“Tuma ÇELİK yardım edeceği gerekçesiyle görüşmeler sırasında zorla ve istemim dışında tecavüz etti. O gün sadistçe, hunharca, zorla, canımı acıta acıta tecavüz etti, Mardin milletvekilleri Ebru Günay ve Pero Dündar'a anlattım yaşadıklarımı. İlk etapta inandılar. Sonra 'Biz araştırıp gereğini yaparız, sen bu olayı kapat ve unut' diyerek beni vazgeçirmeye çalıştılar, çocuklarım üzerinden tehdit ettiler. HDP'li Tuna Çelik beni tehdit etti. Bana "Sen benim diğer yüzümü tanımıyorsun neler yapabileceğimi bilmiyorsun Olayı kapatacaksın yoksa seni mahvederim dedi.
Bana bir daha memleketime ayak basamaz hale getireceklerini söylediler.
Yaşadığım şehri terk ettim. 27 yıllık eşimle boşandım. Eşim, mücadelemden vazgeçmememi istedi ama toplumdaki mecburiyetten dolayı ağlaya ağlaya boşandık.
Bu alçak adam bana yaşattıklarının hesabını adalette verene kadar vazgeçmeyeceğim.
Kanayan yaram kabuk tutup tekrar kanıyor. Bir yıl önce yaşadığım kabustan uyanamıyorum. Ama bu adam ve onun gibiler cezasını çekmeden vazgeçmeyeceğim. Çocuklarım ve onurum için vazgeçmeyeceğim.
"Beraat edeceğim" diyormuş sağda solda. Eğer böyle bir şey olursa kabusum karabasana döner.
Bu alçaklar sözde kadın haklarını koruyorlar ama bunun ne kadar yalan olduğunun en bariz örneği benim”.
Tecavüze uğrayan ama yardım için çaldığı kapılar yüzüne kapanan mağdur kadının yukarıda yer alan sözleri hem mağdur edilip hem de hakkını aramaması için nasıl bir baskı altına alındığını açıkça ortaya koyuyor.
Kadın hakları denilince mangalda kül bırakmayan, kadına yönelik şiddetle ilgili Mecliste önerge üstüne önerge vererek şov yapan siyasiler, bırakın partili milletvekili tarafından tecavüz edilen kadına destek olmayı “olmuş bir kere fazla büyütmene gerek yok” demeye getirerek oyalamışlar.
Gerçekleştiren kendi mahallelerinden olduğu için unutturmaya çalıştıkları tecavüzün medyada yer almasıyla apar topar partiden istifa ettirdikleri milletvekilini ihraç ederek bu işten sıyrılacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Bu olay istifayla, partiden ihraçla geçiştirilerek kapatılacak kadar basit bir olay değil.
Böyle bir ismi milletvekili yapanlar da bu suça ortaktırlar.
2019 yılından beri ortalıkta dolaşan iddialara karşı üç maymunu oynayan parti yönetimi sorumludur.
Nitekim Brüksel'de yaşayan Süryani gazeteci Aydın Aslan, "Orta Doğu kafası Asuri ve Süryanileri temsil etmeyen Süryani vekil Tuma Çelik" başlığı ile sosyal medyada yazdığı bir makaleyle söz konusu vekilin kirli ilişkilerini açıkça ortaya koyarak parti yönetiminin sorumlu olduğunu da göstermiş oldu.
Aslan; Tuma Çelik'in birçok kadına tecavüz ettiği söylentilerine dikkat çekerek, söylentiler Nisan 2019 tarihten bu yana ortada dolaşıyor. HDP’nin her ne kadar bu söylentilerin önüne geçmesi denense de bu iğrençliğin doğru olduğu Tuma Çelik ve MUP grubuna çok yakın olan kişiler tarafından da doğrulanıyor. HDP, KNK ve Dawronoye grubu ise bu konu hakkında sorulan hiçbir soruya resmi cevap vermiyor. Neden?''
Tecavüz edilen kadınlardan birine ulaştığını söyleyen Süryani gazeteci Aslan, son bilgilere göre Tuma'nın yüz kızartıcı şuçu üçe çıktı. Ben şahsen bu kadınlardan birisine ulaştım ve aldığımı bilgiler bunların doğru olduğu ihtimalini oldukça güçlendirdi. HDP Tuma Çelik konusunu perdelemek için yalan üretiyor.'' değerlendirmesinde bulundu.
HDP'nin “Halkların kardeşliği’’ sloganıyla riyakar bir politika izlediğini vurgulayan Aslan ifadelerine şöyle devam etti:
HDP, uzun yıllardır Ortadoğulu olmaktan çıkmaya çalışıyor. Kendisi seküler, kadın-erkek eşitliği ve buna kanıt olarak da “Eş başkanlık’’ gibi taktikleri uyguladı. Bir de yaşadıkları ülkelerde azınlık olan Süryani ve diğer Müslüman olmayan azınlıklara “hamilik’’ yapıyorum görüntüsü verip, batıda büyük empati toplamaya gayret gösteriyor. Bu çerçevede, son genel seçimlerde HDP, Tuma Çelik adında bir Süryani olan ama 1990’lı yıllarda PKK tarafından kurulan “Dawronoye’’ hareketine mensup ve bu gruptan başka hiçbir Süryani’yi temsil etmeyen adamı Süryani temsilcisi olarak meclise soktu. HDP’nin Tuma Çelik denen adamı seçmesinin sebebi ise, temsil ettiği grubun Suriye’de PKK uzantısı PYD ye kayıtsız şartsız sadakat göstermesinden dolayı PKK kontenjanından HDP’ ye seçtirilmiş olmasıdır. (Yeni Akit 19/07)
Yani rahatsızlık veren mesele sadece tecavüzden ibaret değil.
Tuma Çelik’in PYD’ye kayıtsız şartsız sadakat gösteren birisi olduğu ve bu nedenle aday yapıldığı iddia ediliyor.
Mesele PKK/PYD’ye sadakat ise tecavüzün lafı olmayacağını yaşanan onlarca örnekten biliyoruz.
Süryani vatandaşlarımızın güvenleri kötüye kullanılarak istismar edildiklerini aşağıda yer alan Süryani Demokratik Birliği’nin açıklamasından anlıyoruz.
Süryani Demokratik Birliği, "Tuma Çelik, kadın hayatını ve onurunu hiçe sayarak insanlık dışı bir harekette bulunmuştur. Bu doğrultuda, Tuma unsurunun insanlığa karşı yapmış olduğu suçu şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Söz konusu mağdur kadına karşı işlediği suçtan dolayı da ilgili makamları göreve çağırıyoruz." açıklamasında bulundu.
Açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:
"Ne yazık ki Tuma Çelik, Türkiye medyasında altı çizilerek Süryani temsilcisi olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Tuma unsurunun Süryani olması, onun Süryani temsilcisi olduğu anlamına gelmemektedir. Tuma Çelik, son seçimlerde HDP tarafından aday seçildi ve HDP oylarıyla TBMM'ye girdi. Süryanilerin durumunu, tanıyan herkes bilir ki Süryaniler, Mardin'de bir milletvekili çıkaracak nüfus potansiyeline sahip değildir. Dolayısıyla Tuma unsurunun sorunları, üye olduğu ve onu Meclis'e çıkaran partiyi bağlar, Süryanileri değil. Nasıl ki her TBMM üyesinin hatası Türk milletini bağlamıyorsa, Tuma'nın hataları da Süryanileri bağlamamaktadır. Bu temelde meydana gelen skandalın altı çizilerek bir Süryani temsilcisi olarak lanse edilmesi, bizi derinden üzmüştür."
Süryanilerin, her dönemde devletleriyle uyumlu bir şekilde yaşadığına işaret edilen açıklamada, sadece Türkiye'de değil, yaşadıkları bütün ülkelerde demokratik hukuk çerçevesi dışında hiçbir faaliyette bulunmadıkları vurgulandı.
Elbette ki Tuma ÇELİK’in utanç verici fiili Süryani vatandaşlarımızı bağlamaz.
Ancak, Süryani Demokratik Birliği’nin açıklamasında da yer aldığı üzere; onu meclise sokan partiyi bal gibi bağlar.
Çünkü Süryani Demokratik Birliği’nin açıklamasına göre Tuma ÇELİK (hiç şaşırmadık) PKK kontenjanından aday yapılmıştır.
Açıklamada Tuma ÇELİK’ten bahsederken dışlayıcı “unsur” ifadesinin sıklıkla kullanılması kendisinden ve fiilinden duyulan rahatsızlığın ifade edilmesi açısından dikkat çekicidir ve Süryani Demokratik Birliği’nin samimiyetini ortaya koymaktadır.
Bu uzun girişten sonra gelelim sadede.
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanına yönelik yargıya da intikal eden açıklamaları ile ilgili olarak Mecliste; “Diyanet kendi düşüncesini söylüyorsa, Barolar da kendi düşüncesini söyleme hakkına sahiptir. Tekçil bir durum yoktur ortada. Mezhepçi, Emevi’ci düşünceyi bu toplumun İslam adına dayatma hakkına sahip değilsiniz. Diyanet, Diyanetliğini yapacaksa, din adına konuşacaksa, hırsızlık için konuşmalı, çocuk tecavüzleri için konuşmalı, Kur-an kurslarında tecavüze uğrayan erkek çocukların hakkını savunmalı, yolsuzluklar için konuşmalı, boş yere, haksız yere katledilen insanlar için konuşmalı. “Kur-an'da insani değerlerin en temel hakkı olan düşünce hakkı için, özgürlük için konuşmalı. İnsan olmanın, dinin bütün temel hakları katledilirken kalkıp sadece bütün kötülükleri tek bir noktada yoğunlaştırması onu, Diyanet'i meşru kılmaz. Kaldı ki Diyanet İşleri, ben bir Müslüman olarak, beni temsil eden bir kurum asla değildir. Meşru değildir. Çocuklarımızın bile öğrettiği din derslerini aldırabilecek kadar bile bir güvene sahip değildir.” demişti. (12/06/ Sözcü)
Diyanet’e saldırırken gözünü budaktan esirgemeyen sayın milletvekili; “Diyanet din adına konuşacaksa hırsızlık için çocuk tecavüzleri için konuşmalı” diyerek mahallesine selam gönderirken, tecavüzcü milletvekillerinin yediği haltın ortaya çıkacağını hesap edemedi muhtemelen.
Diyanet’i suçlarken ahlak ve fazilet dersleri veren sayın milletvekilinin bir yıldır ortalıkta dolaşan ve yargıya intikal ettiği için ete kemiğe bürünen söylentileri duymadıkları savunması inandırıcı değil.
Susarak geçiştirmek istediler.
Bu ölümcül suskunluk tecavüzcüye verilen örtülü destektir.
Bir milletvekiliniz eşini saatlerce dövüp işkence yaptı, cep telefonunu aldı ve 11 saat sonra hastaneye götürdü, hakkında 6 ay uzaklaştırma kararı alındı, muhtemelen tehditler devam ettiği için de koruma tahsis edildi.
Bırakın şiddete uğrayan kadınların hakkını savunmayı, milletvekilinizin şiddetine uğrayan bir kadını bile gürül gürül savunamadınız, yoksa mensuplarınızın uyguladığı şiddet meşru mu?
Neden Diyanet’e saldırırken gösterdiğiniz cesareti gösteremediniz?
Kandil’in harem ağalarının sübyancılıklarına tepki gösterdiğinizi hiç duymadık.
Terör örgütü elebaşlarının neredeyse harem kurdukları ve kadınlara her türlü cinsel istismarı yaptıkları, kaçan ve teslim olanların ifadelerinden anlaşılmasına rağmen neden görmezden gelmeye devam ediyorsunuz yoksa Kandil’in azgın tekelerinden korkuyor musunuz?..
Ve nihayet Tuma ÇELİK’in bir değil birkaç tecavüzüyle ilgili ancak medyada haber çıkınca paçayı kurtarmak için istifa/ihraç şovları yapıyorsunuz.
Haliniz böyle olunca Diyanet’in siz ve sizin gibileri temsil eden bir kurum olması zaten mümkün değil de partinizin milletvekillerinin şiddetine/tecavüzüne uğrayan kadınlar için dahi üç maymunu oynamakla siz kimi temsil ediyorsunuz?..
Atınca mangalda kül bırakmıyor “Diyanet çocuk tecavüzleri için konuşmalı” diye akıl veriyordunuz.
Başkalarına verdiğiniz aklı biraz da kendiniz için kullanın ve milletvekillerinizin tecavüzleri/şiddetleri ile ilgili olarak şöyle bir gür sesle konuşun da duyalım.
Tutan mı var sizi?..
Duymadık, haberimiz yoktu, gönüllü birliktelik palavralarını geçin.
Tecavüzcü içeriden olunca sesleriniz kısıldı.
Basına düşmeseydi ne de güzel kapatacaktınız.
Uçkuruna sahip olamayanlar ve onları aday yapanlar elbette sonuçlarına da katlanırlar.
PYD/PKK’ya kayıtsız şartsız sadakat göstermekle tecavüzü hak olarak gören “unsurlar” ın TBMM çatısı altında yeri yoktur.
Bu şerefli milletin vergilerinden maaş alan bu “unsur”un dokunulmazlığı kaldırılıp en kısa sürede yargılanması ve hak ettiği cezayı alması sağlanmalıdır.
Kadına şiddet konusunda 7/24 cır cır konuşan kimilerinin(!) iş Tuma Çelik’e gelince dut yemiş bülbüle dönmeleri, görmezden ve duymazdan gelmeleri utanç verici olmanın yanında yakalandıkları idrak yolları enfeksiyonunun artık tedavisi mümkün olmayan bir evreye geldiğinin de trajik bir göstergesidir.