İsmi lazım değil.
İki dizide oynamakla kendisin sanatçı zanneden bir “müsvedde” zil zurna sarhoş bir halde gittiği bir AVM’de oturmakta olan başörtülü kızlara “burası Arabistan mı? Ne geziyorsunuz burada?..” diyerek hakaret etmekle kalmayıp izinsiz fotoğraflarını da çekerek tacizini sürdürmüş.
Elbette burası Arabistan değil ..
Ama burası Dingo’nun ahırı da değil.
İsteyen istediği gibi giyinir.
İsteyen başını açar, isteyen örter.
Kimse kimseden izin almaz.
Herkesin tercihi kendinedir..
İsteyen istediği kafede oturur..
Senin gibi müsveddelerden izin mi alacak?..
Nasıl ki kendisinin zil zurna sarhoş oluncaya kadar içmesi başkasını ilgilendirmiyorsa başkalarının başörtülü olmaları da onu ilgilendirmez.
Aşağıladığı kızların hepsi İstanbul Şehir Üniversitesinde hukuk, siyaset bilimi ve psikoloji okuyorlar.
Neyse ki bu sanatçı bozuntusunun yanındaki iki arkadaşı büyük bir utanç ve üzüntü içinde kızlardan özür dilemek erdemini göstermişlerdir.
Ve o mekânda kendisinden başka herkes üzüntü yaşamış.
Saldırıya muhatap olan kızlar davacı olmuşlar.
Çok ta doğru yapmışlar.
Bu ülke kimsenin babasının çiftliği değil.
Herkes haddini bilmeli, başkalarının hak ve inançlarına saygı göstermelidir.
Göstermeyenler de yargıda bunun hesabını vermelidir.
John Murpy; “küçümsemek için küçük olmanız gerekir” demiş.
İşte sorunun kaynağı da bu.
İki dizide oynadım diye havalara girenlere sanatçı muamelesi yapıyoruz.
Onlar da kendilerini bir şey sanıyorlar.
Lapsus
Bir milletvekili; Türkiye’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltan hamlelerinin terörle mücadelede kazandırdığı ciddi başarılar sonrasında duyduğu rahatsızlığı; “Savaş sanayii ve teknolojisi amaçladığı hedef ne olursa olsun insanların ölümü sonucunu doğurmaktadır, tarihten bu güne bu teknolojiyi getirenleri kimse rahmetle anmamıştır.” cümleleriyle ifade etmiş.
Konu Türkiye’nin savaş sanayi ve teknolojisi olunca “rahmeti” hatırlayarak gözlerimizi yaşartan sayın vekilin, ülkemizdeki masum bebekleri, kadınları, çocukları, askerimizi polisimizi en alçakça yöntemlerle katleden bölücü terör örgütüne silah sağlayanlarla ilgili olarak tek bir kelime etmediğini biliyoruz.
Sayın vekil insanların ölümü sonucu doğuran olayları hatırlamak istiyorsa kurban eti dağıtırken öldürülüp cesedi yollarda sürüklenen Yasin BÖRÜ’yü hatırlayabilir.
Kalleşçe öldürülen; Necmettin ve Aybike Öğretmenleri, annesinin kucağındaki Emirhan bebeği hatırlayabilir.
O kadar çok masum insan öldürüldü ki isimlerini tek tek saysak bir haftada bitmez.
Niyetini de söylemek isteyip söyleyemediğini de biliyoruz.
Amacı silah teknolojisini eleştirmek değil.
Mesele; Türkiye’nin savunma sanayiinde elde ettiği kazanımlarla- bazı iç ve dış odaklarının el altından destekledikleri- terör örgütünün belini kıracak noktaya gelmesinin sayın vekilde uyandırdığı rahatsızlıktır.
Yerli ve milli savunma sanayi ürünleri artık hainleri girdikleri deliklerde bulup yok edilmesini sağlıyor.
Destekçileri de mal mal mal bakıyor.
Ve bu kararlılık muhtemelen sayın vekili çok üzüyor.
Kendisinin samimi olmadığını terörist avcısı İHA’lara SİHA’lara gösterdiği tepkilerden ve eli kanlı katilleri “sivil piknikçiler” diye masum göstermeye kalkmasından biliyoruz.
Boşuna nefes tüketmesin; bu aziz millet kimi rahmetle anacağını, kimi lanetle anacığını çok iyi biliyor.
Hukuk okumakla hukukçu olunmuyor
Ankara'da, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Hasan İsmail H. Kendisini kopya çekerken yakalayan ve kâğıdını alan araştırma görevlisi Ceren Damar'ı önce bıçakladı, ardından da babasına ait silah vurarak öldürdü.
Ceren DAMAR’A Allah’tan rahmet diliyoruz
İnsanın kanı donuyor.
Katil Hukuk Fakültesi öğrencisi.
Düşünün; yarının hakimi, savcısı, avukatı olacak birisi kopya çekiyor.
Yaptığından utanmak yerine kendisini yakalayan hocasını önce bıçaklayıp sonra tabancayla vurarak öldürüyor.
Hiçbir gerekçe bu alçakça cinayeti haklı çıkartmaz.
O silah okula nasıl sokuldu sorusunun bir cevabı olmalı ve bu ihmalin hesabı sorulmalı.
Emniyet mensubu olan baba bu silahı oğluna nasıl/niçin verdi?
Bunun da hesabı sorulmalı.
Ama asıl hesabı sorulması gereken bir soru var.
Hukuk okuyan bir öğrenci neden kopya çekiyor?
Hukuk okuyan bir öğrenci nasıl oluyor da bu kadar kolay cinayet işleyebiliyor?..
Eğer okulu bitirmiş olsa idi hiç kuşkunuz olmasın bu kez hukuku katledecekti.
Hukuk okumakla hukukçu olunmadığı anlaşılıyor.
15 Temmuz ihanetinde görüldü ki cüppe giymekle de hakim savcı olunmuyor.
Daha önce de yazmıştım ama tam yerine denk geldi.
Herkes hacı olmaz gitmekle Mekke’ye
Merkep derviş olmaz taş çekmekle tekkeye..