NATO Parlamenter Asamblesi 99. Rose-Roth Semineri ve Akdeniz Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı 12-14 Nisan tarihlerinde Antalya’da yapıldı.
Toplantıda Tunus asıllı Fransız Parlamenter Sonia Krimi; bir yandan asılsız soykırım iddialarını tekrarlarken diğer yandan da "Tarih, kazananlar tarafından yazılmaz mı? Birçok ülke için PKK terörist değildir ama sizin için böyledir. Bunu dikkate almamız gerekiyor" diyerek PKK terör örgütüne açık desteğini ifade etti.
Krimi'nin bu sözleri üzerine kürsüye gelen Çavuşoğlu, Krimi ve onun zihniyetindekilere (elbette yerli işbirlikçilerine de) hiç beklemedikleri ve kolay kolay unutamayacakları bir ders verdi.
“Sonia Hanım'ın şoke olmasını anlayabiliyorum. Çünkü Sonia Hanım'ın ülkesi ve Fransa gibi ülkeler bir şeyi anlamıyor. Fransa gibi ülkeler hem patronluk taslayacaklar, başka ülkeleri eleştirecekler. Aşağılayacaklar ve istedikleri kararı istediği gibi verecekler. Dolayısıyla Türkiye veya başka bir ülke tarafından eleştiri geldiği zaman da şok olacaklar. Uluslararası hukuk konusunda Türkiye'ye ders vermeye çalışıyorlar. Hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye'ye ders vermeye çalışıyorsunuz, burada benim söylediğime bile tahammül göstermiyorsunuz, ifade özgürlüğünden bahsediyorsunuz. Macron'un aldığı karar Fransa Anayasa Mahkemesi aldığı kararlarla çelişmiyor mu? Çelişiyor. Fransa'nın aldığı karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'yle çelişiyor mu? çelişiyor.”
“Tarihteki bir olayı soykırım olarak ya da değil olarak değerlendirmek, siyasetçilerin görevi mi?”
“BM'nin kararını okudunuz mu? Uluslararası hukuk ve sistemden bahsediyorsunuz. BM'nin bir olayın nasıl soykırım olabileceğini açıkça söylemiş. Burada siyasilere böyle bir karar verme yetkisi vermemiş. Siyasetçiler tarihle yargılamayı, karar vermeyi kendinizde bir hak olarak görüyorsunuz. Görüş başka, karar verme başkadır. Hangi kıt bilgiyle tarih konuna böyle net bir karar veriyorsunuz. Böyle bilgi eksikliği olduğu halde karar vermenin tek sebebi vardır o da popülizmdir.
Maalesef sizin başkanınız da popülizme yenilmiştir. Soykırım ve tarih konusunda Türkiye'ye ders verebilecek en son ülke Fransa'dır. Çünkü Ruanda, Cezayir'de olanları unutmadık. Fransa önce kendi karanlık tarihine baksın, Türkiye'ye ders vermeye kalkmasın. Sizler böyle tepeden bakmaya devam edin, biz de size bu şekilde haddinizi bildirmeye devam edeceğiz. Eski Türkiye yok, hakkettiğiniz cevabı alacaksınız. Siz kendinizi üstün görmeye devam edin bu muameleyi kabul etmeyen doğruları söyleyen bir Türkiye var."
Fransız parlamenterler Çavuşoğlu’nun bu sözlerini alkışlarla protesto etmeye kalkışınca sayın Çavuşoğlu da onları alkışlayarak "Ne kadar nezaketli olduğunu görüyoruz. Ne kadar saygılı olduğunuzu görüyoruz. Gerçekleri duymaktan hoşlanmıyorsunuz. Gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Buna alışacaksınız, alışacaksanız, başka seçeneğiniz yok." diyerek belki de tarihlerinde ilk kez suratlarına karşı gerçekleri bu kadar açık ve net bir şekilde ifade etti.
Sayın bakanın verdiği ders öylesine sarsıcı olmuş ki Twitter’da laf yetiştirmeye çalışan Krimi adresini yanlış girdiği Bakan Çavuşoğlu’nun kendisini Twitter’da engellediğini söyleyerek bir kez daha rezil oldu.
Bir adresi bile doğru yazmaktan aciz diplomat kılıklı soytarı Türkiye’ye soykırım suçlaması yapıyor.
Sayın bakan senin gibi soytarıyı neden engellesin söyleyeceğini yüzüne söylemiş..
Ama bunlar böyledir işte.
Terör sevicidirler, tarihten haberleri yoktur, kıçlarından konuşurlar ve papağan gibi kendilerine öğretilenleri tekrarlarlar.
Bu Türkiye düşmanlarına karşı yıllardır hep alttan alınması onları şımarttı.
Ağzımızla kuş tutsak bunlara yaranamayız.
O zaman her fırsatta gerçekleri söylemeye, ellerindeki kanı hatırlatmaya devam etmeliyiz.
Duymaktan hoşlanmasalar da söylemeliyiz.
Sayın Bakanın vurguladığı gibi “alışacaklar”.
Ya da alıştıracağız..
XXX
Antalya'da düzenlenen Rose-Roth Semineri ve Akdeniz Orta Doğu Özel Grubu Ortak Toplantısı'na katılan NATO Parlamenter Asamblesi (PA) Başkanı Madeleine Moon; NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in, Türkiye'nin S-400 almasının kendi kararı olduğu açıklamasına dikkati çekerek, "Sekreter Stoltenberg haklı. Türkiye ne alacağı ile ilgili kararı kendisi verir. Aynı şekilde her NATO üyesi ülkenin satın aldığı şey o devletin kararıdır. NATO, kimseye ne alacağını ya da ne yapacağını söylemez. Bu NATO'nun çalışma tarzı değildir ama her tercihin bir sonucu olduğunu da bilmek gerekiyor." değerlendirmesinde bulunurken NATO PA Başkan Yardımcısı Franklin Van Kappen de Türkiye'nin uzun dönemdir Patriotlar için talepte bulunduğunu, buna rağmen alamadığını belirterek, "Türkiye'nin kendi hava savunma sistemine sahip olma hakkı var." dedi.
Elbette hakkı var.
ABD’ye ya da NATO’ya mı soracaktı.
Ülkemizin en ihtiyacının bulunduğu bir zamanda Patriotların nasıl sökülüp yangından mal kaçırılır gibi götürüldüğünü unutmadık.
Darbe destekçiliğinden sabıkalı sözde müttefiklerine güvenilemeyeceğini gören Türkiye kendi güvenliği için bir tercih yaptı.
ABD’nin parasıyla vermediği (verse bile kullanımını kısıtlamayacağı garantisi olmayan) Patriotlar yerine (üstelik teknoloji transferi de sağlanarak) Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini aldı.
Bir bağımsız ülke olarak verdiği bu kararın ardından ABD’den ardı arkası kesilmeyen tehditler gelmeye başladı.
Hem parasıyla sistemi vermeyeceksin hem de başka yerden temin edilmesine karşı çıkacaksın.
Hem müttefiğiz diyeceksin hem de burnumuzun dibindeki terör örgütüne binlerce TIR dolusu silah vererek bir terör devleti kurdurmaya ve Türkiye’yi tehdit etmeye çalışacaksın.
Hem beslemelerine darbe yaptıracaksın hem utanmadan demokrasi dersi vermeye kalkacaksın.
Hem insan haklarını savunur görüneceksin, hem de başta Filistin olmak üzere dünyanın dört bir yanında masum insanların katledilmesine ses çıkartmayacaksın.
Terör Devleti İsrail’in çıkarları için bütün hukuk ve ahlaki kuralları çiğneyerek her türlü ahlaksızlığı yapıp sonra da haktan hukuktan bahsedeceksin.
Önünde eğilmeyen liderleri devirmeye çalışacaksın sonra da halkın iradesinden söz edeceksin.
ABD öyle ahlaksız bir devlet politikası izlemektedir ki yanlarında fahişeler bile namus abidesi gibi kalmaktadırlar.
Trump’tan önce bu işler gizli kapaklı yapılıyordu, Trump’la birlikte alenileşti.
ABD’yi çileden çıkardan Türkiye’nin S-400 alması değil.
Onlar için sorun ABD’yi güvenmediğimizin ve artık keyiflerine göre davranmayacağımızın açıkça ortayla konmasıdır.
Türkiye’nin S-400 alma kararı bağımsızlığını ispat etmesi, ABD önünde diz çökmemesi demektir.
Bu ülkede karşıtlık ve başkalarını kazandırmak üzerine siyaset yapanların “canım ne gerek var ABD’yi karşımıza almayalım, hem bize kim saldıracak ki” türünden ortaya koydukları tavır eğer cehaletten ve gafletten değilse ihanettendir.
S-400 hava savunma sisteminin Cumhurbaşkanlığını binalarını korumak için alındığını söyleyecek kadar gafil, kör ve önyargılı siyasetçilerin varlığı ise ülkemin bahtsızlığıdır.