Basında yer alan haberlere göre; Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı uygulanan Yeşilyurt mahallesinde çıkan çatışmada, bir güvenlik görevlisi şehit düştü, biri de yaralandı. Yaşanan çatışma sırasında beyaz bayrak açan Ahmet U. sıradan vatandaş gibi güvenlik güçlerine teslim oldu.
Yapılan araştırmada Ahmet U. hakkında Şırnak Sulh Ceza Mahkemesi’nce, ‘Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürmek’, ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘Kasten yangın çıkarmak’ gibi 10 ayrı suçtan arama kararı olduğu tespit edildi. Cumhuriyet Savcılığı, ‘kuvvetli suç şüphesi’ bulunan Ahmet U.’yu tutuklanması talebiyle Şırnak Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti.
Ancak, Hakim ‘suç işlemeyeceğine dair vicdani kanaat oluştuğu’ gerekçesiyle Ahmet U.’yu serbest bıraktı.
Ahmet U. hakkında arama kaydının dışında, 5 ayrı soruşturmasının olduğu belirlendi. 2013 yılında Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bombalama eylemine katıldığı için tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen Ahmet U.’nun o zaman da ‘adli kontrol’ kararıyla serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
Ahmet U. ile ilgili gelen ihbarlar, bombacı olduğu şüphesini artırırken geçen ay 73 AH ... plakalı araçla 3 km kablo taşıdığına dair bir de ihbar mevcut.
PKK’nın son zamanlarda gerçekleştirdiği mayınlı saldırıları, uzunluğu kilometreleri bulan kablolar aracılığıyla düzenlediği düşünüldüğünde, sabıkası kabarık bir kişi hakkında “ suç işlemeyeceğine dair vicdani kanaat oluşması” sizi bilmem ama beni ikna etmedi.
Görgü tanıkları da Ahmet U.’nun PKK’nın aktif üyesi olduğunu ve örgütte sözde TİM komutanı olduğunu ve YDG-H’li teröristlere silah dağıttığını söylemişler.
Şimdi bu kararı hakim verdi diye eleştirmeyelim mi?..
Dün bastıkları yerleri titreten, dürüstlük ve fazilet dersi veren kimi yargı mensuplarının bugün hangi yabancı güçlerin korumasında olduğunu görmedik mi?..
Terörle mücadele sadece hükümetin, askerin, polisin görevi mi?.
İçimizdeki ve dışımızdaki hainler her bomba patladığında katil devlet diye anırıyorlar..
Yarın bir gün Allah korusun bu adam; polisimizi, askerimizi, korucumuzu öldürdüğünde suçlu kim olacak?
Devlet mi?.. bu kararı veren hakim mi?.
Bunun adı teröriste destek değilse nedir?..
Ya da böyle bir kişinin tutuklanması için daha ne yapması ve kaç kişiyi öldürmesi gerekiyor?..
Binlercesi ülkesi için çırpınan ve her türlü tehdide rağmen görevinin hakkıyla yapmaya çalışan onurlu yargı mensubunun varlığını biliyoruz.
İyi ki varlar..
Onlar çok olduğu için bu gibi “vicdan kanatan kararlar veren” yargıçların varlığı kabak gibi görülüyor.
Evet.. Ortada verdikleri bir karar var ama bu kararda vicdan yok.
XXX
Anayasa Mahkemesi, Bingöl'de polis karakoluna saldırı düzenleyerek bir polisi şehit eden ve 6 yıl süren yargılama sonunda iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK'lı teröristin, makul sürede yargılanma hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına ve başvurucuya 5 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmedildi.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, terör örgütü PKK üyesi "Özgür" kod adlı H.O, 2007 yılında kendi iradesiyle güvenlik güçlerine teslim oldu. H.O'nun ifadeleri doğrultusunda, Bingöl'de polis karakoluna terörist saldırı düzenleyen grup içerisinde bulunan "Harun" kod adlı Sertaç K. isimli terörist yakalandı.
Sertaç K'yı yargılayan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince Siirt'te bulunan "Özgür" kod adlı H.O'nun istinabe yoluyla ifadesi alındı. Sertaç K. ise H.O'nun pişmanlık yasasından faydalanmak için aleyhine ifade verdiğini savunarak, H.O. ile yüzleştirilmek istedi.
Ancak mahkeme, davaya yenilik getirmeyeceği gerekçesiyle talebin reddine karar verdi. Mahkeme, 11 Nisan 2012'de tanık ifadeleri, adli tıp kurumu raporları, olay yeri tutanakları doğrultusunda Bingöl'ün Genç ilçesinde polis karakoluna düzenlenen saldırıda bir polis memurunu tabancayla şehit ettiği sabit olan Sertaç K'yı, "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve el değiştirme, resmi belgede sahtecilik, tasarlayarak öldürme" suçlarından iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile buna ek olarak 22 yıl hapis ve 10 bin 675 lira adli para cezasına çarptırdı.
Temyiz edilen karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24 Haziran 2013'te onanarak kesinleşti.
Kesinleşti kesinleşmesine ama Anayasa Mahkemesince PKK'lı teröristin, makul sürede yargılanma hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verildi.
Tamam, yasa gereği uygulanması zorunlu ama bu kararı Anayasa Mahkemesi verdi doğrudur deyip saygı mı duyacağız?..
Cinayetleri işleyenleri arkalayıp devlete katil diye saldıranlara “ifade özgürlüğü masallarıyla” göz yumulacak.
Devletin sırlarını yabancılara verenler, alenen casusluk yapanlar basın özgürlüğü masallarıyla kollanacak.
Devletine iftira atan, yalan söyleyen ve suç yüklemeye çalışanlar düşünce özgürlüğü masallarıyla cesaretlendirilecek..
Katiller için “adil yargılama yapılmadığından” bahsedilip bir de devlet katile para ödeyecek.
Ama bu vatan için canlarını feda edenlerin hakları yok sayılacak..
Bunun da adı hukuk olacak öyle mi?..
Geçiniz.
Bu zihniyetle terör nasıl önlenecek?..
Her gün haber bültenlerinin ilk sırasında PKK’lı katiller tarafından kalleşçe hayatlarından koparılan polislerimizin askerlerimizin al bayrağa sarılı tabutlarının görüntüleri yer alırken, gözleri yaşlı annelerle, babalarla eşlerle ve çocuklarla alay edercesine verilen bu ve benzeri kararlar toplum vicdanında onaylanır mı sanıyorsunuz?..
Devlete vergi ödemeyen, mahkeme kararlarını takmayan ve ülke güvenliği konusunda çok ciddi tehditler oluşturmasına rağmen değil faaliyetlerinin yasaklanması, ilgili sayfanın kapatılması konusunda bile nazlanan, istenilen bilgileri vermeyen ve Türk Yargı kararlarını uygulamaktan imtina eden ABD şirketlerinin hak ve menfaatlerini korumayı ifade özgürlüğünün olmazsa olmazı olarak değerlendiren bir anlayıştan çıkan bu tür kararlar birilerini mutlu etse de tarihin sayfalarına kaydediliyor.
Günün birinde “kimler bu vatan için ne yaptı” diye sorulduğunda umarım bu karar sahiplerinin söyleyecek sözleri olur.
Ya da Sayın Bahçeli’nin ifadesiyle “Teksaslının canı can da Yozgatlının canı patlıcan” mıdır?
XXX
Yine yazılı basında yer alan haberlere göre; Dünyaca ünlü piyanist ve “Osmanlı-Türk Rapsodiler” isimli eserin bestecisi Stephane Blet hayatına “harika bir şehir” olarak tanımladığı İstanbul’da devam etmek istediğini söylemiş.
İlk olarak 22 yıl önce konser vermek için geldiği İstanbul’da üç gün kaldığını ve bu kadar kısa bir sürede İstanbul’ hayran olduğunu belirten Blet, hayatında ilk kez ney ve kanun dinlediği İstanbul’dan döndükten sonra 12 Osmanlı-Türk Rapsodisi bestelemiş..
Fransa’da basın özgürlüğü anlamında ciddi sorunlar yaşandığını belirten Blet; “Fransa dünyada demokrasinin kalbi olarak biliniyor ancak bu gerçeği yansıtmıyor. Sarkozy geldiğinden beri ülke feci durumda. O Müslümanları hiç sevmeyen bir adam. Fransa’da demokrasi ölüyor, kimse bilincinde değil. Fransa’da ciddi bir Müslüman-Hristiyan kutuplaşması var. Daha önce Müslüman ile Hristiyanlar arasında bir sorun yoktu. İnsanlar birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Bu doğru yönetim şekli değil ama kimse ağzını açıp bir şey söylemeye cesaret edemiyor. Gazeteciler korkunç bir baskı altında, tek bir satır dahi yazamıyor. Müslümanlar ötekileştiriliyor. Terör olayları lanetlenirken bile çifte standart uygulanıyor. Fransa’da meydana gelen terör olaylarına gösterilen tepkinin şiddetiyle Türkiye’dekine gösterilen aynı değil” diyor.
Yok yok.. gözlüklerinizin ayarlarıyla oynamayın, okuduklarınız doğru.. bunu dürüst bir Fransız (hem de) sanatçı söylüyor.
Şaşırmakta haklısınız, bizde aydın dediğin yerli yersiz haklı haksız devlete çakar..
İçimizdeki İrlandalıların ihanetlerini ve kalleşliklerini gördükten sonra dışımızdaki Blet gibi namuslu insanlara saygı duymamak mümkün mü?
Hani yabancıların ağzından çıkan sözleri manşetlere taşıyarak bunlardan keramet uman mandacılar..
Basın özgürlüğünü küfür özgürlüğü, ihanet özgürlüğü olarak değerlendirip Türkiye’yi sağa sola şikayet eden gazeteci bozuntuları..
Elin oğlu Fransa’yı kastederek ne diyor duydunuz mu?.
“ Bu doğru yönetim şekli değil ama kimse ağzını açıp bir şey söylemeye cesaret edemiyor. Gazeteciler korkunç bir baskı altında, tek bir satır dahi yazamıyor.”
Evet bunları söyleyen dünyada Piyanonun Kralı olarak tanınan ünlü Fransız Sanatçı Stephane BLET.
Oysa ülkemizde Anayasa Mahkemesi PKK'lı katil/teröristin, makul sürede yargılanma hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildi diye devleti tazminata mahkum ediyor.
‘Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürmek’, ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘Kasten yangın çıkarmak’ gibi 10 ayrı suçtan arama kararı olan bir katil/terörist suç işlemeyeceğine dair hem de vicdani kanaat oluştuğu’ gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor.
Basın; istediği yalan haberi yazıyor. İstediği küfrü ediyor. İstediği hakareti yapıyor.
Bazı siyasiler; kadın erkek demeden en ağır küfürleri ve hakaretleri pervasızca savurabiliyor ve büyük bir başarı kazanmış gibi bu terbiyesiz tavırlarıyla övünebiliyor, bu terbiyesiz ve küstah sözler ayakta alkışlanabiliyor..
Yani öyle böyle değil acayip özgür bir ülke olduk..
Hatta bu konuda o kadar ileri gittik ki 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen 299. maddesinin, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ‘Hukuk Devleti’ ilkesini düzenleyen, ‘Cumhuriyetin Nitelikleri’ başlıklı 2. maddesine ve ‘Kanun Önünde Eşitlik’ başlıklı 10. maddesine aykırı düzenleme içerdiği gerekçesiyle Cumhurbaşkanına hakaretin suç olmaktan çıkartılması başvurusu Anayasa Mahkemesince incelemeye bile alındı.
Keşke Stephane BLET’teki sağduyu ve objektifliğin yarısı içimizdeki İrlanda’lılarda da olsaydı..