Türkiye bir referandumu daha olgunlukla sonuçlandırdı.
Kimin ne dediği önemli değil.
Hatta vahşi batının ve öncesinde insan haklarını sakız gibi çiğneyen AB’nin referandum sonuçları üzerine havlamalarının da hiçbir kıymeti yok.
Teröristlere silah ve mühimmat verdiklerine, PKK’ya istedikleri gibi propaganda yapma fırsatı tanımalarına bakılırsa onların bizim iyiliğimiz için bir şey istemeleri zaten mümkün değil.
Darbe gibi dünyanın en alçakça eylemine destek verenlerin, hatta darbeyi bizzat planlayanların yaşadıkları hayal kırıklığından sonra yeni bir hayal kırıklığı daha yaşamalarının bizce bir sakıncası yok.
Beter olsunlar.
Önemli olan Türk Milletinin ne dediği..
Arzu ettiği sonucun çıkmamasına üzülenler olduğu gibi arzu ettiği sonucun çıkmasına sevinenler oldu.
Eğer demokrasiye inanıyor isek çoğunluğun tercihine saygılı olmak zorundayız.
Sonuçta kararımız ne olursa olsun hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız.
Aynı gemideyiz..
Bu nedenle; kimse karar ve tercihleri nedeniyle kimseyi ötekileştirme, aşağılama ve hakaret etme hakkına sahip değildir.
Bu gerçek kamuoyunda genel olarak kabul görmesine rağmen ne yazık ki kimi sanatçı, bilim adamı ve eski/eskimiş siyasetçiler kantarın topuzunu kaçıracak nitelikte açıklamalar yaparak hem toplumsal barışı zedelemekte ve hem de kötü örnek olmaktadırlar.
Ünlü bir devlet adamının çocuğu/torunu olması hiç kimseye üstünlük kazandırmaz.
Aksine onların demokrasiye ve demokratik değerlere daha fazla saygı duymalarını gerektirir.
Filancanın torunu; kendi kararı dışında tercihte bulunanlara hakaret ederek aslında demokratik değerlere hakaret etmektedir.
Filancanın çocuğu kendi kararı dışında tercihte bulunanları aşağılarken aslında demokratik değerleri aşağılamaktadır.
Eleştiri haktır ama hakaret; seviyesizliktir, acizliktir.
Hukuk içinde kalmak kaydıyla eleştiriler/itirazlar yapılır ve yine hukuk içinde ortaya çıkan sonuçlara katlanılır.
Kimse kimseye inanç, görüş ve kanaatını dayatamaz.
Bu temel noktada anlaşmamız gerekiyor.
Evet ve hayır tercihlerinin tercihin sahipleri de bu ülkenin evlatlarıdır ve bu nedenle asla kınanamazlar, ayıplanamazlar.
Ben kınarım küfür de ederim hakaret de ederim diyen varsa elbette sonuçlarına katlanır.
Bu ülkedeki her yurttaşın bir oyu vardır ve her yurttaş demokratik katılım hakkını kullanmada eşittir.
Unvan, statü ve konumuna bakarak kendilerini dev aynasında görenler kabul etse de etmese de bu böyledir.
O nedenle; sosyal medya denilen kanalizasyon hatlarında üfürüp sonra dava açıldığında ağlamanın alemi yok.
Üzülmek kimseye hakaret etme hakkı vermez.
Sıradan vatandaşın olgunluğu yanında küfür ve hakaretlerle varlıklarını kanıtlamaya çalışan, kalkışma, silahlı mücadele çağrıları yapan huzur bozucu hainlere devlet/hukuk elbette dersini verir.
Bu ülkede tehdit ve şantajla boyun eğdirme dönemi geçti..
Demokratik bir ülkede yaşıyorsak beğensek de beğenmesek de demokrasinin kurallarına uymak zorundayız..
“ Oy sayımı esnasında okunan yatsı ezanını, sonuçları kutlamak için okunan bir şey” zannederek” tepki gösterenlerin milletvekilliği yaptığı bu ülkede Allahtan halkın sağduyusu var da demokrasi yürüyor.
Ülke bu tür okumuş cahillere/ülkesine ve değerlerine yabancı kişilerin insafına kalsaydı vay halimize..