İngiliz medya şirketi BBC’de yayınlanan ve Aralık 2018’de internette birçok online platformda erişime açılan “Sex in Strange Places” isimli belgeselde 35 yaşında olduğu söylenen ‘Fatma’ isimli kadının savaşta harap olan Halep’ten kaçtığı, Suriye-Türkiye sınırında insan kaçakçılarına para ödediği ve Türkiye’de ‘hiçbir destek görmediği için’ dilenmek zorunda kaldığı ifadeleri yer alıyordu.
Belgeseli sunan Stacey Dooley, Fatma'nın Aksaray'da dilencilik yaptığını ancak geçinmek için yeteri kadar para kazanamadığı için bedenini satmak zorunda kaldığını savunmuştu.
Yani; “Sığınan göçmenlere bakmadığı için onlar da fuhuş yapmak zorunda kalıyorlar” algısıyla Türkiye karalanmaya çalışılmıştı.
Oysa göçmenleri ülkelerine almamak için kırk takla atan onları Ege’nin, Akdeniz’in soğuk sularında ölüme mahkum eden “medeni batı” idi..
Sayıları onbini bulan göçmen çocuk başta Almanya olmak üzere Avrupa’da kaybolmuştu.
Gazetecileri göçmenleri tekmelemiş, bakanları göçmenlerin üzerine aracını sürmüştü.
Hatırlarsanız çok kısa bir süre önce İngiltere’de bir okulda bir Suriyeli çocuk sadece göçmen olduğu için feci bir şekilde dövülmüş, aynı çocuğun kız kardeşi de okul tuvaletinde şiddete maruz kalmıştı.
Yunanistan yakaladığı göçmenleri şu soğuk günlerde don gömlek Türkiye’ye postalamıştı.
Kısacası göçmen konusunda eleştirilemeyecek bir ülke varsa o da Türkiye idi.
İşte bu yüzden göçmen mağduriyetinden Türkiye düşmanlığı üretmeye çalışanların işleri zor.
Nitekim yalancının ve algı operatörlerinin mumu yatsıya kadar bile yanmadı ve gerçek çok kısa bir sürede ortaya çıktı.
İstanbul Vakıflar Çarşısı esnaflarından Veysel Gül tarafından Hürriyet Gazetesine yapılan açıklamada; "BBC’ye konu olan kadının kendisi aslen Urfa Harranlıdır. 20 Yıldır bu civarda esnaflık yaptığım için kendisini iyi tanıyorum. Her Ramazan ayında camimizdeki iftar yemeklerine gelir. BBC ona bir miktar para verip caminin önünde dilendirmeye çalıştılar bizde buna izin vermedik. 50 yaşlarında Arapça, Türkçe ve Kürtçe bilen bir kadındır. O kadını tanıdığımız için çekim yapmalarına izin vermedik ve aramızda bir tartışma oldu. Onların amacı ülkeyi tamamen kötülemek, bizleri küçük düşürmek istiyorlar. Bir vatansever olarak bu duruma kesinlikle müsaade etmedim. 6 ay gelen mevsimlik dilencilerden bu Fatma isimli kişi. Kış geldiklerinde bunun gibi gelen dilenciler memleketlerine dönüyorlar. Aksaray’da köprü kenarlarında kendisini dilenirken defalarca gördüm” ifadelerini kullanarak BBC’nin nasıl ucuz bir algı operasyonuna alet olduğunu ortaya çıkardı.
Durum bu kadar net olunca BBC kendi sitesinden ve YouTube hesabından belgesele ait bölümleri kaldırmak zorunda kalmış.
Yani kibirli, burnundan kıl aldırmayan ve Türkiye düşmanlığı söz konusu olunca meydanı kimselere bırakmayan BBC tükürdüğünü yalamış.
Yalatan kim?..
Vatanını seven Laleli esnafı..
İçimizdeki kimi aydın geçinenlerin ülkesini batıya şikayet edip onlardan medet umduklarını düşünürseniz esnaf kardeşlerimizin BBC’ye ve tabii ki arkasındaki zihniyete verdikleri dersin önemi daha da net anlaşılır.
Göçmenlere ilgisi(!) göz yaşartan BBC; ülkesinin Suudi Arabistan’a sattığı silahlarla hayatlarını kaybeden masum Yemenli kadın, çocuk ve yaşlılar için üç maymunu oynuyor..
Sesi soluğu çıkmıyor.
Onların derdi; ne göçmen, ne çocuklar ne insanlık?..
Onların derdi para, para, para…
Ziya Paşa yıllar önce onlara en yakışanı söylemiş
“Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp (pislik) bulunur hanelerinde”
Kızarması için yüz olması gerekiyor..
İngiliz Daily Mirror gazetesinin, Bilgi Edinme Yasası kapsamında yaptığı başvuruyla ilgili cevapta, Uluslararası Ticaret Bakanlığı'nın silah satışlarıyla ilgili birimi olan Savunma ve Güvenlik Dairesi'nden bir heyetin 14 ve 22 Ekim tarihlerinde Suudi Arabistan'da temaslarda bulunduğu belirtildi.
Başbakan May, üst düzey heyetin Riyad'daki ikinci görüşmesini yaptığı gün, "Suudi Arabistan'ı en güçlü şekilde kınadıklarını" açıklamıştı.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, aynı gün Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada Suudi Arabistan'a verilecek cevabı değerlendirdiklerini belirterek, "Duyduğumuz dehşet verici haberler değerlerimize temelden aykırıdır ve gerçek çıkması halinde buna göre davranacağız" demişti.
Hunt, açıklamasında Uluslararası Ticaret Bakanı Liam Fox'un Riyad gezisini iptal ettiğini duyurmuş ancak Suudi Arabistan'ın başkentinde yapılan silah görüşmelerinden söz etmemişti.
Haber sitesi Independent'a göre İngiltere, Yemen'deki hava saldırılarını başlattıktan sonra Riyad'a toplam 4,7 milyar sterlinlik (yaklaşık 6 milyar dolar) silah satışına izin verdi. İngiltere, sivil ölümleri nedeniyle Yemen'deki operasyonlarında savaş suçu işlemekle suçlanan Suudi Arabistan'a en fazla silah satan ülke oldu.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra Almanya ve Norveç, Suudi Arabistan'a silah satışını durdurmuş; İngiltere'ye de aynı yönde hareket etmesi çağrıları yapılmıştı.
Silah ticaretine karşı kampanya yürüten of Campaign Against Arms Trade örgütünden Andrew Smith, "Jeremy Hunt, cinayet nedeniyle Suudi Arabistan'ı hemen kınamasına karşın silah satışının durdurulması konusunda hiçbir adım atmadı. İngiltere'yi harekete geçirmek için daha ne kadar saldırı ve ihlal olması gerekiyor?" diye sormuş.
Sormuş ama Bay Smith’in dikkatinden kaçan bir husus var.
Ölen ve öldüren Müslümansa saldırı ve ihlalin sayısı önemli değil.
Mühim olan kasaya giren para..
Hem silah satarlar hem de en güçlü şekilde kınarlar.
Kınanmaktan kim ölmüş ki?..
Kurgu haberle bir dilenciyi göçmen olarak tanıtıp fuhuş yapmak zorunda kaldı diye vicdan sömürüsü yapanların; bir yandan Cemal KAŞIKÇI’yı bugüne kadar benzeri görülmemiş en vahşi cinayetle ortadan kaldıran Suudi Krallığı’na silah satıp, diğer yandan bu “dehşet verici cinayeti en güçlü şekilde kınadıklarını” söyleyen ikiyüzlü yöneticilerinden utanç duyup yüzleri kızarır mı?..
Cevap; kızarmaz.
Çünkü kızarması için bir yüz olması gerekiyor.
Onlardaki yüz değil kösele..
Çankırı Sarmısaklı Et
Çankırı’nın yemek ve sofra kültüründe önemli bir yeri olan “Çankırı Sarımsaklı Et” yemeği, Türk Patent ve Marka Kurumunca coğrafi işaret ile tescillenmiş.
Çankırı Belediye Başkanı Hüseyin Boz, Belediyenin özel girişimleri sayesinde ilk coğrafi işareti aldıkları “Çankırı Yumurta Tatlısı”nın ardından ikinci coğrafi işareti ise “Çankırı Sarımsaklı Et” yemeğine almaktan gurur duyduklarını belirtirken; Çankırı Yoka (İnce) Ekmek Muskası, Çankırı Kaya Tuzu ve Çankırı Küpecik Peyniri için yaptıkları coğrafi işaret başvurularının tamamlandığını ve inceleme sürecinin devam ettiğini belirtmiş.
Türkiye’nin neresinde yapılırsa yapılsın “Çankırı Sarımsaklı Et” ismi ve coğrafi işaret logosu eşliğinde menülerde yer alacak.
Bunlar geç kalmış doğru uygulamalardır.
Şehre hizmet; fiziksel düzenlemeler yanında sosyal ve kültürel değerlerin korunması ile kalıcı ve değerli olur.
Bu uğurda çaba gösteren ve emeği geçen herkes teşekkürü hak etmiştir.
Gazetede yan yana iki haber;
Birinin başlığı; “eksi 30 Derecede İçimizi Isıtan Vatan Nöbeti”
Diğerinin başlığı; “Barda istek şarkı çatışması 1 ölü”
Bir yanda dondurucu soğuğa aldırış etmeden sınırlarımızı (yani namusumuzu) koruyan Mehmetçik.
Öbür yanda istediği şarkı söylenmedi diye keyif için insan öldüren katiller.
Bu ülkenin halkın oyları ile seçilen meşru Cumhurbaşkanı, bu ülkenin yaz akı bir sanatçısının konser davetine icabet ediyor.
Sağduyu sahibi herkesin saygı duyması ve alkışlaması gereken bu tabloya öfke kusuyorlar, sonra da utanmadan ayırımcılıktan söz ediyorlar.
Adam Profesör.
Binlerce insan umutla organ nakli beklerken bu zat, organ nakline karşı olduğunu belirtmekle kalmıyor organ nakli bekleyenlere de dangalak diyerek hakaret ediyor.
Bu kadar saygısız ve acımasız bir üslup bırakın bilim adamını aklı olan hiç kimseye yakışmaz..
Sadece bu üç örnek bile aralarında dağlar kadar mesafe olan ve uçlarda yaşayan insanların bulunduğu, yönetilmesi ne kadar zor bir ülkede yaşadığımızı göstermiyor mu?..