Güneydoğu Anadolu’nun bir bölümünde halkın evlerin işgal ederek kazdıkları hendekler ve çukurlarla hayatı yaşanmaz hale getiren ve açık bir isyan başlatan PKK’nın neden olduğu açlık, susuzluk, yokluk ve yoksulluğu görmezden gelerek bu alçak girişimi önlemek için amansız bir mücadele veren Türkiye Cumhuriyeti Devletini katliamla suçlayan "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla hazırlanan metne imza atan 10 akademisyenin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi, ihlalin ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetmişti.
Anayasa Mahkemesinin “ağır eleştiri kapsamında değerlendirip” suç olarak görmediği ifadelerin bir bölümü şöyleydi:
“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
…………………
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz”.
Devleti, katliam ve bilinçli sürgün yapmakla suçlayan ifadeleri; Anayasa Mahkemesinin kamu vicdanında onaylanmayan ve görünür gerçekle ilgisi bulunmayan kararı ile ifade özgürlüğü olarak nitelenen akademisyenlere soruyoruz.
Nusaybin’de, Suruç’ta Ceylanpınar’da açıkça çocukları/sivilleri/gazetecileri hedef alarak katliam yapan PKK/PYD hakkında ne düşünüyorsunuz?.
Bu yazının yazıldığı esnada; sadece Nusaybin’e atılan havan topu sayısı 60’ın üzerinde idi.
Şehit olan 10 sivilin beşi çocuk, yaralı sayısı ise 65.
Ölenlerden birisi Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan bir Suriyeli ailenin çocuğu olan 9 aylık Muhammed Omar’dı..
Sizin kitabınızda çocuk öldürmek serbest mi?..
Bildiri açıklamadığınıza/açıklayamadığınıza göre cinayetlerden rahatsız değilsiniz.
Hatta belki de onaylıyorsunuz.
Yoksa siz de (içleri yanan bazı siyasiler gibi) PYD ve PKK’yı terör örgütü olarak görmüyor musunuz?..
Siz de sırtınızı onlara mı yaslıyorsunuz?.
Ya da sırtlarını onlara yaslayanlar yol arkadaşlarınız mı?...
Çocuklar/ siviller öldürülünce bu katliam olmuyor mu?..
Saldırılan gazeteci yabancı olunca mı tepki göstereceksiniz?
Türk gazetecilere saldırmak/öldürmek serbest mi?...
Hadi devleti suçlarken gösterdiğiniz cesareti terör örgütüne de göstersenize.
Sözüm sadece akademisyenler değil.
Her defasında PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söyleyen siyasiler.
İçleri kan ağlayarak askerimize destek vermek zorunda kalanlar..
Kayyum kararından sonra koşa koşa yanlarına gidip; “biz de sizin yanınızdayız” diyerek terör destekçilerini kucaklarken, bugün her nedense kafaları karışık olanlar.
Ota bota açıklama yapan meslek odaları, sanatçı müsveddeleri, çeyrek porsiyon fırıldak aydınlar.
Felaket tellallığı, iç savaş kışkırtıcılığı yapan dış kapının mandalları, kenar mahalle yosmaları..
Sinema biletleriyle patlamış mısır verilmesini ülkemizin istiklal ve istikbalinden daha fazla önemseyen sinemacılar.
Güvenlik güçlerimiz sayesinde yataklarında rahat yatıp, yapılanın bir terörle mücadele olduğunu bilerek ve isteyerek görmezden gelerek PKK’ye el altından destek veren “savaşa hayır” cılar.
Rahat koltuklarında “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” muhabbeti yapanlar.
Türkiye sivillere saldırıyor diyerek içeride ve dışarıda alçakça kara propaganda yapanlar
Görmüyor musunuz?..
Sivillere sadece Nusaybin’de atılan havan sayısı 60’ın üzerinde.
Bebeler ölüyor bebeler.
Niye susuyorsunuz?.
Niye korkuyorsunuz?..
Suskunluğunuz ikrardan mı geliyor.
Suskunluğunuz cinayetlere ortak olduğunuzu gösterir...
İçişleri Bakanı sayın Süleyman SOYLU haklı olarak soruyor.
“Dünya bize cevap versin sivilleri vuran kimmiş?
Hem içeride hem dünyada kafası karışıklara sormak isterim. Türkiye’ye atılan havan mermileri egemen devletten mi atıldı? Biz terörle mücadele ettiğimizi söylüyoruz. Onlar hayır diyorlar. O zaman kim bunlar? O havan mermisinin başında kim vardı? Bize onu söylesinler.
Zor bir soru sormuyorum. Bana bir isim söylesinler. Her zaman yaptıkları gibi susarlar. Biz görevden aldığımız belediye binalarında roketatarlar bulduk.”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZİOĞLU da aynı hassasiyetle şunları söylüyor.
“Bundan sonra hiç kimse terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyetini de ordusunu da karşılaştırmaya kalkmasın. Bugüne kadar kim karşılaştırmaya kalktıysa hüsrana uğramıştır, uğrayacaktır. Türkiye kendi meşru savunma hakkını kullanıyor. Hala PKK'ya, ya da PYD'ye 'Onlar terör örgütü değildir' diyenler, bunu o bebeğin ailesine anlatsınlar, Akçakale'de havan mermileriyle şehit düşen vatandaşlarımızın ailelerine anlatsınlar. PKK, alçak bir terör örgütüdür, hain ve korkak bir terör örgütüdür. Türkiye olarak başaracağız. Yeter ki milli birlik içerisinde olalım. Milli birlik, bir tek ülkede adalet sistemine güven üst seviyeye çıkarılırsa kalıcı olarak sağlanabilir. İşte yargı reformunu yapmamızdaki gaye de adalete güveni ülkemizde üst seviyeye çıkarmak ve milli birliğimizi kalıcı hale getirmektir."
Ne yazık ki bu gerçek görmeyen/görmek istemeyen hainlerle birlikte yaşamak zorunda kalıyoruz.
Muhalefet etmek ihanet etmek değildir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde kendi devletlerine bizdekiler kadar ihanet eden hain yoktur.
Susarak, korkarak, kapalı kapılar ardında ellerinizi ovuşturarak katillere gösterdiğiniz anlayışı unutmayacağız.
Hepiniz suçüstü yakalandınız.
Bundan sonra ağzınızdan çıkanın tavuğun kıçından çıkan kadar değeri olmayacaktır.
XXX
Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu yapılırken; hangi amaçla olursa olsun "PKK Türkiye'nin asli düşmanı. Başkan Obama, PKK'yı devreye sokunca, zor bir iş oldu. Çünkü PKK Türkiye'nin ölümcül düşmanı. Onları ortaklığa dahil ettiğinizde zor bir durum olur." diyebilen Trump kadar dahi olamayan; Eski Cumhurbaşkanı, Eski Başbakan ve eski Bakanların ölümcül suskunlukları sizce de garip değil mi?..
Kimden ve neden korkuyorlar?..
Harekatı desteklerseler, askerlerimize moral verecek ifadeler kullansalar yurt dışındaki destekçilerinin ve her sözlerini manşete taşıyan yabancı basın yayın organlarının desteğini kaybetmekten mi korkuyorlar?..
Peki bu kafada giderseler bu milletten destek göreceklerini mi zannediyorlar?...
Beyler parti kurun ya da kurmayın.
Dert değil.
Ortada yüzün üzerinde parti var.
Birisi de sizinki olur.
Muhalefet edin ya da etmeyin.
Paşa keyfiniz bilir.
Ama ilkeli, tutarlı ve şeffaf olun.
Üç belediyeye kayyum atandığında, Anayasa Mahkemesinin akademisyenler kararında, YSK’nın seçim iptal kararında, AB’nin ve ABD’nin ülkemize yönelik suçlamalarında demokrasi havariliği rollerinde demeçlere doyamıyordunuz..
En konuşmanız gereken zamanda neden dut yemiş bülbüle döndünüz?..
Niye sesiniz soluğunuz çıkmıyor.
Yoksa planlarınız mı bozuldu?..
Siz destek verseniz de vermeseniz de ordumuz muzaffer olacak ve güvenli bölge kurulacak.
Mehmetçiğin ve devletin sizin vereceğiniz desteğe ihtiyacı yok.
Saflarınız belli olurdu.
Yoksa akıl hocalarınız kızar diye mi korkuyorsunuz.?....
Eflatun; Korkakların hiçbir zaman zafer abideleri dikemediklerini söylüyor.
Yarın parti kurup milletin huzuruna çıktığınızda merak ediyorum.
Hangi yüzle oy isteyeceksiniz?..
Unutmayın; İstiklal ve istikbal mücadelesinde ülkesinin yanında olduğunu açıklamayan/açıklayamayanların, istiklal ve istikbalimize kastedenlerden tek farkları ellerine silah almamalarıdır.
Sizin de çok iyi bildiğiniz deyimle “bunu bir kenara not ettik”.
Zamanı gelince yüzünüze çarpacağız.
Bir de kötü haber vereyim.
Siz destek verseniz de vermeseniz de güvendiğiniz AB ve zibidi/embesil ergen ve soytarı işbirlikçileri ne yaparlarsa yapsınlar Güneyimizde bir terör devleti kurulmasına asla izin verilmeyecek ve zafer Türkiye Cumhuriyeti devletinin olacaktır.
O zaman avuçlarınız yalamak için bol bol vaktiniz olacaktır.
XXX
Türkiye’nin haklı ve meşru Barış Pınarı Harekatını görmezden gelen, destekleyemeyen, PKK/PYD’nin masum sivillere /gazetecilere yönelik saldırı ve katliamları için dahi tek cümle edemeyen, mavi boncuk dağıtarak iktidar olacaklarını zanneden ve bir pazarının üzerine nurlar yağmış alıcı bekleyen korkak eskilerine güftesini Hayri ÖZKORAY’ın bestesini Şekip Ayhan ÖZIŞIK’ın yaptığı Rast makamındaki şu güzel şarkı kapak olsun.
Saçların tarumar gözlerinde nem
Ateşe benzerdin küle dönmüşsün
Hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
Elden ele gezen güle dönmüşsün
Bir eser kalmamış eski halinden
Yazık geçmez akçe pula dönmüşsün
Hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
Elden ele gezen güle dönmüşsün