40 yıldır bürokrasinin içindeyim. Bizzat yaşadığım ve gördüğüm o kadar çok olay var ki zaman zaman onları sizlerle paylaşıyorum.
Gizli kamera kullanılarak çekim yapmanın araştırmacı gazetecilik olarak sunulduğu yıllardı.
Gizli kamera kullanılarak çekim yapılan yerlerin başında da; Çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, rehabilitasyon merkezleri ve huzurevleri geliyordu ve özel siparişlerle çekilen görüntüler günler öncesinden flaş haber olarak duyurularak birer reyting malzemesi olarak kullanılıyordu.
İşte böyle özel amaçla gizli kamera kullanılmak suretiyle bir ilimizdeki rehabilitasyon merkezinde çekim yapılmış ve kuruluş doktorunun bir engelliye tecavüz ettiği iddiası şok haber olarak verilmişti.
Haberi izlediğiniz zaman; bir engellinin iddiasından başkatecavüzü doğrulayacak hiçbir kanıttan bahsedilmediği halde efektler işliğinde sürekli tekrarlanandoktorun tecavüzcü olduğu iddiası beyninize kazınıyordu.
Akşam televizyonda haberi izlerken bu olayla ilgili soruşturmayı yürütmek üzere acilen görevlendirildiğimizin bildirilmesi üzerine ertesi sabah iki müfettiş arkadaşımla birlikte olayın geçtiği iddia edilen ile hareket ettik
Haber öylesine köpürtülerek tekrarlanıyor ve haberi yapan “araştırmacı gazeteci” öylesine kendinden emin konuşuyordu ki bu ikna edici tavrın gittiğimiz ilde ciddi tepkilere neden olduğunu gördük.
Valiyle yaptığımız görüşmede durumdan çok rahatsız olduğunu belirterek, soruşturmayı bir an önce sonlandırmamızı ve “karıştırmacı gazeteci”nin verdiği zararın neresinden dönülürse kar olduğunu belirterek bize Valilikte rahat çalışabileceğimiz bir ortam hazırladı.
İşe başladığımızda gördük ki ortada ağır zihinsel engelli bir kızın iddiası dışında hiçbir kanıt yoktu. Üstelik bu zihinsel engelli kızın cinsel saplantıları olduğu, kuruluşa kabul edilmeden önce cinsel deneyim yaşadığı ve her olaya cinsellik açısından baktığı dosyasındaki bilgilerle sabitti.
Arkada arkaya mantıklı ve düzgün üç cümle kuramayan bu engelli kızın ifadesini bir çocuk Psikiyatristi ile bir Nöroloğun huzurunda aldık. İfadesinde sürekli olarak cinsel yönden çekici bulduğu sanatçı, sporcu ve “araştırmacı gazetecinin” de isimlerini tekrarlayarak, bunlarla cinsel ilişkiye girdiğini söylüyordu. Hatta ifadesinde aynen ”Diyarbakır Sur turizm otobüsüyle Amerika’ya gittim Michael Jackson ile yattım geldim” bile demişti. Ne zaman, ne mekan olarak ifadesinde bir tutarlılık olmadığı gibi cinsel öğeler ön planda idi. Doktorun tecavüzüne uğradığı iddiasıyla ilgili bilgi almak için çok çaba gösterdi isek te sadece “onunla da yattım” diyor başka bir şey söylemiyordu. Öğrenmek istediğimiz hiçbir konuda sağlıklı bilgi alamadık. Gözlemci; Psikiyatrist ve Nörolog ifade metninin altına, fikir uçuşmaları ve kopukluklar olduğu, yer zaman ve kişi bağlantılarının bulunmadığı, bu nedenle mantıklı bir çerçeve ve bütünlükten söz edilemeyeceğinden kişinin “beyanlarına itibar edilemeyeceği” notunu düştüler.
Günlerdir ekranlarda bir tecavüzden söz ediliyordu ama bununla ilgili olarak cinsel saplantıları bulunan zihinsel engelli bir kızın “yattım” iddiasından başka bir kanıt yoktu. Üstelik bu haber yayımlanır yayımlanmaz doktor tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Kuruluşta görevli tüm personeli dinledik hiç kimse iddiayı doğrulamazken hemen herkes kızın cinsel saplantıları olduğu ve her olaya cinsellik açısından baktığını teyit ediyordu.
Bunun üzerine, hapisteki doktorun ifadesine başvurmak üzere Savcılıktan izin aldık.
Bir gardiyanın gözetiminde ifadesini almak için odaya çağırdığımız doktor, böyle bir şeyi yapmadığını, nöbetçi olduğu akşam dışarı çıkmak isteyen kıza engel olduğu için kendisine iftira atıldığını sandığını, kızın çekim yapan kişiler tarafından yönlendirildiğini, ancak hapistekilerin engelli bir çocuğu tecavüz ettiğini sanarak kendisini şişlemelerinden korktuğunu, eğer tahliye edilmez ise belki sabaha bile çıkamayacağını ağlayarak söyledi.
Üçümüz de etkilenmiştik. Gerçekten de ortada ciddi bir durum söz konusu idi ve doktor bir yalan haber uğruna canından olabilirdi.
Bunun üzerine, tutuklama kararı veren hâkimle görüşmek için Adliyeye gittik. Yürütmekte olduğumuz idari soruşturma kapsamında dosyada mevcut belgelerin bir örneğini talep ettik.
Hakim beyin kararına müdahale yetkimizin olmadığını ancak tutuklamaya esas teşkil eden kanıtı öğrenmek istediğimiz de hakim bey “ben böyle uygun gördüm” eğer masumsa kanıtlamak onun sorumluluğunda dedi.
Gizli kamera çekiminde doktor ile yattığını söyleyen kızın cinsel saplantıları bulunan zihinsel engelli olduğunu, cinsel muayenesinde tecavüze uğradığına ilişkin bir bulgu olmadığını (o dönem cinsel muayene için mahkeme kararına gerek yoktu), zanlı olarak tutuklanan doktorun hapishanede şişlenerek öldürülme riski bulunduğunu, böyle bir şey olması ve doktorun suçsuzluğunun sonradan anlaşılması halinde çok ciddi bir yanlışlık yapılacağını ve telafisinin mümkün olmayacağını söyleyip, zihinsel engelli kızın; içinde haberi yapan meşhur karıştırmacı gazeteci dâhil olmak üzere bir sürü ünlü kişi ile yattığını söylediği ifadesinin bir örneğini hâkim beye verdik.
Eğer sadece iddia ile tutuklama kararı veriliyor ise ifadesinde isimleri geçen kişilerle ilgili olarak ta tutuklama kararı verilmesi gerekmez mi? Diye sorarak, odasından ayrıldık.
Hakim bey bizim tavrımızdan hoşlanmamıştı ama bir yalan habere dayanılarak gerçekleştirilen bir tutuklamanın vahim sonuçlara yol açma ihtimali de bizim hiç hoşumuza gitmemişti.
Sonra Başsavcı ile görüşerek durumu ona da anlattık ve Adliyeden ayrıldık.
Akşam saatlerinde doktorun tahliye edildiğini söylediler.
Bu habere çok sevinmiştik.
Yaptığımız çalışmalar sonucunda; cinsel saplantıları olan zihinsel engelli bir kızın gizli kamera çekiminde söylediği “yattım” iddiası dışında tecavüzü doğrulayan tıbbi ve fiziksel hiç kanıtın bulunmadığı, ancak “karıştırmacı gazetecinin” reyting hırsıyla az daha bir faciaya neden olabilecek bir sorumsuzluk sergilediğini belirterek hakkında suç duyurusunda bulunduk.
Bu suç duyurusunun sonucundan, yıllar geçmesine rağmen bir bilgi alamadık.
Bir iddia ile tutuklama kararı veren anlayış, insanların hayatlarını karartacak yalan ve iftiraya karşı ne yazık ki aynı titizliği göstermemişti.
Ne de olsa karşınızdaki “büyük ve de araştırmacı” gazeteci” idi.
Bulaşmak, tehlikeli olabilirdi.
Sonuç olarak; bu ülkede bir yalan haberle hayatınız kararabilir.
Bu ülkede bir yalan haberle hapse atılabilir ve orada şişlenerek öldürülebilirsiniz.
Bu ülkede yalan haber yapanlar “deneyimli ve araştırmacı” gazeteci olarak el üstünde tutulabilirler.
Bu ülkede basın özgürlüğü; bir başkasının hayatını karartmak için kullanılabilir.
Basın özgür olmalıdır. Buna kimsenin itirazı olamaz.
Ama basın, özgürlük kılıfı altında infaz ve itibar suikastı yapmamalıdır.
Basın kendisi için istediği hürriyeti habere konu olan kişiler için de istemelidir.
İşte bu yüzden; Abraham Lincoln “Başkalarının hürriyetlerini tanımayanlar, hürriyete layık değildirler” derken ne kadar haklı ise “Kendisine istediği özgürlükleri başkalarından esirgeyen kişi, ne adam olabilir ne özgür” diyen,William AllenWhite’da o kadar haklıdır.