Son günlerde üst üste gelen engelliye, yaşlıya, gazilerimize, kadına, çocuklara ve hayvanlara şiddet haberleri/görüntüleri acaba merhamet damarlarımızda kuruma mı var sorusunu akıllara getirdi...
Belki izlemişsinizdir Adana’da bir minibüste bir genç arkasında oturanlara el hareketleri ile işitme engelli olduğunu anlatmaya çalışırken, içlerinde bir tanesi tıp fakültesi öğrenci olan sözüm ona okumuş öküzler engelli genci tekme tokatla acımasızca dövdüler..
Şiddet uygularken ki hallerine baktığınızda sanki karşılarında düşman varmış gibiydiler.
Bu ne kin?..
Bu ne hiddet?.
Ama işin daha da acısı engelli genç minibüstü acımasızca dövülürken diğer yolcular sanki hiçbir şey olmamış gibi adeta öküzün trene baktığı gibi dayağı izliyorlardı.
Bu utanç verici sessizliği/korkuyu kabul etmek zor.
Gençlerin yapmayın etmeyin ayıptır demek çok mu zor?..
Bu gün siz; bana dokunmaya yılan bin yaşasın derseniz, yarın size dokunacak yılana da başkaları bin yıl yaşasın diyeceklerdir.
Ankara’da gazilerimize yapılan saldırıyı hatırlıyorsunuzdur.
Ben gaziyim, felçliyim dedikçe nasıl kuduz köpek gibi saldırmışlardı.
Güçleri felçli gazilerimize yeten bu itler; devletin/yargının olayın ciddiyetine uygun davranması sonucu yargıda hesap veriyorlar…
Pişmanlıkları filan hikaye bunların..
Sen her haltı ye..
Sonra pişmanım de..
Pişman olacağın bir şeyi yapmayacaksın.
Yaptıysan sonucuna katlanacaksın..
Böylelerine acımayacaksınız.
Hayatlarını zehir edecek en ağır cezalar verilsin ki -öyle görünüyor- bir daha böyle bir edepsizliği değil yapmaya düşünmeye bile kimse cesaret edemesin.
“Seksen küsur yaşındaki bir kadını darp ederek altınlarını alanlar torununun arkadaşları çıktı” haberi bir başka utanç verici olaydı.
Nasıl bir vicdan ki bir başkasını babaannesini dövmeye teşvik eder?
Nasıl bir vicdan ki o yaştaki masum ve güçsüz babaanneye el kaldırılır?.
Biz ne ara böyle merhametsiz olduk?.
Demek ki bir yerde bir hata yapıldı/yapılıyor..
O zaman nerede yanlış yapıldığı bulunarak mutlaka ama mutlaka üzerine gidilmelidir.
Eğitimse eğitim, ceza ise ceza, nasihat ise nasihat..
Toplumsal barış ve huzurun sağlanması için gereken ne ise yapılmalıdır.
Ayrıldığı eşine acı çektirmek için masum öz evlatlarını öldürecek kadar canavarlaşan birisi insan olabilir mi?.
Be alçak ayrılsan da o senin eşin.
Bir dönem aynı yastığa baş koymuşsunuz.
Hadi anlaşamadınız Allah katında en sevimsiz helal olan boşanmayı gerçekleştirdiniz..
O masum sabilerin ne günahı vardı da kıydın?..
İntihar etmekle kurtulacağını sanan bu zalim ahirette kendisini daha büyük bir cezanın beklediğini bilseydi bu zulmü yapar mıydı?...
Niye öğretemedik?..
Ya da neden öğrenmedi?..
Hal bu ki merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğine dair ilahi bir öğüt/uyarı var.
Bir öğretmen öğrencisine diz çöktürüp tokatlıyor..
Bir başka öğretmen, öğrencisinin ağzını burnunu kırmadığı için şiddet uygulamış sayılmayacağını anlatmaya çalışıyor, engelli veliye tekme atıyor, yetmezmiş gibi sen fakirsin hak arayamazsın ben zenginim benimle uğraşma diyecek kadar insanlıktan çıkabiliyor.
Şiddet, hakaret, kibir, yüzsüzlük..
Pislik adına her şey var.
Allah aşkına bu yapıdaki öğretmenlerin yetiştirdiği öğrencilerden vatana millete hayır gelir mi?.
Boşuna dememişler:
“Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayriye himmet ede...”
Arabasıyla üzerinden geçtiği çocuğun yaralanıp yaralanmadığına bakmadan geçip giden zibidiler..
Eşlerini tekme tokat yolun ortasında döven sahte kabadayılar..
Yaşlı insanların üç kuruş emekli maaşlarına göz diken sütü ve kanı bozuk şerefsizler..
Bunların hiç birisinde merhametin m’ si yok..
“En az merhamet gösterenler, en fazla günahları işleyenlerdir” diyen Beaumarchais, gerçeği ne güzel ifade etmiş.
Ortalık merhametsizlik örnekleriyle kaynarken içimizi yumuşatan görüntüler Giresun ve Bolu’dan geldi.
Giresun'da işçi olarak çalışan Bülent Kalpakçıoğlu, karda üşüyen bir köpek görünce kendi montunu çıkartarak köpeğin üzerine örtüyor.
İnsanların ya da insan oldukları sanılanların insanlara merhamet etmediği bir dünyada Bülent kardeş üşüyen köpeğe montunu örtüyor.
Bolu’nun Ordular köyünde sobayı alıştırmak isteyen 83 yaşındaki Ali amca benzin dökünce evini yaktı.
Evden eşi ve çocuklarıyla çıkan Ali amcanın yangından kurtarılan kedisine sarılarak ağlarken fotoğrafını gördünüz mü?..
İşte merhametin/huzurun resimleri bunlar...
Bağrına bastığı kedisine sarılarak ağlıyor Ali amca.
Evi yanmış ama kedisi yanmaktan kurtulmuş.
Lütfen bulun o fotoğrafı ve dikkatli bakın.
Merhamet nasıl bir şeymiş görün..
Evini kaybeden bir insanın, kedisini kurtarmanın sevincini nasıl yaşadığını görün...
Bu büyük merhamet Allah katında asla karşılıksız kalmaz.
Kul katında da..
Nitekim Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Sayın İbrahim KALIN Bolu Valisine talimat verildiğini söylerken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da Ali Amcanın evinin Bakanlık tarafından yaptırılacağını açıkladı.
Yoldaki kediyi tekmeleyen, köpek yavrularını sallayıp sallayıp fırlatan, çalamadıkları yetmiş küsur güvercini diri diri yakan, çöp kutusunda yiyecek bir lokma alan köpeğe kurşun sıkan öz çocuklarını acımasızca katleden merhamet yoksunlarının Ali amcadan Bülent kardeşten alacakları ders çok ta..
O dersi alacak insanlığın zerresi yok.
Tekrarında fayda var.
İnsanoğlu olmakla insan olmak aynı şey değil.
Ve Yunus Emre’nin söylediği gibi; “Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.”