Birleşmiş Milletler kararıyla nükleer denemede bulunması yasaklanan Kuzey Kore, dünyaya meydan okuyarak Hidrojen bombası denemesini başarıyla gerçekleştirdiğini duyurdu.
Bu deneme nedeniyle Punggye-eri bölgesinde 5,1 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmesi ve bunun sismik hareketlilikten kaynaklanmayan bir deprem olduğunun belirtilmesi olup biteni gösterdiğinden, ayrıca bir açıklama yapılmasa da durumu anlatmaya yetiyordu.
Daha önce 2006, 2009 ve 2013 yıllarında üç yer altı nükleer deneme yapan Kuzey Kore; bu son denemesiyle Birleşmiş Milletler denilen uyuşuk yapılanmanın hiçbir işe yaramadığını bir kez daha göstermiş oldu.
Bu çılgınlığın; İran’ın ABD ve Avrupa ile nükleer anlaşması yapmasından sonra özgüven patlamasıyla damdan boşanmış dana gibi fırsat bulduğu her coğrafyada mezhepçiliği körüklemeye ve desteklemeye başlamasından sonra gerçekleşmesi tesadüf mü?.
Bu çılgınlığın; İran, Rusya, Suriye işbirliği sonrasında ABD’nin Suriye’de bakar körü oynadığı, tavşana kaç tazıya tut taktiği yürüttüğü, batının el altından DAİŞ’e kol kanat gerdiği ve PYD’nin bölgenin cici çocuğu muamelesi gördüğü bir süreçte gerçekleşmesi tesadüf mü?..
Hayır.. bunların hiç birisi tesadüf değil.
Bu noktaya adım adım gelindi.
İran ile Kuzey Kore arasında -ABD düşmanlığı paydasında- 1979 yılından sonra başlayan aşk sonucu Kuzey Kore’nin askeri teknoloji birimi elemanları aracılığı ile balistik füze ve nükleer teknolojisi İran’a transfer edildi.
İran uranyum zenginleştirme ve balistik füze programlarını bu elemanların destek ve katkıları ile yürüttü.
30 yılı aşkın bir süredir devam eden bu aşkın meyvelerinin bugün ortaya çıkması hiç sürpriz değil.
Nitekim; İran’ın EMAD füzelerinin yer altı depoları ile ilgili görüntüleri dünyaya duyurmasından bir gün sonra Kuzey Kore de hidrojen bombası denemesi yaptı.
Viyana'da 14 Temmuz 2015 te varılan anlaşmaya göre, İran 15 yıl boyunca toplam zenginleştirilmiş uranyum stokunu 300 kilograma kadar indirecek ve yaklaşık 9 tona yakın düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum stokunu ülke dışına çıkaracaktı. Anlaşmaya göre İran, 300 kilogramın üzerindeki uranyumu uluslararası piyasaya satabilir veya karşılığında doğal uranyum alabilir. ABD ise İran'a karşı yıllardır uygulanan ekonomik yaptırımları kaldırmaya başlayacaktı.
Hani bu anlaşmayla ABD ve batı İran’ın nükleer kapasitesini kontrol altına almıştı.
Herkesi dinleyen, herkesi gözleyen ve sinek uçsa haberi olan big brother’ın (!) bütün bu olup bitenlerden habersiz olması mümkün mü?..
Hani İran dize getirilmişti.
Dize getirilenin İran olmadığı şimdi daha net anlaşılıyor.
Türkiye’nin iç işleri olan her olayda açıklama yapmayı marifet zanneden, not alan, kaygılarını bildiren, evrensel hukuktan, insan hakları ihlallerinden dem vuran ABD li ve AB’li yetkililer, şimdi mal mal Kim Jong-un’a bakıyorlar.
Neymiş BM ek yaptırımlar uygulayacakmış..
Yaptırımından ne çıktı ki ekinden bir şeyler çıksın..
Adam sizi iplemiyor, boşuna “mış” gibi yapmayın.
En komik açıklama da Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest’den gelmiş..
Günlük basın toplantısında Kuzey Kore'nin hidrojen bombası denemesinde bulunduğu yönündeki iddialarına ilişkin, yapılan ilk incelemelerin iddiaları doğrulamadığını belirterek, "Olay üzerine yapılan ilk incelemeler, Kuzey Kore'nin başarılı bir hidrojen bombası denemesi yaptığı iddialarıyla örtüşmüyor son 24 saat içerisinde ABD hükümetinin Kuzey Kore'nin teknik ve askeri kapasitesi hakkındaki değerlendirmelerini değiştirecek hiçbir şey olmadı" değerlendirmesinde bulunmuş..
Peki o zaman neden BM ek tedbirlerden bahsediyor.
Neden Güvenlik Konseyinden acil toplantı isteniyor.
Japonya ve Güney Kore neden diken üstünde..
Hani dayak yediği halde kuyruğu dik tutmak için “acımadı ki acımadı ki” diyen zavallılar vardır ya..
ABD’nin ve batının durumu de o hesap.. tam bir “acımadı ki” durumu”
Çin Dışişleri Bakanlığı hidrojen bombası denemesinin uluslararası topluma meydan okumak olduğunu ifade etmiş.
Evet.. çok doğru bir tespit.
Bu açık bir meydan okuma ama kimileri hala “kedidir kedi” diyor..
Kim Jong-un psikopat da siz ne siniz?.
Putin ne ? Esed ne?.
İran’ın, boyuna boşuna bakmadan ikide bir Türkiye’ye laf yetiştirmeye çalışan asker bozuntuları ne?..
Bir tarafta psikopatlar güç gösterisi yaparken diğer tarafta, denizlerde boğularak can veren göçmenler haber bile olmuyor.
Denizden balıktan çok göçmen cesedi çıkıyor.
Suriye’de Ruslar yasak bombalar kullanıyor, Esed kimseyi takmadan kimyasal silah üretiyor Birleşmiş Milletler, ABD ve AB masal anlatmaya devam ediyor.
21. yüzyılda insanlar açlıktan ölüme mahkum ediliyor.
21. yılda insanlar ağaç kabuğu ve yaprak yemek zorunda bırakılıyor.
Katliamların en acımasızı pervasızca yapılıyor.
Ama medeni batı (!) nın umurunda olmuyor.
Türkiye’ye gelince şahin kesilenler, insan hakları nutukları çekenler Putin’e, Esed’e, İran’a, Kuzey Kore’ye gıklarını çıkartamıyor.
İran yılda 500 kişiyi asarken ağızlarını açmayanlar Suudi Arabistan’a kınama gönderiyor.
İran hapishanelerinde idam bekleyen yüzlerce sünninin yardım çığlıklarını duyan yok..
19 Aralık’ta yani Şii liderin idamından tam bir hafta önce İran’da 2 Sünni vaiz idam edildi. Belucistan kentinde ehlisünnet faaliyetleri yürüten 2 Sünni genç, 2010’dan bu yana cezaevindeydi. İdam gerekçesine gelince bu iki kişi Müslüman din adamıydı ama İran onları Allah’a düşmanlık yaptıkları gerekçesiyle 5 yıl hapsedip sonra da infaz etti.
İran’ın 79 devrimi sonrası gerçekleştirdiği idamları bir kenara bırakalım. Sadece Hasan Ruhani döneminde 2013-2015 arası 2 yıl içinde 2 bin muhalif idam edildi.
Ruhani’den önceki Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecat döneminde Uluslararası Af Örgütünün rakamlarına göre toplam 2 bin 800 kişinin idam edildi.
2007’de 317, 2008’de 346, 2009’da 388, 2010’da 552, 2011’de 634 ve 2012 yılında 544 kişinin infazı gerçekleştirildi.
İran destekli Husi’lerin çıkardığı isyanla Yemen'de 40 bin Sünni veya muhalifin en acı işkence ve acılarla katledildiğini de biliyoruz.
Yani İran asınca iyi, Arabistan asınca kötü.
Uluslararası hukukun gereği olarak İran’ın korumak zorunda olduğu Tahran’daki Suudi Büyükelçiliği binasının yağmalanmasına, talan edilmesine cici beylerden ses seda yok.
İran’ın Yemen’deki büyükelçiliği vuruldu iddiasının yalan olduğu anında ortaya çıktı ama İran’a kimse ağır ol da molla desinler demedi.
Suudi Arabistan kendi vatandaşı olan 47 kişiyi yargılamış, suçlu bulmuş ve asmış.
Bunlardan birisi şii diye kıyamet koparanlar kalan 46 kişinin şii olmadığının görmezden geliyorlar.
Sizin yargınız yargı da onların ki değil mi?.
ABD’ deki idamlar yasaya uygun da Arabistan’ın ki değil mi ?..
İran’da Sünnilerin gittiği camiler yakılıyor.
Sünnilerin Cuma namazı kılmaları engelleniyor.
Sahabeye en ağır hakaretler ediliyor.
Elleri kanlı Esed’in elleri kanlı destekçisi İran, Suriye’de öldürülen üçyüzbinden fazla masum insanın hesabını versin önce…
Ortadoğu’da Afrika’da, Batı Asya’da nerede bir çatışma nerede bir mezhepçilik ve nerede bir fitne varsa arkasında mutlaka İran var..
Bu gelişmeler ışığında görünen o ki İran, Rusya, Suriye ve Kuzey Kore “nükleer gücümü her an kullanırım ayağınızı denk alın diyor”
ABD ve batı da bu durumu “du bakali nolcek” diyen enayi gibi izliyor.
ABD öncülüğündeki koalisyonun DAEŞ'e karşı yürüttüğü Doğal Kararlılık Operasyonu Sözcüsü Albay Steve Warren, Rus hava saldırılarının terör örgütü DAEŞ'ten çok Beşşar Esed yönetimine karşı savaşan muhalifleri hedef almaya devam ettiğini ve yoğunluklu olarak Esed güçlerini desteklemek için hava saldırısı yaptıklarını” söylüyor.
Günaydın..
Peki kendileri ne yapıyor?..
PYD’ye silah veriyor. Türkmenlerin, Arapların topraklarından çıkartılmalarına ve demografik yapının değiştirilmesine göz yumuyor.
Böylesine karmaşık bir konjonktürde birilerinin hendekçiliğe soyunması, öz yönetim ve özerklik fantezilerini dışa vurmaları tesadüf olabilir mi?.
Bu fantezilerin Brüksel, ABD ve Rusya ziyaretlerinin ardından tarifsiz bir aşkla savunulması tesadüf olabilir mi?..
Belli ki iyi gaz vermişler.
Yalnız bir şeyi unutmuşlar.
Gaz -bilinenin çıkış yerinin aksine- bizimkilerin ağzından çıktığı ve halk kokusunu 50 metre öteden fark ettiği için bu hainlere itibar etmiyor.
Hergün şehit edilen güvenlik görevlilerimizin boyunları büyük çocuklarının, eşlerinin anne babaları ve yakınlarının yürek parçalayan görüntülerine rağmen terör ve terörist methiyeleri düzülmesi, rahmetli babaannemin ifadesiyle köpek ürdükçe yalan söyleyen bu alçakların ve hainlerin müttefikimiz olduğu iddia edilen devletler tarafından sırtlarının sıvazlanması ve el altından her türlü lojistik desteğin verilmesi elbette bir planın parçası olarak yürütülmektedir.
Müslüman olduğu iddiasındaki İran’da cuma hutbelerinde Rusların başarılı olmaları dualarının yapıldığı bir dönemde bu yüce dine, bu büyük devlete, bu aziz millete ihanet edenlerin alçaklıklarını tarih elbet te yazacaktır.
Son bir not..
Şırnak’ta göreve gitmek üzere sivil kıyafetle evinin önünde beklerken kalleşçe sırtından vurarak şehit ettiğiniz Jandarma Uzman Çavuş Ramazan EMET’in Bolvadin’deki cenaze törenine 20 bin kişi katıldı.
Cizre şehidi Uzman Çavuş Ümit İNAN’ın Gebze’deki cenaze törenine 20 bin kişi katıldı.
Sur’da şehit olan Uzman Çavuş Tolga SAĞLAM’ı Aydın’da 10 bin kişi uğurladı.
Siz ise bir sene önce onbin kişiyi topladığınız Van’da tehdide rağmen 100 kişiyi toplayamadınız.
Beslediğiniz katiller beşer onar yok ediliyor.
Barikatlar yıkılıyor, hendekler kapatılıyor.
Kürd’ü, Türk’ü sizden nefret ediyor.
Suyunuzun ısındığının farkında mısınız?..