Salih, sözlükte “(bir şey) iyi, doğru, yararlı ve uygun olmak; doğruluk, dürüstlük” anlamlarındaki salâh (sulûh) kökünden türeyen salih kelimesi “faydalı, iyi, doğru ve güzel olan, işe yarar, her türlü bozukluk ve yanlışlıktan arınmış; barışçı, uyumlu” gibi manalara gelmekte olup fâsid (bozuk, düzensiz) ve sû’ (kötü, çirkin) kelimelerinin karşıtıdır. Aynı kökten gelen sulh kelimesi nefret ve düşmanlığa son verme; ıslâh düzeltme, daha iyi ve faydalı hale getirme, insanlar arasındaki çatışmayı ortadan kaldırma anlamına gelir. (DİA, Mustafa Çağrıcı, Salih, XXXVI/31)
Salih amel, Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünnetinde yapmamızı istediği güzel, faydalı sözlere ve davranışlara denir. Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan ameller, salih ameldir.
Şu dünya hayatında bir insanın yapması gereken ilk şey, Allah’a imandır. Başta insan olarak yaratılma, hayat, akıl, sağlık gibi her türlü nimeti veren Allah’tır. Allah’ı tanımayan, iman etmeyen kişinin yaptığı güzel ve faydalı işlerin Rabbimizin katında hiçbir değeri yoktur. “Her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.” (Maide, 5/5) Bu sebepledir ki Yüce Rabbimiz, salih amellerden bahseden ayetlerde imandan da söz etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükafat olarak daha güzeli var.” (Kehf, 18/88)
Kalbe yerleşen imanın korunması, olgunlaşması salih amellerle mümkün olacaktır. Güçlü ve sağlam imana sahip bir mümin, Allah’ın rızası doğrultusunda bir hayat sürer. İman, sadece kalpte gizli bir cevher olarak kalmaz. İman, insanoğlunun gönlüne girdikten sonra ona yön ve şekil verir. İman, peşinden ibadet ve güzel ahlakı da getirir.
Güzel söz, tebessüm, hasta ziyareti, selam verme gibi günlük hayatta yaptığımız birçok söz ve davranış salih ameldir. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler; ticarette, alış verişte doğru, güvenilir olmak; güler yüzlülük, güzel söz söyleme, cömertlik, ikram etme, affedici olma gibi güzel ahlakla ilgili bütün söz ve davranışlar salih ameldir. Resul-i Ekrem (s.a.s.) “İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56) “Mümin kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Gözünden rahatsız olan kimseye yardımcı olman sadakadır. Yoldan, taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.”(Tirmizi, Birr, 36) buyurmuştu. Neredeyse günlük hayatta adet olarak yaptığımız birçok şey bu manada sadaka sevabı kazandırıyor.
“Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf, 18/46) buyuran Yüce Rabbimiz, dünya da kazanılanların geçici olduğuna; katında kalıcı, geçerli, mükâfat olarak daha hayırlı olanın ise salih ameller olduğuna dikkat çekmiştir.
“Ölüyü kabre kadar üç şey takip eder, ikisi geri döner ve biri onunla daima beraber olur. Ailesi, malı ve ameli onu kabre kadar takip eder, ailesi ve malı geri döner, geriye yalnızca onunla birlikte ameli kalır.” (Buhari, Rikak, 42; Müslim, Zühd, 5) buyuran sevgili Peygamberimiz (s.a.s), dünya hayatı son bulurken, kişinin çok sevdiği ailesi ve kazandığı malı, onu kabirden öte takip edemezken, yapmış olduğu amellerin onu yalnız bırakmayacağını ve amellerle baş başa kalacağını vurgulamıştır.
Yüce Rabbimiz: “Suçlular, Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, “Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız” dedikleri vakit, (onları) bir görsen!” (Secde, 32/12) buyururken, bu ayeti kerime de bizlere, hayatta iken Allah’ın rızasını kazanacak yararlı ve faydalı işler yapmayanların mahşer günü pişman olacaklarını, tekrar ikinci bir defa daha dünyaya gelip salih amel işlemek dönmek isteyeceklerini ama onlara fırsat verilmeyeceğini hatırlatmaktadır.
Bununla birlikte Rabbimiz salih amel işleyenlerin mükâfatının altlarından nehirler akan cennet, rızasını, sevgisini kazanma, tövbelerin kabulü, günahların affı olduğunu bildiriyor. Hadis-i Kudside de, “Ben sâlih kullarıma gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiçbir insanın aklına gelmeyecek nimetler hazırladım.” buyurmuştur. (Buhârî, Tevĥîd, 35; Müslim, Cennet, 2,5; İbn Hanbel, II, 313)
Yaşadığımız süre boyunca Allah’ın rızasını kazandıracak, imanımızı diri tutacak salih ameller yapmak; mahşer günü bizi perişan edecek olan kötülüklerden uzak durmak gerekir. “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkaf, 46/15).