İster kamuda ister özel sektörde görev yapsın; her çalışanın gönlünde yükselmek, üst göreve gelmek hatta mümkünse yönetici olmak vardır.
Pek doğru olmasa da toplumumuzda yönetici olmak başarılı olmak gibi değerlendirildiğinden buradan başarılı iseniz yönetici olursunuz gibi bir sonuca da varılabilir.
Görevde yükselmek ve hatta yönetici olmayı istemek yadırganacak bir tutum değildir.
Elbette kariyer basamaklarının üst sıralarında olmak güzeldir. Sunduğu şartlar ve psikolojik doyum nedeniyle bu uğurda çaba gösterilmesi anlayışla karşılanmalıdır.
Ancak sonuç alınması sadece kişinin cesaretine, yeteneğine ve çabasına bağlı değildir.
Yetenek, bilgi, cesaret, çaba yanında tutunacak ellerin varlığı da gereklidir.
Ama biliyoruz ki o ellerin sayısı azdır ve onlara tutunmak için sadece sizin istekli olmanız değil ellerin sahiplerinin de (buna güç sahipleri de diyebiliriz) istekli olmaları gereklidir.
Tutacak ve tutunacak elleri bir araya getiren ise fırsattır.
Evet buradaki kilit ifade “fırsattır”.
Çok sayıda; bilgili, yetenekli, başarılı insan vardır ancak bunlardan buldukları fırsatı değerlendirmeyi bilenler yükselebilmektedirler.
Bulwer Lytton; “En başarılı insanlar bu ayrıcalıklarını, farklı bir yeteneğe sahip oldukları veya kendilerine bir fırsat sunulduğu için elde etmemişlerdir, elde olan fırsatı kullanmışlardır” derken, bir Fransız atasözü; Fırsatlar çıkmadıkça, kabiliyetlerin pek az işe yaradığını söyler.
Visdomsord’un ifade ettiği gibi hayatta bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen üç şey: Zaman, sözcükler ve fırsattır. O nedenle de kariyer yapmak isteyen herkes bir fırsat bulduğunda bunu değerlendirmeye hazır olmalıdır. Çünkü bir başka fırsatın ne zaman geleceği belli olmadığı gibi eğer o kullanmaya hazır değilseniz fırsat gelse bile bunun size bir yarar sağlamayacağı hatırdan çıkartılmamalıdır.
Whitney Young; “Bir fırsat için hazır olmak; fakat sahip olamamak; sahip olup hazır olamamaktan daha iyidir” derken bunu anlatmaya çalışmıştır.
Görülüyor ki ne tek başına yetenek ve ne de tek başına fırsat kariyer basamaklarını tırmanmak için yeterli değildir.
Siyasal aidiyetin belirleyici olduğu olan kamu bürokrasisinde bazen yeteneğe bile gerek kalmaksızın yükselmek mümkündür. Çünkü orada verimlilik, üretkenlik ve ölçülebilir faydadan çok aidiyet ve sadakat ön planda yer almaktadır.
Socrates; “Hiçbir iş yapmayan adam, boş oturuyor demektir; fakat kendi yetenek ve bilgisinden daha aşağı bir işte çalıştırılan adam da onun kadar boş oturuyor demektir” diyor.
Kamuya bakıldığında yetenekleri ile ilgili olmayan işlerde çalıştırılan çok sayıda insanın bulunması, çalışıyor görünmesine rağmen boş oturan çok sayıda insan olduğu anlamına da gelmektedir.
Bu çok açık bir kaynak israfıdır.
Herkes tarafından da bilinmekte ve görülmekte olmasına rağmen çalışıyor görünen binlerce insan boş oturmaya devam etmektedir.
Özel sektör; karlılık, verimlilik ve hedeflerin tutturulmasında kamuya göre daha objektif ve dinamik kriterler kullandığından yeteneklere f ırsat sunmak konusunda -çıkarları gereğince-cömert davranmaktadır.
Burada söz konusu olan karlılık ve verimliliğe katkıdır.
Eğer yetenekleriniz bu katkıyı sağlıyorsa size uzanan bir el mutlaka olacaktır.
Sonrası uzanan o eli tutmaya yani fırsatı değerlendirmeye kalmaktadır ki işte yetenek orada devreye girmektedir.
François de la Rochefacauld’ın ifadesiyle “Yükselmiş bir insan kabiliyet sahibi olabilir; ama bir parça kabiliyete dayanmayan yükseklik olamaz”
Ya da yükseklerde kalabilmek için yetenek, olmazsa olmazdır.
Yetenek olmadan devreye sokulan hırs ve ihtiras geçici yükselmeler, geçici başarılar sağlayabilir.
Ancak bizim sözünü ettiğimiz yükselme; bilgi, beceri ve fırsatın birleşmesinden doğan ve kalıcı olan yükselmedir.
Zira; yetenekleri olmadığı halde, hayatlarını kendileri ve başkaları için çekilmez hale getirecek kadar hırs yapanlara ne kadar fırsat verilirse verilsin çıkabilecekleri yükseklik yetenekleri olan ve bunu kullanmayı bilenlerin daima altında olacaktır.
Şişirilmiş balonlar yükseklere çıkabilirler.
Ancak yükseldikçe patlama ihtimalleri de artar.
Değişmeyen bir gerçek vardır ki her halükarda patlamak balonların kaderidir.