15 Temmuzda yaşanan Fetöcü darbe girişiminin ardından; bir yandan yargı, bir yandan tasfiye ve diğer yandan da normalleşme süreci devam ederken, bu hassas dönemi fırsat bilip kin ve nefretlerini kusan, yalan söyleyen ve iftira atan bulanık su avcılarının da fazla mesai yaptığı günleri yaşıyoruz.
Bu ülkeye 15 Temmuz alçaklığını yaşatan, destek veren, azmettiren, yönlendiren, hatta sempati duyan herkesin hak ettiği en ağır cezaya çarptırılması “darbeye dur diyen” millet olarak hepimizin ortak beklentisidir.
Ordu, yargı, emniyet dâhil olmak üzere sivil ve askeri bürokrasi içinde darbeci zihniyetin temsilcilerinin, devletten maaş alarak ihanetlerini sürdürmelerine göz yumulması yeni darbeciler türemesine fırsat vereceğinden, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin böyle bir acziyeti göstermeyeceğini biliyoruz.
Ancak; bu zorlu ama kararlı mücadeleyi fırsat bilip, bundan nefislerine pay çıkartmak isteyenlerin varlığını da ne yazık ki üzülerek görüyoruz.
Sahte isimli mektuplarla, sahte sosyal medya hesapları ile geçmişte beklentilerine uygun işlem ve sonuç yapılmadığını düşünen bazı müfteriler işi gücü bırakıp kin ve nefret duydukları kamu görevlilerine fetöcü damgası yapıştırmakla meşguller.
Onlarca kere şikâyette bulunmalarına, onlarca kere cevap verilmesine rağmen aynı iddiaları onlarca kere ve onlarca ayrı makama gönderenlerin yaptığı, hak arama ve ihbar değil bürokrasiyi kilitleyerek iş yapamaz hale getirmektir.
Bu açık bir itibarsızlaştırma biçimidir.
İddiaları yargıda reddedilen ya da halen yargılanmakta olan kişilerin hiç bir kusurları olmadığı halde mağdur edilmiş gibi davranmalarına müdahale edilmediği takdirde bürokraside bundan sonra en sıradan işlerle ilgili karar almak bile kolay olmayacaktır.
Ne yazık ki sosyal medya -sosyal foseptik de diyebiliriz- bu saldırının en aktif ve pervasız kullanıldığı alandır.
Mevzuat yetersiz, hak aramak çok uzun olduğu gibi, hesapların sahte olması nedeniyle çoğu kere mümkün de olamamaktadır.
Ayrıca sosyal medya hesabınız yoksa hakkınızdaki yalan ve iftiralardan ancak; bir başkasının bilgi vermesi halinde günlerce ya da aylarca sonra haberiniz olmaktadır.
Sizin haberiniz olduğunda ise onlar amaçlarına ulaşmış olmaktadır.
Gazetede, televizyonda tekzip müessesesi var.
Sosyal medyada ise hiçbir şey.
Bir kere oraya düşmeye görün.
Adamlar ihbar ve şikâyeti alışkanlık haline getirmişler.
Öyleleri var ki ihbar ve şikâyet onlar için nefes almak gibi olmuş.
Dertleri çamur at izi kalsın.
İnceliyorsunuz iddiaları doğru değil.
Açıkça yalan söylüyor, iftira atıyorlar.
İddialar doğru değil dediğiniz andan itibaren de hedef oluyorsunuz.
Ne fetöcülüğünüz kalıyor, ne dosyaların üstünü örttüğünüz, ne de haksız yere ceza verdiğiniz.
Bunlar kamu görevlilerine iftira atıyorlar hakkında işlem yapılsın diyorsunuz, davalar açılıyor ama bir türlü sonuçlanmak bilmiyor.
Ayrıca idareler o davaları doğru dürüst takip etmiyorlar.
Vatandaş başvurunca inceleme mekanizması hızla harekete geçerken, müfterilerle ilgili bildirimler -vatandaş şikâyet hakkını kullanmış- gerekçesiyle ağır aksak ilerliyor.
Bir Savcılık, iftira attığı saptanan bir şikâyetçi ile ilgili olarak gönderilen suç duyurusu dosyasında yer alan ihbar mektubu ekindeki yüz küsur sayfa tasdikli olmadığı için dosyayı iade etmişti.
Aslı sizde bulunmayan evrak nasıl tasdiklenecek?
Savcı bunu bilmiyor mu?.
Ya da vatandaş ihbar edince ekleri tasdikli diye bakılıyor mu?.
Siz devletin müfettişinin mührünü kabul etmeyip, evrak tasdiki ile uğraşırken müfteriler yalan yanlış isim ve adreslerle her yere dilekçe yağdırıyor.
Vatandaşın hak aramasına ve şikâyet hakkına saygımız sonsuz ama devletin memuru da kötü niyetlilerin iftira ve yalanlarına kurban edilmemelidir.
Nasıl yanlış yapan devlet memuruna hesap soruluyorsa yanlış yapan vatandaşa da hesap sorulmalıdır.
Göreviyle ilgili bir işlem nedeniyle iftiraya ve hakarete uğrayan kamu görevlisi her iftira ve hakarete kendisi dava açtığı takdirde bunlarla uğraşmaktan iş yapamaz hale gelir.
Çünki müfteriler her şeyi biliyorlar, yerine göre hâkim, yerine göre savcı, yerine göre doktor, yerine göre maliyeci.
Sizin bilmediğiniz kayıt ve belgelerin birer örnekleri onların ellerinde.
Sadece yazmakla kalmıyorlar fırsat buldukları her yer ve zamanda konuşuyorlar.
Duyan bir arkadaşınız aradığında söylenilenlerin doğru olmadığını sadece o arkadaşınıza belirtiyorsunuz, sizinle görüşmeyenlerin ya da sizi tanımayanların yarısı söylenilenlere inansa onlar için yeterde artar bile.
Bunlardan kurtulmanın tek yolu var.
İstedikleri gibi işlem yapmak.
Yani onlardan korkmak.
O zaman da kukla olacaksınız.
Yani birileri devletle oynayacak, siz de korkunuzdan buna ses çıkartmayacaksınız.
Her gün korkuyla yaşamaktansa onurumuzla mücadele devam ederiz.
Ama artık bu hak arama işini kötüye kullananlara, yalan söyleyen, iftira atan ve hakaret edenlere de etkili ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır.
Kimi zaman sorunlu bir vatandaş, kimi zaman mülki amir, kimi zaman ordudan atılmış biri, kimi zaman da pornocu bir paranoyak.
Kim oldukları önemli değil.
Ama amaçları bir.
Birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz şu kritik günlerde devletin haklı ve meşru mücadelesini sulandırarak şahsi hesaplarını görmek, kin ve nefretlerini kusmak.
Şimdi muhataplarını fetöcü diye ihbar eden bu paranoyaklar-Allah korusun- eğer darbe başarılı olsaydı inanın ki bu seferde darbe yönetimine ihbarda bulunacaklardı.
Ne yazık ki tarihin her döneminde var olan ve bulanık suda balık avlamaya meraklı bu tiplerin; gerçek suçluları gölgeleyerek yeni mağdurlar yaratmalarına fırsat verilmemelidir.
Unutulmamalıdır ki bulanık su fırsatçısı müfteriler de en az darbeci fetöcüler kadar tehlikelidirler.