyince kanım dondu.
Bir kirpinin kime ne zararı olur ve de bir kirpi hangi gerekçeyle dövüle dövüle öldürülür?,,
Bu şiddeti hayvan hayvana dahi yapmıyor.
Tolstoy da bu noktaya dikkat çekerek "hayvan öldürmeden, insan öldürmeye sadece bir adım vardır, dolayısıyla hayvana işkence etmekle insana işkence etmek arası da bir adımdır." diyor.
Üç beş kuruşluk göstermelik para cezaları ile bu vahşet önlenemez.
İster insana, ister hayvana gün yüzü göstermeyenlerin gün yüzü görmeye hakları yoktur.