İstanbul’un en kalabalık bölgelerinden Bağdat Caddesi’nde Cengiz A. İsimli servis şoförünün evine yürümekte olan 19 yaşındaki üniversite öğrencisi E.F.B.’yi bir binanın arka bahçesine sürükleyerek tecavüz ettiğine dair haberler hemen hemen bütün görsel ve yazılı medya organlarında yer aldı.
Olayın duyulmasından itibaren titiz bir takibe koyulan polis evli ve iki çocuk babası olduğu belirlenen zanlıyı evinden çıkarken yakaladı.
Sabıkası hayli kabarık olan bu namus düşmanının olaydan çok kısa bir süre yakalanarak adalete teslim edilmesi işin olumlu yanı..
Babası 20 yıl önce bağlarını koparttığını oğlundan utanç duyduğunu, asılırsa ipini kendisinin çekmek istediğini söylediğinden onun yüzünden ailesini suçlamanın haksızlık olacağını vurgulamak gerek.
İşin esas düşündürücü ve acı yanı ise kimi insanların; ne Allah’tan ne de hukuktan korkmayarak tecavüz denilen alçakça fiili gerçekleştirmeyi göze alabilmeleri.
Tarsus’ta tecavüze direndiği için hunharca öldürülen rahmetli Özgecan ASLAN’ın katiline ve yardımcılarına -olayın kamuoyunda neden olduğu derin öfke de dikkate alınarak- hukuk sınırları içinde verilen en ağır cezaya rağmen ders alınmaması “şeytana uyduk bir kere” palavrasıyla izah edilemeyecek kadar ağır bir ahlaksızlığı göstermektedir.
Ülkemizde bu ahlaksızların -ne yazık ki azımsanamayacak- varlığı göz önünde bulundurulduğunda, devletin masum insanların canına ve ırzına kastedenleri yaşadıklarına pişman edecek caydırıcı ve ağır cezalar getirmesi şarttır.
Bunun hiçbir istisnası olmamalıdır.
Çünkü her tecavüz iğrençtir, alçakçadır.
Kaldı ki tecavüzün cezasının ancak idam olduğunu düşünüyorum.
Birilerinin hayatını karartanların hayaları da karartılmalıdır.
Tecavüzün nerede, nasıl ve ne zaman işlendiği, mağdurun kim olduğu, unvanı statüsü ve yaşı önemli değildir.
Önemli de olmamalıdır.
Ancak; son olmasını dilediğimiz bu tecavüz olayının ardından Kadıköy eski Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün Twitter’dan yaptığı açıklamada "Utanç verici olay Bağdat Caddesi'nde değil, Bostancıda ara sokakta oldu. Marka değeri olan caddeyi harcamayın" diyerek; derdinin fiilin gerçekleştirildiği yerin marka değerinin düşürülmemesi olduğunu ortaya koymuş.
Daha sonra gelen tepkiler üzerine Twiti silse de yaptığı doğru olmamış.
Buradan ahlaksızlar için şöyle kötü bir sonuç çıkıyor.
Tecavüz kötü bir şeydir ama marka değeri olan sokaklarda, caddelerde yapılmasa daha iyi olur.
Bu anlayışla ahlaksızlığın önüne geçilemez..
Kadıköy gibi Türkiye’nin en büyük ilçelerinden birisinde belediye başkanlığı yapan birisinin böylesine alçakça bir olayla ilgili olarak söyleyecekleri “caddenin marka değerini düşürmeyin” olmamalıydı..
Aksine; bu ahlaksızlıklar bu kadar kalabalık ve bu kadar marka değeri yüksek yerlerde bile pervasızca yapılmaya başlanmışsa o zaman” biz nerede hata yapıyoruz” sorgulamasını gerektirmez mi?
Cezalar caydırıcı değil..
Yargılamalar uzun sürüyor.
Ne yazık ki mer’i mevzuata göre mağdurların ruh ve beden sağlıklarının bozulduğunun adli tıp raporuyla belirlenmesi gerekiyor.
Bu bazen aylarca sürdüğünden, yaşadıkları travmanın ağırlığı nedeniyle mağdurların hayata tutunmaları sanıldığı kadar kolay olmayabiliyor.
Ve böyle bir durumda kadın sürekli savunmada kalarak başta yakın çevresi olmak üzere herkese bir günahı olmadığını kanıtlamaya mecbur bırakılıyor.
Adam yarın duruşmalara kravat takıp gelirse iyi halden de faydalanabiliyor ama mağdurlar rızaen ilişkide bulunmadıklarını kanıtlamak zorunda kalıyorlar.
Sonuç olarak; Niyet ne olursa olsun herkes ağzından çıkan söze dikkat etmelidir.
Hiç bir marka insan onurundan daha değerli değildir.
Ayrıca; Zaten derin travmalar yaşayan tecavüz mağdurları daha fazla incitilmemeli, tecavüzcülere de merhamet edilmemelidir.