Kavram olarak ahiliğin İslâm Dünyası’nda Abbasi Halifesi Nasır Li-Dinillâhi tarafından kurumlaştırılan “Fetüvvet (Dinî nitelikte esnaf birliği)” kurumunun, Anadolu’da 13. yüzyıldan itibaren millî ve yerli unsurlarla donatılmış bir şekli olduğunu vurgulayan Yaranbaşı şunları ifade etti:
“Ahilik, birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran, işini kutsal, çalışmayı bir ibadet sayan, din ve ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve sanatkârın iş teşkilâtı olan sosyal ve kültürel bir yapı. Ahilik, İslâm inancıyla Türk örf ve adetlerini kaynaştıran bir düşünce sistemi.
Türklerin İslâm medeniyetine girişleri dünya tarihi açısından önemli. Selçuklular zamanında ortaya çıkan, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda rol oynayan, siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve eğitim örgütü olan Türk kültürü ve İslami değerleri birleştiren ‘Ahilik teşkilatı ve Ahilik’, Türklerin İslâmiyet’i topluluk halinde kabul ettikleri yıllarda, Türk örf ve adetleri ile İslâm inancını kaynaştırmak amacıyla geliştirilen bir düşünce sistemi ve yaşam tarzı olarak tanımlanabilir. Bu düşünceyi ve yaşam tarzını benimseyenlere ahi denilmekte. Ahi birlikleri ise; ahiler tarafından kurulup geliştirilen bir sivil toplum kuruluşu.”
Yaranbaşı, ahiliğin esnaf ve sanatkârın teşkilatlanmasına öncülük ederek tarih de silinmeyecek etkiler bıraktığını belirterek “Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da yaşayan halkın ticaret, ekonomi, sanat, iş ahlakı, çalışma yaşamı ve çeşitli meslek alanlarında, yamak-çırak, kalfa-usta hiyerarşisini kurmuş ve yetişmelerini sağlamış, özünde iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenlenmiş bir örgütlenme biçimi. Ahilik’te, ‘ben’ değil, ‘biz’ var.” Ahilik iyilikleri yaymak, kötülüğü ve kötüleri engellemek. Ahilik fakir ile zengini bir tutmak. Ahilik, tüm toplumsal ve ticari ilişkilerde dürüst ve güvenilir olmak. Ahilik kardeşliktir, eli açıklıktır, cömertliktir. Ahilik eline, diline, beline sahip olmaktır” dedi.
İNSAN SEVGİSİ
Ahiliğin vizyonunu oluştururken temel kabul ettiği görüşlerin başında insan sevgisi geldiğinin altını çizen Yaranbaşı şunları belirtti:
“Ahilik, bir sınıfın, bir zümrenin ya da bir kişinin diğeri üzerinde egemenliğine karşı olmuş, insanlar arasında ayrılık gütmemiş, eşitliği ve eşit davranmayı insanın temel hakkı olarak kabul etti. Ahiliği oluşturan temel unsurlardan biri de birer iş, sanat ya da meslek sahibi olmaları ve ortak toplumsal değerleri, birlikte yaşamayı ilke edinmeleri. Meslek, sanat ya da bir iş sahibi olmayan ahi olamaz. Her ahi, yeteneğine göre bir mesleğin içinde yer alır, iş sahibi olur, buradaki hüner ve becerilerine göre çıraklık, kalfalık dönemlerini geçerek sanatında, mesleğinde ya da işinde usta olur. Ahilik kurumunun kendisinde belirginleştirdiği bu vizyonla misyonunu gerçekleştirir, vizyonundan aldığı bu güçle sosyal ve toplumsal hayata katkı sağlar.
Ahi için iş, meslek ve sanat, vizyonunu tamamlayan bir itibar ve güç. Toplumsal ve sosyal bir kurum olan ahilik örgütünün vizyonu doğrultusunda belirlediği hedefleri gerçekleştirmeye yönelik bir misyon yüklendiği görülmekte. Teşkilâta girmek isteyenin ahlak ve terbiyesi üzerinde yapılan incelemeler olumlu olursa, durum zaviyede görüşülür, uygun bulunanlar bir törenle üyeliğe kabul edilirdi.
Usta çırağın ‘Ahi kardeşi’, kalfa ise ‘Yol kardeşi’. Her çırağın bir ahi kardeşi (ustası) ve iki yol kardeşi (kalfası) olurdu. Çırak, zaviye reisinin izninden sonra bu üç sanatkârın gözetimi altında çalışmaya başlardı. ‘Mükemmel ve müreffeh bir toplum hayatı oluşturmak.’ Ahilik kurumunun misyonunu oluşturan temel unsur. Ahiliğin misyonunu belirleyen amaçların başında ‘İnsanlara ve insanlığa hizmet’ gelmekte. Ahilik, toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışma kurulmasını sağlamak. Ahilik, halkın sırtından geçinenlere, hortumculara, stokçulara, soygunculara ya da bir köşeye çekilip miskin miskin oturanlara karşı.”
AHİLİKTE ÜRETİM ve TÜKETİM
Yaranbaşı, ahiliğin, insanı merkeze alan “İslâm ekonomisinde” ihtiyaca göre üretim fikri hâkim ve israf yasaklandığını, israfın yasaklanması, ihtiyaçları kışkırtacak davranışlardan uzak durulması anlamına da geldiğini, bu prensiplere uygun olarak ahilik, üretimi ihtiyacın bir fonksiyonu olarak ele aldığını, ihtiyaç kadar üretim fikri, gerekli hallerde üretimin sınırlandırılması sonucunu doğurduğunu vurguladı.
EMEK-DEĞER
Üretilen her mal veya hizmetin bir değeri olduğunu ifade eden Yaranbaşı “Bu sadece satış fiyatı ile ölçülmez. Kıtlık ve aşırı üretim durumlarında malın satış fiyatı ile gerçek değeri arasındaki fark büyür.
Kıtlıkta malın satış fiyatı gerçek değerinin çok üzerine çıkar ve tüketici mağdur olur. İhtiyaç fazlası üretimde ise; malın satış fiyatı gerçek değerinin çok altına düşer ve üretici mağdur olur. Ahilik, gerek üreticinin gerekse tüketicinin mağdur olacağı bu gibi durumların yaşanmasına izin vermez. Böylece emeğin gerçek değerini bulacağı ortam sağlar. Kolay kazanç, ahi ahlâkı yönünden makbul değil. Kazanç, meşakkatli olacak, güç olacak, alın teri ve emek karşılığında elde edilecek” dedi.
REKABET
Yaranbaşı, günümüzdeki rekabet araçlarının çoğunun ahilikte yasaklandığını, fiyat düşürerek ve daha kalitesiz mal kullanarak rekabet yapılamayacağının altını çizerek şunları vurguladı:
“Ahilikte esas olan helâl kazanç. Ahinin doğru olması ve hak ettiğinden fazlasını kazanma yoluna sapmaması ahlâk kaidesi haline getirildi. Ahilik ahlâkında doğruluk, ekonomik bir öz taşımakta eşyanın bilinen biçimde imal edilmesi ve belirli bir fiyata satılması anlamına gelmekte. Ahilik hakkına razı olmayarak malına değerinden fazla fiyat isteme, zenginleşme hırsıyla gömülü hazineler peşinde koşma, karanlık ve dolaşık kazanç yollarına sapma gibi haram kazanç yollarına müsaade etmez. Ahilik, kendini ve yakınlarını geçindirecek ‘insaflı ve dürüst’ bir ticarete karşı değil. Ama mal biriktirme ve yığma peşinde koşan, haris ve istismarcı bir ticarete karşı. Bunlara karşılık ferdin yaptığı iş ile bütünleşmesi teşvik edilmekte. Bu sebeple üretilen eşya, sanatkâr için ekonomik değerinin üzerinde bir mana taşımakta. Böylece sanatkârın işine ruhunu yansıtması sağlanmakta, rekabet ise daha mükemmel üretim şeklinde ortaya çıkmakta.
Ahiler dayanışmacı bir ruh yapısına sahip. Zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet, kısaca toplumun bütün fert ve kurumları arasında iyi münasebetler kurarak herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamak, ahilerin başta gelen amacı oldu. Ahi birlikleri, köklü kültür değişmelerinin yaşandığı bir dönemde birbirlerine karşı çatışmacı tavır alan grupları uzlaştırmak, zayıflayan aşiret bağları yerine yerleşik hayat tarzına uygun koruyucu değerler meydana getirmek, Bizanslılara karşı Türk esnaf-sanatkârlarının menfaatlerini korumak ve toplumda huzurun sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla kuruldu. Toplumda muhtelif statülerin ortaya çıkmasını, bazı insanların fakir bazı insanların zengin olmasını ahilik normal karşılar. Ancak Ahilik güçlünün zayıfı ezmesine veya bir kimsenin haksız kazanç sağlamasına karşı çıkar. Böyle bir huzur ortamının hazırlanması için birçok düzenlemeler yapılmış ve köklü bir teşkilât kurulmuştur.
AHİLİK VE İNSAN
Düşünce sistemlerinin açıklanmasında öncelikli durulması gereken husus, o sistemde insana hangi değer ve rolün verildiğidir” diyen Yaranbaşı’nın açıklaması şöyle:
“Genelde düşünce sistemlerinin insanların mutluluğunu hedef aldığı söylenebilir. Ancak; bu amaca ulaşmada izlenecek yöntem hususunda birbirlerinden ayrılırlar. İnsanı mutlu etme iddiasıyla ortaya atılan düşünce sistemlerinin birçoğu amacını gerçekleştiremez. Tarih iyi niyetlerle ortaya atılan, ancak milyonlarca insanı perişan eden düşüncelerin hikâyeleriyle doludur. Ders alınması gereken bu tür olumsuzlukların temelinde, şu iki yanlıştan birinin bulunduğu söylenebilir:
*Amacı gerçekleştirmek için uygun araçların seçilememesi ile uygulamada amacın araç haline gelmesi.
*Meselâ bazı düşünce sistemleri insanlar ne kadar çok tüketirse o kadar mutlu olacağı tezinden hareket ederek, üretime insanı mutlu edecek yegâne araç olarak bakarlar. Amaçları, insanlara daha çok tüketim imkânı sunarak onları mutlu etmek. Bunun için üretimin artması gerekir. Ancak uygulamada beklenen sonuç alınamaz, amaçla araç yer değiştirir. Yani üretim amaç, insan ise üretimi gerçekleştiren araç olur. Şüphesiz, araç haline getirilen ve bir makinenin dişlisinden fazla değeri kalmamış olan insanın mutlu olması beklenemez. Bu örnek olayda iki yanlışın birden yapıldığı görülmektedir. Birincisi, insanın sadece madde ile mutlu olacağı tezi kabul edilerek uygun araçlar seçilmemiştir. İkincisi ise amaç olan insan üretimin aracı haline geldi. Düşünce sistemlerinin insana bakış açıları ve onlara verdiği değer ile bunların uygulamada aldığı biçim son derece önemli. Ahilik, İslâm inancı ile Türk örf ve adetlerini kaynaştıran bir düşünce sistemidir. Ahilikte insan sistemin ortasına oturtulmuş olup her şey onun dünya ve ahiret mutluluğu esas alınarak şekillendirilmiştir. Hiçbir şeye ‘eşref-i mahlûk’ kabul edilen insandan daha fazla değer verilmez, ahiliğin temelinde böyle bir insan anlayışı var. Ahilik, insanı bir bütün olarak ele almakta ve onu bütün yönleriyle birlikte geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu sebeple ahilik insanın sadece uhrevî hayatını değil; ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını kapsayacak biçimdeki dünyevî hayatını da düzenlemektedir. ‘Dünya için ahireti ve ahireti için dünyayı terk etme’ anlayışına sahip. Ahilik, insanların dıştan zorlamalarla kaidelere uygun hareket etmelerini sağlama yerine, nefis terbiyesiyle onların beklenilen tutum ve davranışları kendiliğinden göstermeleri temeline dayanır. Bu tercihleri sebebiyle ahiler kaideleri belirlemekle yetinmeyip, eğitime büyük önem vermişlerdir.
AHİLİKTE İDEAL İNSAN
Ahiliğin asıl amacı, insanların dünya ve ahirette huzur içinde olmalarını sağlamaktır. Bu anlayış ahilerin dünya için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyen dengeli bir hayat tarzı geliştirmelerini sağladı. Ahilik, insanın dünyevî ve uhrevî hayatının düzenlerken ‘İnsan-ı Kâmil’ diyebileceğimiz bir ideal tip ortaya koydu. Ahi ahlâk kaidelerinden faydalanarak sayısız güzel özelliklerini sıralayabileceğimiz bu insan tipinin görgü kaideleri ile de sosyal hayatı düzenledi. Ahi, vicdanını kendi üzerine gözcü koyan adamdır. Helâlinden kazanan, yerine ve yeterince harcayan, ölçü tartı ehli olan, yararlı şeyler üreten ve yardım eden. Kalbi Allah (CC)’a, kapısı yetmiş iki millete açık olan, mürüvvet ve merhamet üzere olup cömertliği esas alan, ahlâkı ana sermaye edinip akıl yolunda yürüyen, ilim isteyen ve ilmiyle amel edip yararlı çalışmayı elden bırakmayan kişiler Ahilerdir. Fütüvvet erkânınca yiğitlik niteliklerine ulaşmış, ayrıca bir sanat öğrenmiş, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmış, Hz. Muhammed (SAV)’in elçiliğini kabul ve sünnetlerine uymuş, din ehli ile sohbet ve muhabbete yönelmiş kişiler, ahilikte ilerlemiş olanlar.
AHİLİK ve EKONOMİ
Ahiliğin günümüzde uygulanan teorilerden çok farklı bir ekonomi anlayışı vardır. Çünkü AHİLİK, insanı merkeze alan ‘İslâm ekonomisinde’, ‘insan için ekonomi’ anlayışını uygularken, günümüzün ekonomi teorilerinde insan, üretim araçlarından sadece biri konumuna düşürüldü. ‘Kapitalist ekonomik’ sistemde kişiler, ‘sosyalist sistemde’ devlet zengindir. Ahiliğin düstur edindiği insan için ekonomi anlayışında toplumsal kalkınma hedef alındı.
AHİLERİN HAYATINDA EKONOMİNİN YERİ
Ahilik hem dünya hem de ahireti birlikte düşünen bir anlayışa sahip. ‘Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış’ hadisi de bu görüşü desteklemekte. Ahilikte ekonomi bir araçtır ve bu aracın amaç haline getirilmesine izin verilmez. Sadece mal, servet ve kazanç için çalışmak hiçbir zaman kendi başına bir anlam taşımaz. Bunlar, ancak kendinden üstün bir amacın gerçekleşmesinin aracı oldukları takdirde bir değer ifade eder. Meselâ, başkalarına muhtaç olmadan yaşamak veya başkalarına yardım etmek için kazanılan para değerlidir. Ama para kazanmış olmak için para kazanmak, başka bir deyişle para kazanmayı amaç haline getirmek, ahilerin kabul etmedikleri bir davranıştır. Çünkü bu durumda araç olan para amaç haline gelmekte. Para kazanmak amaç haline gelirse, amaç olan ahlâkî değerler de araç haline gelir ki, bu son derece ahlâkî olmayan bir dünya görüşüne temel teşkil eder. Meselâ, para kazanmak amaç olacak olursa, başkalarına yardım etmek de bir araç olur. Bunun uygulamadaki sonucu, kişilerin daha çok para kazanmak için başkalarına yardım yapıyor gibi görünmesi. Hayır, işlemek için değil de, başkalarının güvenini ve saygısını kazanarak kârını arttırmak isteyen tüccarın, fakirlere mal dağıtması veya para vermesi böyle bir zihniyetin mahsulü. Genellikle buna yardım değil, farklı bir kazanç sağlama yöntemi denilebilir. Çünkü amaç fakirlere yardım etmek değil, onları araç olarak kullanıp daha çok para kazanmak. Yardımın araç olarak kullanılmaması için islam dini ‘Sağ elin verdiğini sol el bilmemeli’ ölçüsünü getirdi. Ahilikte bu ölçüye titizlikle uyulması istenir.
‘Mal ömrün huzur ve asayişi içindir. Ömür mal cem’eylemek için değildir’ diyen SADİ, bu cümlesiyle ahilerin hislerine tercüman oldu. Ahilerin mal ve servet hakkında düşünceleri, onların ekonomik faaliyetlerine de yansımıştır. Ahiler, insanların kendi emekleri ile geçinmelerini ve kimseye muhtaç olmamalarını ister. Bu sebeple ahinin emeğini değerlendirebileceği bir işi, özellikle bir sanatı olması, ahlâk kaidesi haline geldi. Ahiler, çalışmayı ibadet saymışlardır. Onun için ahiler işyerlerine ibadet yeri gibi değer verirler. Ahilikte işyerleri, tekkeler ve zaviyelerden daha kutsal yer olarak kabul edilir. Ahinin işyeri, hak kapısıdır. Bu kapıdan hürmetle girilir, saygı ve samimiyetle çalışılır, helâlinden kazanılır, helâl yere ve kararınca harcanır.
Ahilikte esas olan helâl kazanç. Ahinin doğru olması ve hak ettiğinden fazlasını isteme yoluna sapmaması ahlâk kaidesi haline getirildi. Ahilik; hakkına razı olmayarak malına değerinden fazla fiyat isteme, zenginleşme hırsıyla gömülü hazineler peşinde koşma, karanlık ve dolaşık kazanç yollarına sapma gibi haram kazanç yollarına müsaade etmez. Öte yandan ahilik, kendini ve yakınlarını geçindirecek “insaflı” ve “dürüst” bir ticarete karşı değil. Ama mal biriktirme ve yığma peşinde koşan, haris ve istismarcı ticarete karşıdır. Kolay kazanç, ahi ahlâkı yönünden makbul değildir. Kazanç, meşakkatli olacak, güç olacak, alın teri ve emek karşılığında elde edilecek. Sahibini soygun ve vurgun peşinde koşturmayan, dilencilikle yüzünü yere eğdirmeyen, ifrattan da tefritten de uzak olduğu için ‘Vasat ve İtidal’ ölçüsüne en fazla yaklaşan ve o yüzden de en çok övülmeye hak kazanan geçinme tarzları olarak, ziraat ile sanat kabul edilirdi. El işçiliği, kararlı ve sebatlı bir kazanç yolu olduğu için, ahilerce en hayırlı geçinme yolu olarak benimsenirdi. Bu anlayış ahilerin aşırılıklardan uzak, dengeli ve uzlaşmacı dünya görüşüne de uygun.
Ahilik insanların çalışmalarını, bir işle uğraşmalarını ve kendi emekleri ile geçinmelerini ister. Bazı Fütüvvet nâmelerde işsizlik batılı olarak kabul edilmekte ve akılsızlık sayılmakta. Ahi ahlâkında doğruluk ekonomik bir öz taşımakta, eşyanın bilinen biçimde imâl edilmesi ve belirli bir fiyata satılması anlamına gelmekte.
Ahilik mülkiyete karşı değildir. Ancak Allah (C.C.)ın ‘.. ta ki servet içinizde yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın…’ emri uyarınca, servetin belirli ellerde toplanmasına karşı. Bu sebeple, sermaye artırımı ve aşırı kazanç arzusu kesinlikle engellendi. Bu sebepledir ki; teşkilâtta becerisi, ahlâkı ve hakseverliği ile saygınlık kazanıp önemli rol üstlenmiş kişiler teşkilâtın ‘Ahi Babası’ oldu.
Ahilikte, sanat ve meslekler ‘arasta, bedesten ve uzun çarşı’ gibi adlandırılan yerlerde icra edilmekteydi. Ülkemizde yakın zamanda kurumsallaşan Rekabet Kurumu, Patent Enstitüsü, Reklam Kurulu, KOSGEB, Ticaret ve Sanayi Odaları, İşçi ve İşveren Sendikaları, Kooperatifler, Belediyeler, Esnaf Odaları, SGK gibi sosyal hizmet vermekte olan tüm kurumlar Ahilik sisteminin günümüze yansıyan kuruluşları oldu.
Araştırmalara göre o dönem hayat tarzına ait yansımalar, ilimizde de yaşanmış ve bizlere aktarıldı. Karma ve ihtisas meslek odaları, küçük sanayi siteleri, toplu işyerleri ve kooperatiflerdeki aynı işkollarının arasta gibi bir arada toplanma faaliyetleri o dönemden günümüze yansımalar.
Bugünün dünyasının, Ahilerimizden alacağı çok önemli dersler var. Hırs ve tamahın dünyamızı kasıp kavurduğu şu günlerde dünyamızın Ahilerden kanaati öğrenmesi gerekiyor. Ahi yaptığı işe güvenir, elinin emeğine, ustalığına güvenir. Ahi dürüsttür. Ahi kazancının bereketi ile övünür, Ahiliği inkâr etmek kendimizi inkâr etmektir. Bu geleneği çok hassas şekilde muhafaza etmek zorundayız.
Modernizm hangi noktaya ulaşırsa ulaşsın, teknoloji hangi sınırları zorlarsa zorlasın, çağın adı atom çağı, uzay çağı, bilgi çağı, güç çağı.… ne olursa olsun, insan olgusu var olduğu müddetçe değişmeyen, değişmesi mümkün olmayan değerler var. Bu değerler manzumesi şu veya bu din, o veya bu millet, şuradaki veya buradaki millet, şuradaki veya buradaki devlet farkı olmaksızın insanlığın müşterek değerleri. Dürüst olmak, çevreye faydalı olmak, iyi huylu olmak, munis olmak gibi insanî vasıflar; hürriyet, adalet, eşitlik gibi sosyal kavramlar bu değerler manzumesinin ilk çırpıda akla gelen unsurları. Zamanın, ortamın ve her türlü şartların tesiriyle bu değerler kimi devirlerde zayıflayabilir, hatta toplum nezdinde değersiz ve gereksiz şeyler olarak algılanmaya da başlanabilir. Bu durum, o değerlerin işlevini yitirdiğinin değil, o zihniyetteki toplumlara hastalık virüsünün bulaşmış olduğunun göstergesi.
Yükselen değerlerin sık sık değiştiği günümüz dünyasında, önümüze yalnız kendini düşünen değil başkalarını da düşünen, yani en az kendisi kadar toplumun diğer fertlerini de düşünen, yani en az kendisi kadar onlarında hak ve hukuklarını kollayan bir insan modeli koyan çağdaş ahiliğe insanlık bugün hem vizyon hem de misyon bakımından her zamankinden daha çok ihtiyaç duymakta. Ahiler dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptir. Zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet, kısaca toplumun bütün fert ve kurumları arasında iyi münasebetler kurarak herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamak, ahilerin başta gelen amacı oldu. Toplumda muhtelif statülerin ortaya çıkmasını, bazı insanların fakir bazı insanların zengin olmasını ahilik normal karşılar. Ancak Ahilik güçlünün zayıfı ezmesine veya bir kimsenin haksız kazanç sağlamasına karşı çıkar. Böyle bir huzur ortamının hazırlanması için birçok düzenlemeler yapılmış ve köklü bir teşkilât kuruldu.
Kutlamalarımızın amacı; Kültürlerimizin yaşaması ve yaşatılmasında, gelecek kuşaklara aktarılmasında farkındalık yaratmak, hatırlatmak, teşvik etmek, yeni neslin bu kültürler ve teşkilâtları hakkındaki bilimsel araştırma ve incelemeleri için tavsiye mesajları vermek ve vesile olmak. Ahiliğin temelinde de olduğu gibi, bu günlerde de çok gerekli olan, karşılıklı sevgi, saygı, inanç ve hoşgörünün, dostluk ve kardeşliğin, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin hayatımızda devam etmesini temenni ediyorum. Sonuçta Ahilik, meslekte başarıyı ahlâkî değerler ve görgü kurallarıyla yakından ilgili görmüştür. ‘Görgülü, iyi ahlâk sahibi bir kişinin hayatta başarılı olmamasına imkân yoktur.’ ilkesini kabul etti. Ahilerin görgü kurallarına bu derece önem vermeleri, toplum hayatının ideal davranışlarını bütünüyle belirleyip küçük yaşlardan itibaren öğrenmeye başlamaları, Millî Eğitim Bakanlığı ile esnaf kuruluşlarına güzel bir örnek teşkil etse gerek. Kuru kuruya öğretilen meslekî bilginin hayatta başarılı olmaya yetmediği görüldü. Türkiye’nin hedefi 21. yy’da kalkınmış ve sanayileşmiş belli başlı ülkeler arasında yer almaktır. Bahsedilen hedefin gerçekleşmesi de Milli kültüre ve manevî değerlere dayalı eğitim politikasıyla bütünleşmiş, Ahilik esaslarına dayanan bir ekonomi sisteminin kurulması ve yaşatılmasıyla mümkün olacak.”
Yaranbaşı, bu yıl 12-18 Eylül tarihleri arasında 35’ncisini kutlanacak olan Ahilik Haftası ile Ahilik kültürünün yeniden tazelenerek filizleneceğini belirterek “Ticarî hayatımızın temellinde yer alan bu kültür ile kardeşlik, birlik, beraberlik ve dayanışma duygularımız yeniden pekişecek. Ticaret ve ekonomi alanında esnaf ve sanatkârımıza olduğu kadar sosyal ve kültürel alanda da halkımıza yol gösterici olan Ahilik 2023 ve 2053 hedeflerimize öncülük edecek. Bu vesileyle 2022 yılı Ahilik Haftası etkinliklerinin birlik, beraberlik, kardeşliğimize, ülkemize ve bütün insanlığa güzellikler getirmesini diliyorum” ifadelerini kullandı.