Federal Meclis'te ‘Ermeni Soykırım tasarısına ret oyu veren Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Milletvekili Bettina KUDLA “Başka ülkelerde meydana gelen tarihi olayları değerlendirmek Federal Meclis'in görevi değildir. Meclise sunulan önergede kaynak olarak tarihçilerden bunun soykırım olduğunu gösteren bir değerlendirme yok. Bu önergenin politik ve mali sonuçlarını şimdiden öngörmek mümkün değil” diyerek, neden ret oyu kullandığını açıklamıştı.
KUDLA, bu karar yüzünden Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin bozulabileceğine dikkat çekerek, “Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan sığınmacı sözleşmesine da zarar verebilir. Bunun sonucu da hem sığınmacı hem de mülteci sorununun çözümüne zorlaştırır. Türkiye ile AB arasında yapılan anlaşmanın bozulması çok ciddi insanı sonuçlara ve Almanya için büyük mali yüke yol açar” demişti.
Bir Alman Milletvekili Federal Meclis’te kimseden korkmadan herkesin gözünün içine bakarak “başka ülkelerde meydana gelen tarihi olayları değerlendirmek Federal meclisin görevi değildir” diyerek “red” oyu verirken, Ermeni soykırımı tasarısının Alman Meclisine Türkiye kökenli olan Yeşiller Partisi'nin Eş Başkanı Cem Özdemir tarafından getirilmesi, ağacın; “baltaya sözüm yok o işini yapıyor beni asıl üzen sapının bizden olması” sitemini bir kez daha haklı çıkartıyor.
Tarihin en büyük soykırımını yaparak, yahudileri fırınlarda diri diri yakan, 1900’lerin başlarında Namibya’daki yerli halkı dörtte üçünü katleden Almanya’nın, bu yüz kızartıcı geçmişini örtmek ve aklı sıra -göçmen kabul anlaşmasının istediği şartlarda gerçekleşmesi- ve belki de dokunulmazlıkları kaldırılan terör örgütü destekçi ve işbirlikçilerine yargılanmalarından duyduğu rahatsızlık nedeniyle kendi ellerindeki kanı temizlemeden soykırım masalı okuması vız gelir tırıs gider de böyle bir ahlaksızlığın Türkiye’den göç etmiş bir Türk tarafından gündeme taşınması bizi düşündürür.
Evet Cem ÖZDEMİR ihanette başı çekmiştir ama Federal Mecliste bulunan 10 Türk asıllı Milletvekili de soykırıma evet diyerek “cibilliyetlerini” ortaya koymuşlardır.
1968 Kelkit (Gümüşhane) doğumlu Yeşiller Partisi Milletvekili Özcan MUTLU, 1971 Tokat doğumlu 1979 yılında ailesiyle birlikte Almanya’ya gelerek 1998 yılından bu yana Yeşiller Partisinden Federal Meclise giren ve “Türban kadınlara baskının sembolüdür. Kadınların türban takmasını isteyen onları seks objesi olarak görüyor demektir. Ben Müslüman kadınlara şu çağrıda bulunuyorum: Günümüzün koşullarına göre yaşayın. Almanya’yı yaşayın. Türbanı çıkarın. Erkekler gibi aynı vatandaşlık haklarına sahip olduğunuzu gösterin" çağrılarını yapan Ekin DELİGÖZ, 1958 yılında Kilis'ten Almanya’ya çalışmaya giden işçi ailesinin çocuğu olan Uyum Bakanı Aydan ÖZOĞUZ, dünyaya geldiği Duisburg ikinci bölgeden seçilen SPD üyesi Mahmut ÖZDEMİR, annesi Alman babası Türk olan SPD üyesi Metin HAKVERDİ, SPD üyesi Cansel KIZILTEPE, Adana doğumlu SPD üyesi Gülistan YÜKSEL, Sol Parti Üyesi Sevim DAĞDELEN, Sol Parti Üyesi Azize TANIK ve Hristiyan Demokrat Parti (CDU) Üyesi (Batı Trakya kökenli) Cemile YUSUF’un isimleri, birer ihanet sembolü olarak asla unutulmamalı/unutturulmamalıdır.
Bu 11 hainden Aydan ÖZOĞUZ; “Alman parlamentosunda görev yapan bir vekil olarak bizden Türkiye'yi temsil etmemiz beklenmemeli, bu doğru bir beklenti değil” diye buyurmuş.
Hanımefendi (!) kimse sizden Türkiye’yi temsil etmenizi beklemiyor.
Siz kimsiniz ki bu büyük devleti bu büyük milleti temsil edeceksiniz.
Sizden en az Bettina KUDLA kadar dürüst olmanızı, milletinize atılan iftiraların alkışçısı ve savunucusu olmamanızı istiyoruz.
Sizden uşaklık yapmamanızı istiyoruz.
Parlamentoların tarih yazmak gibi bir görevleri bulunmadığını bilmenizi istiyoruz.
Madem soykırımlarla bu kadar ilgilisiniz, şöyle bir Filistin’e, Suriye’ye Irak’a bakın bakalım ne utanç verici örnekler göreceksiniz.
Bırakın oralardaki soykırımı parlamentoya getirmeye, sıkıyorsa eleştirsenize.
Efendileriniz izin vermezler..
İhanet konusundaki üstün yetenekleri (!) Almanlar tarafından keşfedilerek, özenle yetiştirilip zamanı gelince de piyasaya sürülmüş olan bu kullanışlı 11 Türk ne yazık ki bir Bettina KUDLA olamamışlardır.
Bettina KUDLA; “Meclise sunulan önergede kaynak olarak tarihçilerden bunun soykırım olduğunu gösteren bir değerlendirme” olmadığını söylerken 11 Türk bunun bir “soykırım olduğunu” savunacak edecek kadar zıvanadan çıkmışlar.
Oysa; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu konuda “Ermeni Soykırımı iddiaları ve hazırlanan tasarılar mutlak gerçek değildir. Özgürce tartışılması tarihi bilgi ve belgelerin tarihçilere başvurularak araştırılması gerekmektedir” kararından da görüleceği üzere mutlak gerçek olmadığı yargı kararına yansımış bir konuda üstelik tarihi bilgi ve belgelerin tarihçilere başvurularak araştırılması gerektiği açıkça vurgulanmasına rağmen 11 hain gözlerini kırpmadan “soykırım” palavrasına destek vermiştir.
Neyse ki Cem ÖZDEMİR’in bu ihanetine Tokat'ın Pazar İlçesi Belediye Başkanı Şerafettin Pervanlar'dan tepki geldi. Cem Özdemir'in hukuken Pazarlı olduğunu ifade eden Başkan Pervanlar, "Ama bu saatten sonra biz Cem Özdemir diye birisini hemşehri olarak kabul etmiyoruz. Belediye meclisimizi olağanüstü toplantıya çağırdık. Yasal süre içerisinde toplantımızı yapıp Cem Özdemir'in Pazarlı olmadığını, böyle bir hemşehri hukukunun bulunmadığını meclis kararı ile tescil edeceğiz. İnşallah bunu tüm yetkili organlarla paylaşıp böyle bir kişiyle bağımız kalmadığını; aksine 'Hayır' oyu veren hanımefendinin (Bettina KUDLA) de fahri hemşehrimiz olarak kabulünü meclisimizde oylayacağız. Oy birliği ile bu kararları alıp en azından böyle bir insanın, adının Tokat ve Pazar'la anılmaması gerektiğini meclis kararı ile tescil edeceğiz. Bunu da en kısa zamanda yapıp gerekli mercilerle paylaşacağız" diye konuştu...
Bu ahlaksız ve soysuz tavrından dolayı Tokat’ın Pazar Belediyesi Cem ÖZDEMİR’i hemşehrilikten çıkartmak kararı alarak çok doğru bir iş yapmıştır. Göğsüne sembolik soykırım rozeti takıp kürsüye çıkacak kadar gözü dönmüş bu katmerli hainin Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yeri yurdu olmamalıdır.
Bu tepkiler onların umurunda olmayabilir.
Olsun. Bunlara adam yerine konulmadıklarının gösterilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle sadece Cem ÖZDEMİR değil diğer 10 hain için de aynı işlem yapılarak, kirli isimlerinin temiz topraklarla birlikte anılmasına izin verilmemelidir. Eğer içlerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı devam edenler var ise tez zamanda vatandaşlıktan da çıkartılmalıdırlar.
İhanetin bu kadarı bünyeye de millete de devlete de zarardır ve zararın neresinden dönülerse kardır.
Bu arada can korkusundan 15 korumayla dolaşmaya başladığı haber verilen Cem ÖZDEMİR bu sayede, belki dönerci cinayetleri denilerek magazinleştirilen Almanya’daki Türklere yönelik katliamlarda canları yanan Türklerin yaşadıklarını anlamaya (!) çalışır.
Geçtiğimiz yıl yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik 104 ırkçı saldırının 53 ünün Almanya’da gerçekleşmesi Cem ÖZDEMİR ve diğer 10 hainin uşaklıklarını yaptığı Almanya’nın Türk düşmanlığında rakip tanımadığını göstermektedir.
Öte yandan; Almanya'da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü sanıklarının yargılandığı davada üç yıl geride kalırken, cinayetler ve örgütün karanlık bağlantıları üzerindeki sis perdesi hala kaldırılamadı.
Esrarengiz (!) cinayetlerle tanıklar birer birer ortadan kaldırılırken yargılamayı yapan Alman Mahkemesinin “öküzün trene baktığı gibi bakması” bu alçak cinayetlerin devlet eliyle işlendiğini ortaya koymaktadır.
Şimdi de mizah adı altında Cumhurbaşkanına galiz küfürler eden Böhmerman soytarısının kurtarılması için “Devlet başkanlarına hakareti suç sayan” Alman Ceza Kanununun 103. Maddesinin kaldırılarak bu ahlaksızın cezadan kurtulması sağlanacak.
Ve gözümüzün önünde olup biten bütün bu ahlakzsılıklar, ikiyüzlülükler adalet ve hukuk diye pazarlanarak bizden de hazmetmemiz istenecek.
Yemezler aga..
Söz konusu olan Almanya ise katliam, soykırım ve cinayet teferruattır.
Bizim beslemeler de bu teferruatın -esas oğlan görünümlü- figüranlarıdır.
Bakın Almanların kucağındaki beslemeler “soykırım diye bir yerlerini yırtarken” Türkiye Ermenileri Patrik Genel vekili Aram ATEŞYAN ne diyor.
“Alman Meclisinin, kendilerini seçen milletin selamet ve esenliği için yasalar çıkarmak görevinin yanında hakkı olmadığı bir konuda fikir beyan etmesi, bu beyanını yasallaştırması, bunu tüm Alman milleti adına yapması ve kendisini yargıç görmesi kadar hatalı bir davranışta bulunması kabul edilemez”.
Alman Meclisinin Hakkı olmadığı bir konuda fikir beyan etmesi ve kendisini yargıç yerine koyması Türkiyeli Ermenileri bile rahatsız ederken 11 Türk’ün bu ahlaksızlığın destekçisi olmaları onların -eğer var ise- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlıkları ile ilişkilerinin kesilmesi için yeterli bir sebeptir.
Epeydir hırpaladıkları Merkel’in bu aslına rücu eden kaypak dönüşümüyle neşelerini bulan ve zafer naralarını atmaya başlayan içimizdeki Almanlar da dışımızdaki Almanlar da boşa sevinmesinler..
Çünkü Albert Einstein’ın dediği gibi “Aptallığın en açık kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp değişik sonuç almayı beklemektir”.
Onlar değişik sonuç almayı bekleye dursunlar.
İt ürür kervan yürür.