İlçe müftüsü ve il müftü yardımcısı olarak görev yaptığım dönemlerde konu başlığı olan mesele Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Din gönüllüleriyle bir araya geldiğimizde, hizmet içi programlarda görev aldığım tarihlerde din sevdalıları bana sorarlardı. Hocam dinler arası diyalog konusunda ne dersiniz?. Ben, Maide Suresinin 3. Ayeti ve Ali İmran suresinin 85. ayetinden aldığım bilgi ve ilhamla, dinler arası diyalog olamaz diye cevap vermiştim. Maide suresini 3. Ayetinde Allah (cc) şöyle buyuruyor.” Bu gün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslamiyet’i seçtim” Ali İmran suresi, 85. Ayetin de ise,” Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (aradığı din) ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarara uğrayanlardan olacaktır” buyurmuştur. Her iki ayetin mealinden anlıyoruz ki, Yüce Allah dini kemale erdirdiğini, din olarak İslam’ı seçtiğini, kim ki, İslam’dan başka bir din ararsa, aradığı dinin asla kabul edilmeyeceğini beyan etmektedir. Her şey gayet açık iken, Müslümanların mensubu olduğu Din İslam iken, mer’ide yeri olmayan geliş itibariyle ilahi olmakla beraber tahrif edilmiş, Yahudi ve Hristiyan dinlerinden birisiyle veya her ikisiyle beraber Evrensel ve cihanşümul din olan İslam diniyle diyalog yapmanın fikrini ortaya kim ya da kimler attı. Bu dinlerin sahibi olan Allah, Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerinin yaşama hakkını ortadan kaldırdı ki, Alemlere rahmet olarak gönderdiği hidayet peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav) efendimizin aracılığıyla dünya ins ve cinleri için İslam dinini gönderdi ( M..610). Bu dini tebliğ etme, yaşama ve yaşatma görevini Hz Peygamberimize verdi. Eğer Yahudilik ve Hristiyanlık dinleriyle bir diyalog yapmak Yüce Allah’ın isteği ise, o zaman bu işlemi Peygamberimiz yapardı. İslam dininin anayası olan Kuran Kerim 23 yılda tamamlandı. 23 yıllık zaman sürecinin hiçbir diliminde İslam dinin dışında her hangi bir dinle diyalog teşebbüsü olmadı. Efendimizin yapmadığı ve yapmamızı tavsiye etmediği inaç ve amel bakımından bir şeyi ihdas etmek bidat değil midir? Her bidat fa sıklık, her fa sıklık dalalet değil midir?.
Mekkeli müşrikler peygamberimize tuzak kurarak bir gün dediler ki, “ Ey Muhammed bir gün biz senin dinine göre yaşayalım, bir gün de sen bizim dinimize göre yaşa. Böylece aramızdaki huzursuzluk son bulsun.” Allah onların tuzağını Kâfirun suresini inzal ederek bozdu. Yüce Allah bu surede Peygamberimize hitaben ( Ya Muhammed) “ De ki, Ey Kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” Peygamberimizin Risalet görevinin ilk yıllarında ve Mekke de Allaha teslim olamayan müşrikler tarafından yapılan dinler arası diyalog, İlahi dinlerin sahibi olan Allah tarafından reddedilmiştir. Hakla batıl bir araya gelebilir mi,? Diyalog kelimesinin aslı Yunanca olup şu manalara gelmektedir. Bir konu hakkında birden fazla kişinin konuşması. İki ya da daha çok kimsenin karşılıklı konuşmasına. Sözleşmeye bağlı anlatımda iki kişinin karşılıklı konuşmasına diyalog denir.
Ülkemizde 2014 veya 2015 yıllarında İstanbul’da dinler arası bir toplantı yapılmıştı. Bu toplantıya Diyanet İşleri Başkanlığımızın en üst kademelerinden zatı muhteremler, il ve ilçe müftü, müftü yardımcıları, vaizler, imamlar, kuran kursu hocalarından bazılarının özel davetli olarak ve yol masrafları da bu işi organize edenlerden birilerinin karşılayarak katıldıklarını, Çankırı İl müftü yardımcısı olarak çalıştığım yıllarda öğrenmiştim. Bana davetiye gelmemişti, ben de elhamdülillah Allah’ın razı olmadığı bir toplantıya katılmadım. Dinler arası diyalog olamaz, zira din, ilah kanundur. İlahi kanun hakkında ne konuşulacak, ne konuşulabilir. Bunun İslam ümmetine ne faydası olabilir. Peygamberimiz “Âlimler peygamberlerin varisleridirler,” buyurmuştur. Âlimler, peygamberlerinin sünnetini anlayarak öğretme, yaşama ve yaşatmaya vesile olmak gibi görevleri vardır. Âlimler, alemlerin peygamberi Hz Muhammed ( sav) efendimizin varisleri olarak onun ve güzide ashabının, tabiin, etbauttabiinin yolundan gitmek gibi görevleri yokmu dur?. Bu görevler var iken, bu gün İslam ümmeti kendi içinde birlik ve beraberliği sağlayamamış, bundan dolayı kavgalar, katliamlar sürerken ve bunların halledilmesi için âlimlerin bir araya gelmesi gerekmez miydi?. Din, Allah tarafından gönderilen ilahi kavramlar topluluğudur. Bu dinin adı İSLAMIYETTİR. Evrensel ve yaşanması gereken bir dindir. Bu din eksiklik ve fazlalık kabul etmez. Bu dinin koruyucusu Allah’tır. Âlim ve cahil tüm Müslümanların görevi, İslam’ı anlayıp yaşamaktır. Bu önemli görev, hakkıyla yerine getirilmiş midir?. Hayır. İşte yapılması gereken bu olsa gerektir. Aynı zamanda yeryüzünde yaşayan tüm insanların kabul edeceği Din, İslam değil midir? Bu dinin mübelliği Hz Muhammed olup getirdiği din İslam da kendisi gibi evrenseldir. Yani İslam dinin Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerine karşı durumu. Güneşin ayın karşısındaki durumu gibidir. İslam dini geldiğinde bölgesel hak dinleri olan Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerinin geçerliliği kalmamıştır. Allah’ın insanlar için seçtiği din İslam’dır. Allah ve Resulüne iman edenler Müslüman, Allah ve Resulüne iman etmeyenler gayri Müslim olarak hayatlarını idame ettirmektedirler. Kimsenin bir diğerini Müslüman ya da gayri Müslim yapma hakkı ve yetkisi yoktur. Böyle bir görevi de yoktur. İslam dinini tebliğ etme görevi vardır. Asıl olan Mensubu olduğumuz dinimiz İslam’ı kurandan aldığımız ilim ve irfanla yaşamaya çalışmak ve diğerlerine de İslam’ı doğru anlayıp yaşamaları için rehber olabilmektir. İslam, İnsanların dünya ve ahiretlerini huzurlu hale getiren tek dindir.