Kukla tiyatrosunun cübbe giydirilmiş palyaçolarının yargıçlık yaptığı Mısır’da Hizbullah ve İsrail için casusluk yapmak" suçlarından suçlu bulunarak müebbet hapse mahkûm edilen Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi hakkında "Hapishaneler baskını" davasında ise idam cezası verildi. Mısır'da müebbet hapis cezası 25 yıl hapis cezası anlamına geliyor.
16 Mayıs 2015'te alınan kararda, Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı ve Müslüman kardeşler lideri Muhammed Mursi'nin 2011 yılındaki hapishaneden kaçış olayı gerekçesiyle idamına karar verilmişti.
Reuters'in haberine göre (sahibinin sesi olan) yargıç Şaban el-Şami, Mısır'ın en büyük dini otoritesi olan Baş Müftü ‘nün de idam kararlarına izin verdiğini açıklamış.
Adına dini otorite dedikleri Sisi’nin beslemesi Müftü; idam edin gitsin diyor ve bunu da İslam dini adına yapıyor.
Kıtmir’in tırnağı olamayacak adamlar fetva veriyor.
Ebu Cehillerden müftü olsa ne çıkar âlim olsa ne çıkar. Bütün yollar uşaklığa çıkar..
Öte yandan Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi ve İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii de idam cezasına çarptırıldı.
Mursi ve el-Karadavi'nin yanı sıra "Hapishaneler baskını" davasından yargılanan yaklaşık 80 kişi de gıyabında idam cezasına çarptırıldılar. İdam cezasına çarptırılanlar arasında sırtından vurularak şehit edilen nur yüzlü Esma’nın babası Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Muhammed Biltaci de bulunuyor.
Muhammed Biltaci öldürülen kızının ardından yazdığı mektubunda; Sevgili kızım ve değerli öğretmenim. Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere” ifadelerini kullanmıştı.
Bu arada Mursi hakkında açılan üç dava halen devam etmekte olup, yargılamayı yapanlar soytarı, müftü de kukla olduğu için üç idam cezasının daha verilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü davaya bakan (sahibinin sesi) hâkim Şaban Şami; 3 Temmuz’un devrim olduğunu ve devrimin de Mursi’nin cumhurbaşkanı sıfatını yok ettiğini söylüyor.
20.yüzyılda halkın iradesi ile seçilen bir Cumhurbaşkanı çadır tiyatrosunda yargılanarak idama çarptırılıyor. Medeni olduğu iddia edilen dünya da buna adalet diyor.
Tiyatrodan adalet çıkmaz, çıksa çıksa rol çıkar. Rolü veren ABD ise uşaklık çıkar.
Medeni geçinen dünyanın bir iki göstermelik kınaması dışında adeta kına yakarak öküzün trene baktığı gibi baktıkları, hatta darbecileri Vip muamele ile ağırladıkları dikkate alındığında Mısır’daki bu idamların da azmettiricisi oldukları anlaşılacaktır.
Hatta daha da ileri giderek şu söylenebilir. Sisi beslemesi ve çadır tiyatrosunun palyaço kılıklı hâkimlerine bu talimatları veren bizzat ABD, İsrail ve Batı dünyasıdır.
Azgınlıkta ve uşaklıkta sınır tanımayan Sisi beslemesinin sınır tanımaz pervasızlığı, kuşkusuz kendisine gösterilen bu hoşgörü ve buna karşılık kusursuz uşaklık yapmasından kaynaklanmaktadır.
Belki dikkatlerden kaçmamıştır son idam kararının açıklanmasının Mursi’nin % 51,7 oy alarak cumhurbaşkanlığına seçildiği 17 Haziran 2012 yıldönümüne denk getirilmiştir.
Böylece %52 ye; ya bize biat edin ya da “işte sizi böyle asarız” mesajı verilmiştir.
Ama Allah’ın da şaşmaz ve sarsılmaz bir hesabı ve adaleti vardır. Zamanı gelince bunu herkes görecektir.
Sevgili Peygamberimiz (sav) buyurmuş;
“Allah'dan başka yardımcı bulamayan çaresiz kimselere zulüm edenlere karış Allah'ın gazabı daha şiddetlidir.”
“İnsanlara eziyeti en çok olan kimsenin kıyamet günü, azabı insanlar arasında en şiddetli olan kişidir.”
“Saltanatını Allah'a karşı gelmekle sağlamlaştırmaya çalışan kimseyi Hz. Allah kıyamet günü bütün hilelerini hiçe sayarak cezalandırır.”
Günümüzde başta Esed ve Sisi gibi kuklalar adamlar, kendi saltanatlarını sürdürmek ve garantilemek için, haram olan nedenlere başvurur. İnsan öldürmek, İslâm kanunu çiğnemek ya da değiştirmek, yolunu sapıtmış hâkimleri bir araya getirip kendi davasının çözümü için mahkeme kurmak gibi dinle ilgisi olmayan şeyleri yapan kimseler, yarın kıyamet günü Allah'ın huzurunda kurulacak mahkemeye geldiklerinde herhangi bir hile gösterip kendisini Allah'ın kuvvet ve kudret elinden kurtaramayacaklardır.
Dünyada birtakım dolaplar çevirmek kolay olabilir belki, ama kıyamet gününde böyle bir şeyin olması düşünülemez dahi.
Her idam bin nefret, bin intikam eker toprağa. Bu nefretlerin, bu kinlerin ve bu intikamların da bir hasat zamanı gelir.
Sel olur akar, kimse duramaz önünde.
Ne ABD, ne İsrail, ne de ahlaksız batı destek olur. Çünkü onlar için sadece kullanılacak ve zamanı gelince fırlatılıp atılacak uşaklar vardır.
Her ne hikmetse bu uşakların son zamanlarda Müslüman geçinen ya da Müslüman görünenlerden çıkması insanın zoruna gidiyor.
İşte böylesine utanç verici bir manzara ile Ramazan’a giriyoruz.
ABD ve İsrail’in çıkarlarını Allah’ın rızasından üstün gören sözde Müslümanların kardeşlerinin kanını dökmek için gösterdikleri olağanüstü çaba, Müslüman olup olmamalarını anlamsız hale getirmiştir.
Ne yazık ki at izi it izine karışmıştır.
Mısır’da, Suriye’de, Irakta, Libya’da, Yemen’de Müslüman Müslümanın kanını dökmektedir. Ve bunu da sadece iktidar hırsıyla yapmaktadırlar.
Sözüm ona Müslüman yönetimler vardır ama uygulamalarının islamiyetle, islamiyetin özü ve ruhuyla uzaktan yakından alakası yoktur.
İran dahil kimsenin Allah’ın emir ve yasaklarını dinlediği filan da yoktur.
Var olan dünya, var olan koltuk, var olan iktidardır.
Gerisi de lafı güzaftır.
İktidar ve uşaklık adına zulüm, neredeyse ibadet haline getirilmiştir.
Bu utanılacak tablo içinde artık haber değeri bile olmayan İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulüm sıradan bir asayiş uygulaması olarak görülürken, Budist zulmüne uğrayıp soykırıma tabi tutulan Arakan’lı Müslümanlar kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır.
Ramazan geldi hoş geldi de. Keşke sadece Müslümanlar değil, Müslüman olmayanlar da huzur içinde bir Ramazan geçirselerdi.
Ve keşke Müslümanlar Ramazanı sadece oruç tutulan bir ay olarak görmeselerdi.