Türk asıllı Alman futbolcular Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'ın yanı sıra İngiltere Premier Lig'de oynayan milli futbolcu Cenk Tosun, Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Londra'da buluşarak fotoğraf çektirmiş ve formalarını hediye etmişti.
Bu fotoğrafın ardından Almanya'da Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'a linç kampanyasına varan ırkçı saldırılar ve eleştiriler yapılmıştı.
Alman yöneticilerden taraftarlara her türlü tehdit, küfür ve ırkçı saldırıya maruz kalan Özil, sonunda onurlu bir karar vererek Almanya Milli Takımını bıraktığını açıkladı.
Mesut Özil, ayrılık kararını "Bu kararı almak gerçekten çok zordu çünkü takım arkadaşlarım ve Almanya'nın iyi insanları için sahada her zaman her şeyimi verdim. Federasyon yetkilileri ise benim Türk kökenime saygısızlık yaptı" sözleriyle açıkladı. E-posta ve sosyal medya aracılığıyla gelen ırkçı söylemlere maruz kaldığını, tehdit telefonları aldığını söyleyen Özil, bu anlayışa sahip insanların geçmişte kalmış, yeni kültürlere kapalı ve gurur duymadığı bir Almanya'ya ait olduğunu savundu. Başkan Erdoğan'la buluşmasına yönelik de konuşan Özil, "Geride kalan seçimlerin sonucundan bağımsız olarak aynı durumda fotoğrafı yine çektirirdim. Bu saygı gereğidir, siyasi değil. Erdoğan ile yine fotoğraf çektirirdim" dedi.
Almanya Futbol Federasyonu (DFB) Başkanı ırkçı Reinhard Grindel'i kendisine haksızlık yapmakla suçlayan Mesut Özil, “Grindel'in, parlamento üyesi olduğu 2004'te söylediği "Gerçekte çok kültürlülük bir şehir efsanesi ve yalandır" sözünü hatırlattı. Özil, "Çift vatandaşlığa sahip bir sürü oyuncunun bulunduğu bir ülkenin futbol federasyonunun başında, geçmişinde ırkçılık yapan kişiler çalışamamalı" yorumunu yaptı.
Mesut ÖZİL’in “Kazanınca Alman, kaybedince göçmen. Artık yeter! Irkçılık ve saygısızlık hissettiğim için artık Almanya forması giymeyeceğim” şeklindeki sözleri tüm dünyada büyük yankı yarattı.
Mesut Özil'e, dünyaca ünlü Brezilyalı roman ve söz yazarı Paulo Coelho'dan da destek geldi.
Coelho, Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla Özil'in yazdığı mektuptaki ifadelere atıfta bulunarak, "Okumaya değer bir metin: 'Kaybettiğimizde göçmendim.' Özil, geçmişte ve şimdi ne olduğu hakkında ne söylerlerse söylesinler, daima kazanan sen olacaksın." ifadelerini kullandı.
Yani Mesut’un vurduğu yumruğun yankısı dünyanın öbür ucundan duyuldu.
Sonuçta Mesut ÖZİL Türk ve Müslüman olması ve ülkesinin cumhurbaşkanına saygı duyması nedeniyle ötekileştirilmek istenmesine yüksek sesle “dur” dedi.
Almanya’ya sığınan hainlerin yaptığı gibi yalakalık yapmadı.
İsimleri Türk olup ta Türkiye düşmanlığı yapaan beslemeler gibi korkak davranmadı.
Üzerinde iyi çalışılmış bir mektupla ırkçılıkları yüzlerine tokat gibi çarpılan Almanlara artık sizin için oynamayacağım dedi.
Türklük ve Müslümanlığından utanarak korkan ezikleri/büzükleri görünce Mesut’un bu cesur çıkışının değeri daha iyi anlaşılıyor..
İşini iyi yapan ve aslını inkar etmeyen bir Türk gencinin kendisine saygısızlık ve terbiyesizlik yapanlara verdiği dersin ağırlığına bakarsanız teşekkürü ve takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Kaldı ki Mesut ÖZİL’in, Milli takımı bırakma nedeni olarak maruz kaldığı ırkçılık olaylarını gerekçe göstermesi Almanya'nın EURO 2024 ev sahipliği şansının iyice zora girmesine sebep oldu.
UEFA'daki üyelerin birçoğunun bu olaylardan rahatsız olduğu ve oylarını Türkiye'den yana kullanacakları dile getiriliyor.
Mesut; Atatürk’ün sevdiğini söylediği “zeki, çevik ve ahlaklı” sporcuya güzel bir örnektir.
XXX
Haber 23.07.2018 Star gazetesinde “Etiyopya’nın Celile kasabasındaki peygamber olduğunu söyleyen bir kişi ölüyü diriltemeyince tutuklandı” başlığıyla yer aldı.
“Getayawkal Ayele isimli sağlık çalışanı Yuhanna İncilinde geçen Hz. İsa’nın Aziz Lazar’ı ölümünden dört gün sonra diriltme öyküsünden etkilenerek bir süre önce ölen Belay Biftu isimli adamının ailesine Belay’ı diriltebileceğini söyledi.
Aile teklifi kabul edince ölen adam mezardan çıkartıldı.
Ayele cesedin üzerine oturarak “Belay uyan” diye uzu süre bağırdı.
Fakat herhangi bir değişiklik olmayınca ölünün yakınları sahte peygamberi linç etmeye kalkıştılar ve polis ellerinden zor kurtardı.
Sonrasında Ayelew tutuklandı.”
Aklı olan insanların okuduğunda “salaklığın bu kadarına da pes” dedikleri cinsten bir olay.
Peki bu salaklık ta ülkemizde unvan ve makam sahibi koca koca insanların “hoca” diye ardından gittikleri adamların yaptıkları ne?..
Kimi namazı iki vakte indiriyor, şarap dışında içkiyi ve ancak pavyonda giyilecek kıyafetlerle ibadeti serbest bırakıyor.
“Angara’nın bağları” eşliğinde zikir yaptırıyor.
Kimi de iktidarı ele geçirebilmek için namazı abdesti kaldırıyor, içkiye, zinaya bile izin veriyor.
Tüküreyim sizin din anlayışınıza..
Böyle bir dinin (!) bunlar gibi dindarların(!) cehennemin dibine kadar yolu var.
Bir yandan uydurdukları dini İslam diye yutturmaya diğer İslam’ın temel değerlerini yozlaştırmaya çalışıyorlar.
Biri diyalog hoşgörü masalları okuyor diğeri evrim masalları.
Kendilerine hayrı olmayan hoca görünümlü müptezellerin ardından gidenlere bakınca, Allah’ın verdiği en büyük nimet olan aklın bir gramını bile kullanmadıkları anlaşılıyor.
Akıl kullanılmayınca da meydan hoca görüntülü şarlatanlara kalıyor.
Halbuki eşek bile ardında kırk deveyi çekecek kadar aklını kullanabiliyor.
Nicola Machiavelli; “İnsanlar akıl bakımından üç çeşittirler. Kendiliğinden anlayanlar, kendilerine açıklanan şeyleri anlayanlar ve ne kendiliklerinden ne de başkalarının aracılığıyla anlayanlar.” olarak ifade etmiş..
Bu durumda; ne kendiliklerinden ne de başkalarının aracılığıyla anlayanların bir eşeğin ardında giden develerden farkı olmadığı görülüyor.
Devede kalıp var ama kırk tanesini bir eşek çekiyor.
XXX
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi’nin (UHİM) hazırladığı rapora göre;
2015 yılından bu yana herhangi bir yakını olmandan AB ülkelerine sığınan 96 bin 465 mülteci çocuk kayıplara karışmış.
Almanya’daki mülteci kamplarında kalan 350 binden fazla mülteci çocuk insanlık dışı şartlarda yaşarken Fransa’da binden fazla mülteci çocuğun ortadan kaybolduğu tespit edilmiş.
Kendi pisliklerini görmeden bize insan hakları dersi vermeye kalkan Batılı ülkelere sığınan mülteci çocukların; kötü muamele, aşağılanma, cinsel istismara uğruma ve zorla ailelerinden koparılmaya maruz kaldıkları ve mülteci çocukların % 75’inden fazlasının cinsel istismara maruz kaldıkları da raporda ifade edilmiş.
Ve bütün bu utanç verici olaylar sözde medeni dünyanın gözleri önünde yaşanmasına rağmen görmezden geliniyor.
Rahmetli Mehmet Akif “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyerek batının gerçek yüzünü ne güzel ifade etmiş.
Kendinden olmayanlara/kendine uşaklık etmeyenlere her türlü insanlık dışı muameleyi pervasızca yapan batının “insan haklarından, adaletten bahsetmeye hakları yoktur.
Bu batıdan medet umanlarda da akıl yoktur.