Türkiye bir büyük seçimi daha tam bir şölen havasında, kayda değer ciddi bir olay yaşamadan ve tarihi bir katılım oranıyla gerçekleştirirken, seçim öncesinde “hile yapılacak tartışmalarını piyasaya sürerek” kaos planlayan ABD ve AB ile onların yerli ve yabancı işbirlikçilerine unutamayacağı bir ders verdi.
Bundan önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de milletin sağduyusu bir kez daha tecelli etti.
Kimileri ne kadar aşağılarla aşağılasın, ne kadar rahatsız olursa olsun millet; macera peşinde koşanlara, ABD ve AB’den medet umanlara, PKK’sı FETÖ’su ve diğerleri dahil olmak üzere terörün her türlüsü ile gizli ve açık ittifak yapanlara, darbe hevesli ve destekçilerine prim vermedi.
15 Temmuz alçak darbe girişiminin tiyatro olduğunu iddia edenlere ve seçim bildirgelerinde FETÖ ile mücadele konusunda tek bir satır yazmayanlara “asıl tiyatro sizsiniz ve 15 Temmuz ülkeyi bölüp parçalama ve ABD ile AB’ye peşkeş çekme girişimidir, ben bu hainliği unutmadım” dedi.
2 Türk futbolcusunun Cumhurbaşkanı ile fotoğraf çektirmesine tahammül edemeyecek kadar demokrasi ve insan haklarından uzak Nazi artığı Almanya başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İsviçre, İtalya, ABD ve İsrail’de yayımlanan bütün gazete ve dergilerde “kime oy vermemiz gerektiği”ni dikte ederek içişlerimize pis burunlarını sokanlara “İt ürür kervan yürür, aklınıza ihtiyacım yok” dedi.
Seçim sürecinde ekonomiye yapılan saldırılarla sonuçları etkilemeye çalışan derecelendirme kuruluşlarına “ne halt yediğinizi biliyorum” dedi.
15 yaşından beri her gün (!) Cuma Namazı kılanlara, seçim döneminde Eyüp Sultan ve Hacıbayram Camilerini hatırlayanlara, bisiklete binmekle, kasket takmakla halka inildiğini zannedenlere, Alman otomobil markasına övgüler düzerken kendi ülkesinin otomobil üretmesini gereksiz bulanlara, terörle mücadelenin yiğit ismi bir komutanın apoletlerini sökmeyi seçim vaadi olarak sunanlara, Ülkemizdeki tüm Suriyelileri geri göndereceklerini söyleyenlere, Kanal İstanbul gibi stratejik ve ekonomiye can suyu olacak bir projeyi durduracağını söyleyenlere, ekonominin “E” sinden bihaber İMF ile işbirliği yapılmasını isteyenlere, hızlı trenin iç göçe neden olduğu gerekçesiyle iptal edileceğini söyleyen “geç fark edilmiş bilgelere”, TİKA gibi dünyada yüz akımız ve mazlum coğrafyanın can suyu olan bir yapılanmayı kapatacağını söyleyecek kadar gerçeklerden habersiz popülistlere ve en önemlisi “armut piş ağzıma düş” beklentisi ve Cuma namazı sonrası yaptığı haftalık açıklamalarla “ben buradayım” mesajı veren “deneyimli(!) siyasetçilere” itibar etmeyerek tercihini istikrardan yana yaptı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde “yıkarak” seçim kazanıldığı görülmediği halde, tüm stratejisini yıkmak üzerine kuranlara millet okkalı bir ders verdi.
Vaatler siyasetin olmazsa olmazıdır ama vaadiniz “yıkmaksa” sonuç işte böyle olur.
Halk da size; “hadi sıkıysa o apoletleri sök, hadi sıkıysa yerli otomobili, Kanal İstanbul’u, hızlı treni engelle de göreyim” der.
Bu seçimde anlaşılmaz bir şekilde YSK’ya ve Anadolu Ajansına yönelik haksız ve dayanaksız suçlamalar yapıldı üstü kapalı ve açık tehditlerde bulunuldu.
Bu suçlama ve tehditler başarısızlıkları ört bas etmek amaçlı olsa da bu iki güzide kurma yapılan saldırı ve tehditler kabul edilemez.
Dün olduğu gibi bugün de yarında seçimler YSK gözetiminde yapılacak.
İstedikleri sonuç çıkmadı diye YSK’ya efelenenler; oturup “biz nerede hata yaptık” diye özeleştiri yapsınlar.
On bir milyona yakın fark yiyen bir adayın ergen ağzıyla YSK’yı tehdit etmesi ve suçlamada bulunması cumhurbaşkanlığı makamına layık olmadığının en net görüntüsüdür ve halk ta onu bu makama layık görmediğini açıkça ortaya koymuştur.
İddialı olmak iyidir.
Ama iddia ile uçmayı karıştırmamak lazımdır.
Aradaki büyük farka rağmen avukatlara cübbelerini hazır bulundurmaları talimatı bir stand up gösterisinden daha komiktir.
Ne yapacak avukatlar?.. 11 milyon fark cüppe ile mi kapatılacak?..
Halbuki sayım ve döküm işlemleri sonucu sandık kurullarınca tutulan sandık sonuç tutanakları, ilçe seçim kurullarına teslim edilmekte ve bu sonuçlar siyasi parti temsilcilerinin gözetiminde sisteme girilmektedir.
Oyların girilmesi sırasında sandık kurullarınca tutulan ıslak imzalı sayım döküm cetvelleri ve sandık sonuç tutanakları da resim formatında taranarak sisteme yüklenmektedir. Sisteme girilen sonuçlar ve resim formatlı sayım döküm cetvelleri, sandık sonuç tutanakları YSK'ye geldiği anda eş zamanlı olarak seçime katılan siyasi partilerle paylaşılmaktadır.
YSK Başkanı Sadi Güven’in açıklamalarına göre; sonuçların ilanıyla birlikte ıslak imzalı tutanaklar 2014 yılından bu yana Kurulun internet sitesinde vatandaşların incelemesine açık. Sayım döküm cetveli ve sandık sonuç tutanaklarının üzerindeki karekod aracılığıyla sonuçlar YSK’ya geldiği anda tüm siyasi partilerle eş zamanlı olarak paylaşılıyor.
YSK Başkanı Güven; "Böyle bir taranarak yapılan işlem dünyada ilk ve tektir. Bu da seçim güvenliği açısından çok önemlidir. 2014 yılından bugüne kadar bunların değiştirildiği yolunda bize herhangi bir itiraz gelmemiştir." diyerek sistemin güvenirliğini vurguluyor..
Bu kadar şeffaf ve AGİT’in provokasyonlarına rağmen kabul etmek zorunda kaldığı sonuçlar üzerinden “hile tartışması yapmak” ciddiyetle bağdaştırılamaz.
Artık seçim dönemi geride kalmıştır.
Herkes boyunun ölçüsünü almıştır.
Bundan sonra yapılacak; başarısızlığa kılıf bulmak yerine “bağrına taş basıp” halkın iradesine saygı duymak, verilen sözlerin takipçisi olmak ve bir sonraki seçime hazırlanmaktır.
Bunu yapmayanların bir sonraki seçimde karşılaşacakları sonuç bundan farklı olmayacaktır.
XXX
Sakarya'nın Sapanca İlçesi'nde geçtiğimiz günlerde korkunç bir olay yaşandı.
Bacakları ve kuyruğu kesilmiş halde bulunan yavru köpek tedaviye alındı ancak tüm çabalara rağmen yaşatılamadı.
Dünya tatlısı bir yavru köpeğin hayata son bakışlarını yazılı ve görsel basından içimiz burkularak izledik.
Olayın meydana geldiği yerde çalışma yürüten kepçe operatörü İ.M. ise önceki gün gözaltına alındı ve Savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı.
Mahkemede suçlamaları kabul etmeyen İ.M., TCK'nın 151. maddesi kapsamında tutuklandı.
Tutuklanan kişinin gerçek suçlu olup olmadığını bilmiyoruz.
Bunu ortaya çıkartmak artık yargının işi.
Olayla ilgili açıklama yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Sakarya ve Sapanca Başsavcılığımız ve valiliğimiz titiz bir şekilde soruşturmayı sürdürdüler ve ilgili operatör tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemede tutuklama kararı verdi. Kepçe operatörü tutuklanmıştır" dedi.
Olayın 7'den 70'e herkesi etkilediğini kaydeden Bakan Gül, "Bu konu asla kabul edilemez bir olay, hayvanlara insan olan herkes koruyup o sevgiyle şefkat ile büyümek kollamak hepimizin görevi. Bu konuda kanundaki suiistimalleri daha da önleyecek tüm tedbirleri de aldık. En yakın zamanda çıkan kanunlarla suiistimalleri önleyecek para cezasını hapis cezasına çevirecek düzenlememiz vardır. Bunun bir an evvel kanunlaşması için gerekli çalışmayı yapacağız" şeklinde konuştu.
İnşallah sayın bakanın söyledikleri en kısa sürede gerçekleştirilir.
Çünkü bıçak kemiğe dayanmıştır.
Bilmem farkında mısınız?..
Bu olaydan önce de hayvanlara yönelik çok sayıda vahşet görüntülerine tanık olduk.
Kuyruklarından savrularak duvara fırlatılan kediler.
Bağlandıkları aracın arkasında kilometrelerce sürüklenen köpekler.
Yorgunluktan yerde sürüklenecek kadar perişan durumda olmasına rağmen tekme tokat girişilen atlar..
Hedef yapılarak kurşun sıkılan masum hayvanlar.
Ve ne yazık ki tecavüz edilen hayvanlar..
İnsan denilen yaratığın ne kadar merhametsiz olabileceğinin utanç verici görüntülerine tanık olduk.
Biz ne ara böyle zalim, böyle vicdansız, böyle merhametsiz olduk?.. bilmiyorum.
Ama şunu çok iyi biliyorum.
Bu vicdansızlara hak ettikleri cezalar verilmediği/verilemediği için zulüm artık tahammül edilmez noktalara gelmiştir.
İster insan olsun, ister hayvan olsun hangi masum cana kıyılıyorsa katil katildir ve verilecek ceza “onu doğduğuna pişman edecek” nitelikte olmalıdır.
Sevimli bir yavrunun bacaklarını kesmek ne demek?..
Bacakları kesilen bir yavru yaşayabilir mi?..
O zaman kesen de yaşadığına pişman edilmelidir.
Bu konuda toplumda mutabakat olduğu kuşkusuzdur.
O nedenle hiç vakit geçirilmeden hayvan hakları ile ilgili yasa çıkartılmalı ve cazalar da (aynı çocuklara yönelik taciz ve tecavüz konusunda olduğu gibi) ağırlaştırılmalıdır.
Hayvana merhameti olmayanın insana merhameti de olmaz.
Hiç kimse bu merhametsizlerle birlikte yaşamak zorunda değildir.
Göçmen leyleklere hizmet vermek için vakıf kuracak kadar merhametli davranan ecdat bugünkü yaşanılanları görseydi kahrından ölürdü.
Adalet bakanını da ifade ettiği gibi hayvanlara şiddet uygulayanlara para cezası değil hapis cezası verilmeli ve bu rezil tipler cezalarını çektikten sonra da bazı hakları kullanmaktan mahrum edilmelidir.
Sevgili peygamberimizi(SAV);
“Canlı hayvana işkence, eziyet edene lanet olsun.” buyuruyor.
Anatole France; ”İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.” diyor.
O zaman vakit gereğini yapma vakti.
Hem de hiç gecikmeden ve derhal..