Geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh'i, 'İsrail'e karşı savaşmak caiz değil” şeklinde bir fetva yayınlayarak; dinine nasıl ihanet edebileceğini açıkça ortaya koydu.
Hamas'ın terör örgütü olduğunu ve Hizbullah'a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceği yönündeki sözleri nedeniyle İsrail'in sözde İletişim Bakanı Eyüp Kara, bu müftü bozuntusunu tebrik ederek işgal altında tutukları Filistin topraklarına davet etti.
Hatırlarsanız; Kâbe-i Muazzama'nın ülkemizde de çok tanınan, bilinen ve hayranları olan İmamı Sudeysi de gittiği ABD'de “Bugün Suudi İsrail ve ABD dünyanın iki kutbu. Allah'a hamdolsun dünyayı birlikte yönetiyorlar” demişti.
Artık körü körüne Müslümanlık devri bitti.
Müslüman akıllı olacak.
Müslümanın ağzından çıkanı kulağı duyacak
Müslüman dostunu düşmanını tanıyacak.
Müslüman kiminle aşık attığını bilecek.
Kabe’nin, Mescid-i Nebevi’nin Arabistan’da olması Arabistan’a da Arab’a da kutsallık/üstünlük kazandırmaz.
Emredildiği üzere üstünlük takvadadır.
Ve takva en basit anlatımla Allah’ı hesaba katarak yaşamaktır.
İsrail’i hesaba katarak yaşayanlardan alacak din dersimiz yoktur.
İçimizdeki Arabistan ve Arap hayranlarının gözünü bu ihanet örnekleri açmayacak ise ne açacak?...
XXX
Sözüm ona büyük (!) bir operasyon ile Rakka’nın DAEŞ’ten temizlendiğini iddia eden ABD kahramanlık palavraları ile dünyayı uyutmaya çalışırken; kadrolu ve anlaşmalı DAEŞ militanlarını TIR’lara bindirerek ağır silahları ile birlikte güvenli bir şekilde Rakka’dan tahliye ettikleri ortaya çıktı.
“PKK/PYD- DAEŞ” tiyatrosu ile İslam coğrafyasında yeni harita düzenlemeleri yapmaya çalışan ABD bir kez daha suçüstü yakalandı.
ABD’nin; PKK/PYD ve DAEŞ ile ortaklaşa çevirdiği numaraları belgeleyen ise ilginçtir BBC oldu.
BBC muhabirleri Quentin Sommerville ile Riam Dalati, DAEŞ'in önde gelen teröristleri ile çok sayıda yabancı savaşçının ABD'nin yardımı ve PKK/PYD eliyle tahliye edildiğini çok net görüntülerle dünyaya duyurdu.
Konvoyda kamyon şoförlüğü yapan Ebu Fevzi ise hadiseyi, “Rakka'ya girer girmez intihar yelekli ve silahlı DAEŞ'lileri gördük. Kamyonlara bubi tuzakları kurdular. Çocuklarının ve eşlerinin üzerinde bile intihar yelekleri vardı” sözleriyle anlattı. BBC'ye konuşan insan kaçakçısı İmad ise, “Son birkaç haftada Rakka'dan ayrılıp Türkiye'ye gitmek isteyen çok sayıda aile oldu. Yalnızca bu hafta ben kendim 20 aileyi geçirdim. Çoğu yabancıydı ama Suriyeliler de vardı. Kişi başına 600 dolar, aile başına bin 500 dolar ücret alıyorum” dedi.
Bu görüntüleri yayımlayan TRT olsaydı başta yerli malı hainler olmak üzere; ABD, AB, NATO kıvırmak için bahane üstüne bahane üretirler bir de basın özgürlüğü dersi vermeye kalkarlardı.
Ama yayımlayan BBC olunca; “Trump tarafından Obama’nın kurduğu açıkça ilan edilen DAEŞ’in PKK/PYD ile ortaklığına kimse itiraz edemedi.
ABD’nin terör örgütleri arasındaki danışıklı dövüşle yürüttüğü planlar çok uzun süredir bilinmesine rağmen; bu kez fotoğraflı, videolu ve şahitli yapılan suçüstünü Pentagon; “yerel bir soruna bulunan yerel bir çözüm” diye nitelerken sözcü Eric Pahon “PKK/PYD ile DEAŞ'in anlaşmasına saygı duyuyoruz” dedi.
Bu sözlerin tercümesi; “biz zaten kanı bozuk bir alçağız, alçaklığın hiç bir türü bizi rahatsız etmez, fahişeler bile bizden daha şereflidirler” olur.
Ancak; MİT TIR’ları ihanetiyle Türkiye’ye operasyon çeken uluslararası güçlerin yerli işbirlikçiliğine soyunan ve gazete adı altında ihanete koçbaşlığı yapan malum çevreler, terör örgütleri DEAŞ ve PYD’nin ABD desteğinde Rakka’da sahnelediği kirli oyunu görmezden geldiler.
Oysa kendi ülkelerine kuduz köpekler gibi saldırıyorlardı.
Onlar görmese de millet gördü.
Artık takke düştü kel göründü.
DAEŞ bir ABD imalatıdır.
PYD/PKK bir ABD imalatıdır.
ABD konsolosluğunda çalışan bazı isimlerin FETÖ ile ilişkisi sebebiyle tutuklanması üzerine giderayak Türkiye’yi tehdit eden ABD Büyükelçisi John Bass, “9.5 aydır Türkiye’de terör saldırısı yaşanmıyor. Bu DEAŞ vazgeçtiği için değil, işbirliğimizin sonucu...” diye konuşmuştu.
Böylece DAEŞ’e operasyon yaptıranların kendileri olduğunu itiraf etmişti.
Nitekim; New York Times gazetesinin haberine göre, ABD’nin Irak'ta DEAŞ hedeflerine yönelik düzenlediği hava saldırılarında yaşanan sivil kayıpları, Pentagon'un açıkladığı rakamdan 31 kat daha fazla.
Haberde, 2014 Ağustos'tan bu yana Irak’ta, ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından DEAŞ’a yönelik düzenlenen 14 bin hava saldırısından 2 bin 800'ünde sivil can kaybı yaşandığı bilgisine yer verildi.
Airwar isimli bağımsız izleme örgütüne göre, 2014 Ağustos ayından bu yana Irak’taki hava saldırılarında 3 binden fazla sivil hayatını kaybetti. ABD yönetimi hava operasyonlarında ölen sivil sayısını 466 olarak açıklamıştı.
Örgüt, ABD öncülüğündeki koalisyonun 2014 Ağustos'tan bu yana Suriye ve Irak’ta örgüte karşı düzenlediği 28 bin 353 hava saldırısında 5 bin 961 sivilin hayatını kaybettiğini belirtti.
Yani ABD ve koalisyon ortakları DAEŞ ile mücadele filan etmemiş, DAEŞ ile mücadele adı altında boşaltmak istedikleri alanlarda sivil katliamı yapmışlardır.
Gerçek bu kadar açık iken inkar etmeye kalkmak, suça ortak olmanın ikrarıdır.
Ve ne kadar saklanmaya çalışılırsa çalışılsın gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir özeliği vardır.
XXX
Darbe sponsoru NATO’nun Norveç’te düzenlediği “Trident Javelin-2017” tatbikatında Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e düşman liderler arasında yer verilmesi ve Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın da sahte bir hesap kullanılarak “düşman ile işbirliği içerisinde” gösterilmesi bir kuru özürle geçiştirilemeyecek kadar kasıtlı ve alçakça bir eylemdir.
ABD’nin Rakka’da suçüstü olması gibi NATO’da Norveç’te suçüstü yakalanmış, kıçüstü düşmüştür.
Peşpeşe gelen özürlere aldırmayın.
Alsınlar özürlerini fiyonk yapsınlar.
Zırva tevil götürmez.
Dingonun ahırı mı burası..
Bu milletin ortak değeri olan Atatürk’ü düşman lider olarak göstermek sıradan bir görevlinin ihmali ile açıklanamaz.
Bu görevlinin amirleri nerede?..
Hiç biri görmedi mi?.
Hepsi de gördü ve bal gibi de haberleri var..
Eğer NATO; içindeki üç beş kıçı kırık görevliye bile hakim olamıyorsa bu çok daha büyük bir kepazeliktir.
Yapılan hata mata değil.
Bu; bilerek, planlanarak, gösterilecek tepkiyi test etmek amaçlı bir harekettir.
NATO ülkemizdeki tüm darbelerin ve en son 15 Temmuz kalkışmasının sponsorluğunu yaparak zaten Türkiye’yi düşman gördüğünü göstermedi mi?
NATO’da görevli FETÖ’cü subaylara sığınma hakkı verip maaşa bağlamadı mı?..
NATO’nun tepe tepe kullandığı üniformalarına ihanet eden haysiyetsizler olsa da bu ülkenin Binbaşı Ebru Nilhan BOZKURT gibi asil evlatları da var.
Norveçte’ki alçaklık Deniz Kuvvetleri’nde görevli Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt tarafından fark edildi.
Binbaşı Bozkurt birkaç sene öncesine kadar büyük eziyetler görmüş bir asker... Yüzbaşılığı sırasında devletin gizli belgelerini elde ettiği, bazı uçakların fotoğraflarını çektiği veya çektirdiği iddiası ile FETÖ’cülerin “Askerî Casusluk ve Şantaj Dâvâsı”nda sanık yapılmış, toplam 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Anayasa Mahkemesi’nin bu dâvâda yargılanan bütün sanıkların “haklarının ihlâl edildiği” yolunda verdiği karar ile görevine dönmüş, yüzbaşılık süresini de tamamlayıp binbaşılığa yükselmiş ve Deniz Kuvvetleri’nde hassas bir göreve getirilmişti.
İşte bu yiğit Türk Subayı; rezaleti basın özetleri, tatbikat için özel şekilde simüle edilen “chatter” ve “facepage”de inceleme ve analizler yaptığı sırada fark etti. Her gün takip ettiği “chatter” üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan adına sahte bir hesap açıldığını, bu hesap üzerinden Erdoğan ile düşman kuvvetler arasında sahte mesajlaşmaların yapıldığını fark ederek alçaklığı deşifre etti.
Teşekkürler Binbaşım..
Kimileri vatanlarına ihanet edip ABD’ye AB’ye, NATO’ya uşaklıkta sınır tanımazken Şerefli Ordumuzun Şerefli bir mensubu olarak, aslında milletimizin istiklalini ve istikbalini yok etmeyi hedef alan alçakça tezgahı, görmek istemeyenlerin gözüne sokarcasına ortaya çıkarttığınız için…
Şerefsizlere şerefin ne olduğunu gösterdiğiniz için..