12.05.2017 tarihli medyanın neredeyse tümünde yer alan çok dikkat çekici bir haber var.
10 Mayıs 2017’de İncirlik’te DEAŞ’la Mücadele Koalisyon Karargâhında bir veda ve madalya töreni yapılıyor.
Bu törende gösterdiği üstün başarılardan dolayı “Bir Türk Subayına” ABD Komutanlığı tarafından madalya ve beratı takdim edilecek.
Bu madalyayı “Doğal Kararlılık Harekatı Komutanlığı” adına takacak olan isim ise ABD’li Albay Kevin Leahy.
Madalya; sahasında verilen en üst ikinci büyük madalya.
Yani (meraklıları için) kıymeti çok büyük.
ABD’li Albay Kevin Leahy tarafından Türk Subayına madalya takılıyor, beratı taktim ediliyor. Bundan sonra kendisine madalya verilen Türk Subayı usul gereği bir konuşma yapıyor.
Önce kısa bir değerlendirmede bulunuyor.
“Türkiye olarak güzel işler başardığımızı düşünüyorum. Bunların en önemlisi de El-Bab operasyonu sırasında hiç sivil kayıp ve dost ateşi ile vurulma olayının olmamasıdır. Oysa haritaya baktığınızda Suriye ve Irak’ta bu tür zayiatlar yaşanmaktadır. Bu da ‘bizim’ ne kadar başarılı olduğumuzu gösterir.”
İsmi medyada yer almayan ancak albay rütbesinde olduğu belirtilen şerefli Türk Subayı sözlerini şöyle tamamlıyor.
Sizleri yaralamak ve üzmek istemem.
Fakat bu madalyayı kabul etmem mümkün değildir.
Çünkü bu madalyayı verenler benim düşmanım olan YPG ile işbirliği içindedir. “Onurum bu madalyayı kabul etmeme müsaade etmemektedir.”
Bu cümleleri kuran Türk Subayı, hemen sonrasında kendisine tevdi edilen madalya ve beratı geri verir. Ortam buz gibi olur. Kimseden çıt çıkmaz. Ve Türk Subayı öylece töreni terk eder.
Onların çok değerli dedikleri madalyaya şerefli Türk subayının göğsünde yer yoktur.
Bu madalyanın yeri olsa olsa YPG’li-PKK’lı teröristlerin kıçıdır.
Yıllarca kendilerini saklayıp kin ve nefret biriktiren “altın nesil” ABD’nin emir ve talimatıyla darbe yapıp, teröristlere sıkamadığı kurşunu kendi vatandaşına sıkacak kadar şeref ve haysiyetten yoksunken, ülkemizde gerçekleştirilen bütün darbelerin planlayıcısı ABD’nin madalyasını elini tersini itecek kadar şerefli askerlerinin varlığı Türkiye Cumhuriyetinin en büyük güvencesidir.
Yıllarca taşıdıkları üniforma içinde ihanet hesapları yapan, ancak milletin direnci ve azmi ile beceremedikleri darbe girişiminden sonra kaçarak soluğu hainlerin ve katillerin kucaklarında alan üniformalı alçaklarla şerefli Türk Askerinin farkını bu kadar açıkça ortaya koyan subayımıza helal olsun..
Şeref; ülkesinin ve milletinin hak ve çıkarlarını her hal ve şartta korumakla kazanılıyor.
Üfürüklü 1 dolarla, tükürüklü peçete taşımakla kazanılmıyor.
Sütünde ve kanında bozukluk yoksa “şeref” bu örnekte de görüldüğü üzere kendiliğinden geliyor.
XXX
Yine 12.05.2017 tarihli medyada yer alan haberlere göre; Hatay Reyhanlı’da 53 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıların ardından o dönemin FETÖCÜ Savcısı Özcan ŞİŞMAN çıktı.
HSYK Teftiş Kurulunca hazırlanan Rapora göre; ŞİŞMAN Reyhanlı’daki saldırının kilit ismi Anas ASALİEH ve bağlantılarına yönelik MİT ve Emniyet Müdürlüğü’nün aldığı karara rağmen planlanan operasyonu erteledi.
Eylemden üç gün önce MİT’ten gelen “Suriye kaynaklı saldırı yapılacak” bilgisini dikkate almadığı gibi 1 Mart 2013 tarihinde Hatay Yayladağı’ndan Türkiye’ye giriş yapan Anas ASALİEH’in yakalanmasına yönelik operasyon talimatı vermekten de kaçındı.
Ellerinde somut silah, patlayıcı ve benzeri malzeme bulunmaması sebebiyle beklenen neticenin alınamayacağı endişesini ileri süren ŞİŞMAN bu nedenle operasyonun ertelenmesini ve ısrarla delil toplanmasını istedi.
O delil toplatmaya devam ederken, “fırsat verdiği” katiller 53 kardeşimizi katletti.
Bu ve benzeri cüppeli teröristlerin ihanetleri “iktidar hırsı” yüzünden yüzlerce vatandaşımız göz göre göre katledildi.
Siyasi farklılıklar ve tartışmalar ülkenin birliğine ve bütünlüğüne yönelik bu ihanetlerin gölgelenmesine zemin hazırlamamalı.
Dünya görüşlerimiz yönetim anlayışlarımız farklı olabilir.
Ama bunlar ülkemizin birliği ve bütünlüğünün önüne geçmemelidir.
Her gün bir yeniş ortaya çıkan bu gerçekleri görmezden gelirsek ve küçük siyasi çıkarlar uğruna meşrulaştırırsak benzer ihanetlere zemin hazırlamış oluruz.
Bu hainler yıllardır kendilerini gizlemeyi başardılar.
Ancak gerçekler birer birer ortaya çıkıyor.
Yaşananlardan ibret alınmadığı takdirde tarih tekerrür eder.
Bir katır bile aynı çukura iki kez düşmediğine göre ortaya dökülen bu ihanet örneklerine rağmen gözleri açılmayanlar var ise başlarına geleceklerden de şikâyet etmeye hakları yoktur.