Kariyerine İtalyan ekiplerinden Juventus'da devam eden Portekizli futbolcu Cristiano Ronaldo, Ramazan ayı nedeniyle Filistin'e iftar yemekleri için 1 milyon 500 bin Euro bağışladı.
Filistinliler için büyük felaket anlamına gelen “Nakabe Gününde” yapılan bu bağış çok daha anlamlı oldu.
2012 yılında Altın Ayakkabı ödülünün açık arttırmada satılmasına izin veren Ronaldo, buradan elde edilen 1.5 milyon Euro’luk gelirin de Filistinli çocuklara verilmesini sağlamıştı.
2014 yılında da Ramazan Bayramı dolayısıyla Filistin’e 2 milyon dola bağışlayan yıldız isim 2013 yılında İsrail'le oynadıkları maçta formasını rakip takım oyuncusuna vermeyerek tepki göstermiş, 2015 yılında ise terör saldırısı sonunda yaralanan ve daha üç yaşında iken anne ve babasını kaybeden Filistinli Haydar Mustafa ile buluşarak bir masum çocuğun hayalini gerçekleştirmişti.
Roger Waters, Shakira gibi dünya starları da İsrail'in Filistin'e yönelik sistematik işgali ve yapılan insan hakları ihlallerini protesto için konserlerini iptal ederken, Musevi oyuncu Natalie Portman 2012'de kendisine verilen Genesis Prize Vakfı'nın ödülünü ve 1 milyon doları, İsrail'in işgalci politikaları eleştirerek reddetmişti.
Her türlü yalan, iftira ve hakarete maruz kalmaz riskine rağmen İsrail’e tavır koyan bu yürekli insanları takdir etmek gerekiyor.
İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşeti bu tür tepkilerle durmuyor ama mazlum Filistin halkı kendilerini anlayanların varlığından moral güç ve cesaret bularak İsrail vahşetine karşı koymaya çalışıyorlar.
ABD’yi arkasına alarak siyasi güç (!) elde eden İsrail en çok kültürel ambargodan çekiniyor bu nedenle de sanatçıların, sporcuların tepkilerinden ciddi rahatsızlık duyuyor.
Durum bu kadar net iken Özcan DENİZ kalkıp gidip İsrail’de konser verdi.
Yani onları eğlendirdi.
Filistinlileri inim inim inleten, evlerini barklarını başlarına yıkan, yaşama hakkı tanımayan, kadın yaşlı çocuk engelli demeden hunharca öldüren, binlerce masumu hapishanelerde çürüten, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı çiğneyen İsrail'de bir Türk ve Müslüman olarak konser vermek, yapılan zulmü kabul etmek olmuyor mu?..
Ahmet Hamdi TANPINAR; “Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur”.
Roger Bacon; “Ateşi besledikçe daha çok yanar. Zalimi destekledikçe daha çok eziyet eder.” diyerek gerçeği ne güzel ifade etmişler.
Bir Hristiyan’ın, bir Musevi’nin mazlum ve masum Filistinli Müslümanlar için gösterdiği dayanışmayı ve tepkiyi Bir Türk ve Müslüman sanatçıdan beklemekle yanlış mı yapıyoruz?...
Zaten bu ülkede kazanacağın kadar kazanıyorsun, ihtiyacın mı var onların kirli paralarına?..
Sen sahnede onları coşturup göbek attırırken, yerlerde sürüklenerek öldürülen masum Filistinliler hiç gözünün önüne gelmedi mi?..
Elektriksiz, susuz yıkık evlerde hayatta kalmak için onurlarıyla mücadele veren Filistinlileri hiç hatırlamadın mı?..
Kudüs'te kanser tedavisi gören Filistinli 5 yaşındaki Ayşe El Lulu, katil İsrail rejimi tarafından refakat izni talep edilen ailesine Gazze’den ayrılma izni verilmediğinden hastanede tek başına hayata veda etti.
Bir anne babayı kanser tedavisi gören 5 yaşındaki çocuklarının yanına bile göndermeyecek kadar hain ve zalim bir devlette konser vermek onların zulmünü onaylamaktan başka bir anlam taşır mı?..
Bir Müslüman ve Türk sanatçı konser için koşa koşa İsrail’e giderken bir Hristiyan olan Cristiano Ronaldo masum Müslüman Filistinlileri hatırlıyor onlara iftarlık almaları için para gönderiyor.
Ve bu para yardımını ilk kez yapmıyor.
Yani bir Hristiyan olarak onların Ramazan’da iftar yaptıklarını biliyor ve o iftara katkıda bulunuyor.
Bu ne yaman bir çelişki..
Siz bırakın Filistin’e para göndermeyi, topraklarını işgal ettikleri Filistinlilere tarihin en ağır vahşetini uygulayan bir terör devletine onları eğlendirmek için gidiyorsunuz.
Bütün ahlak ve hukuk kurallarını çiğneyerek sistematik bir şekilde katliama devam eden bir devlette konser vererek para kazanmak suç değil elbette.
Suç değil ama vicdan kanatır..
İşin dönüp dolaşıp geldiği nokta ise şudur.
Merhamet olmadıktan sonra, zulme tavır koymadıktan sonra hangi dine mensup olduğunuzun bir anlamı kalmıyor.
Çünkü Sevgili Peygamberimiz (SAV); “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz”; “Yerdekilere merhamet edin ki, gökteki merhamet etsin” buyuruyor.
Oysa onların kirli paralarını elinizin tersiyle iterek çok daha fazlasını elde edebilirdiniz.
Bir de Ronaldo gibi, mazlum ve masum Filistinli Müslümanlar için bu mübarek ayda iftarlık almaları için para gönderseydiniz, tam bir Müslüman Türk’e yakışacak mükemmel bir davranış olurdu.
Zulme uğrayan masumlar yerine, para için onlara zulmeden zalimlerle birlikte oluyorsanız hangi dinden olduğunuzun ve neye inandığınızın gerçekten hiçbir önemi yok.
Sizi siz yapan ne olduğunuz ve nereye ait olduğunuz değil, ne yaptığınız ya da neyi yapmadığınız/yapamadığınızdır..
Misal; Camiden çıkmayan, elinden tespihi düşmeyen, seccadesiz gezmeyen, yılda üç umre yapan, her gün Cuma namazı kılan, her akşam elli altmış iftara katılan, Eyüp Sultan’da Yasin okuyup AVM’ne içki ruhsatı alan, bir yanda; “inandığınız Allah’ınız sizin de belanızı versin” deyip, diğer yanda iftar sofrasına oturup bir de üstüne dua eden çok dindar (!) insanlarımız var bizim.
Ama dindarlıklarının (!) mazlumlara bir yararı yok.
İşte bu yüzden Ronaldo sadece büyük futbolcu değil, mazlumun yanında yer alarak merhametini gösterdiği için de bakıp ibret alınması gereken adam gibi bir adamdır.
XXX
Çocuklar camiye gelsin ama…
Önceki Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet GÖRMEZ döneminde çocukların camiye alıştırılmaları ve sevdirilmesi için bir proje başlatılmıştı.
Hatta Sayın GÖRMEZ; “çocuklar benim küçük arkadaşlarım onlara iyi davranmayan bana iyi davranmamış olur” mealinde sözler söyleyerek projeye sahip çıkılmasını hedeflemişti.
Bu kapsamda çocuklar camilere getirilmeye başlandı.
İyi de oldu..
Elbette çocuklar camiye getirilmeli ve cami sevgisi aşılanmalı.
Ama çocuklara camiyi sevdireceğiz derken, cami içinde başıboş bırakılarak ibadetin tadını kaçırılmasına da göz yumulmamalıdır.
Şu son zamanlarda gittiğim camilerde artık masum çocuk sesleri yerini; bağırmalara, şarkı söylemelere, karşılıklı tartışmalara, koşturmalara, itiş kakışlara bırakmaya başladı.
Bazı çocuklar uyarılara aldırmadıkları gibi velilerinden de bir müdahale olmuyor.
Din görevlilerinin bazıları bu konuda pasif davranınca cemaat içinden yapılan bazen dozu kazan ikazlar gereksiz tartışmalara sebebiyet veriyor.
Yani işin suyu çıkıyor.
Cami eğlence ve oyun alanı değildir.
Çocuk camiye alışacak diye cemaatin huzuru kaçırılmamalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığınca bu konuda nasıl bir yol izleneceği belirlenmeli ve bir hutbeyle duyurulmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanının küçük arkadaşları olmak, cami adabını çiğneme hakkını vermez.
Çocukları camiye getirelim derken camideki cemaati kaçırmayalım.