Doğumla başlayıp ölümle sonlanan insan hayatının en önemli dönemlerinden bir tanesi gençliktir. Gençlik, insan hayatının dönüm noktası olan, hayatî kararların alındığı, sorumlulukların yüklenildiği, bereketli, diğer taraftan farklı duyguların yaşandığı bir geçiş dönemidir. İnsana verilen en güzel nimetlerden bir tanesi olan gençliğin değeri, pek çok insan tarafından bilinmez.
Resul-i Ekrem (s.a.s.), gençliğe, gençlik yıllarının önemine vurgu yaparak, gençliğini ibadetle geçirenleri şöyle müjdelemişti: “Yedi sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ onları kendi gölgesinden başka gölge olmayan günde, gölgesi altında gölgelendirecektir: 1.Adil yönetici, 2. Rabbine ibadet içerisinde yetişen genç…” (Buhari, Ezan, 36, Zekat, 36; Tirmizi, Zühd, 53)
Gençlik, anlam arayışının yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde “Niçin varım?”, “Nereden geldim, nereye gidiyorum?”, “Hayatın anlamı nedir?” gibi sorular sorulur. Hadis-i şerifte bu soruların cevabına işaret de vardır. İmtihan için yaratılan insanın, bu dünyadan sonraki durağı ahirettir. Sonsuz ahiret hayatında yeniden diriliş sonrası, hesap öncesi insan, dehşet ve büyük bir kaygı içerisinde olacaktır. İşte o gün, dünya hayatında iman, ibadet, adalet, takva, samimiyet içerisinde yaşayanlar bu endişeden uzak olacak ve bir takım özel lütuflara mazhar olacaktır. Bu özelliklere sahip yedi grubun içerisinde Rabbine ibadet içerisinde yetişen genç de vardır. Sağlıklı ve huzurlu bir gençlik dönemi, insanı en güzel şekilde yaratan, yeryüzünde halife kılan, yaratılmışların en gözdesi olarak değer veren Allah’ı tanıyıp, O’na kullukla mümkün olacaktır. Gerçek manada Rabbine kullukla özgürleşemeyen insan, dünyanın, hazların, makamların, maddiyatın boyunduruğu altında kalacaktır. İnsan bedeninin en güçlü olduğu gençlik döneminde ruhun da güçlü olması namaz, oruç, dua gibi manevi gıdalarla beslenmekle sağlanacaktır.
Nebî (s.a.s.), iffetini koruyan, Allah karşısındaki sorumluluğunun bilincinde ve istikamet üzere olan gençleri, ilâhî azabın karşısındaki engellerden biri olarak tanıtmış ve “...Huşû duyan gençler, (namaz kılarak) rükû eden yaşlılar, emzikli bebekler ve otlayan hayvanlar olmasaydı mutlaka başınıza azap yağardı.” buyurmuştur. (Ebû Ya’lâ, Müsned, XI, 287; Hadislerle İslam, VI, 396)
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrahim, Hak yolunda mücadele ve çekilen sıkıntıları göğüsleme hususunda bütün gençlere örnektir. Hz. Yusuf da haram karşısında iradesine, duygularına hâkim olması ve iffeti ile model bir gençtir. Kur’an’da ismiyle anılan tek kadın olma özelliğine sahip Hz. Meryem, iffeti ve Allah’a itaati ile öne çıkmış genç bir hanımdır. Kur’ân-ı Kerîm’de mağaraya sığınan gençler olarak geçen Ashab-ı Kehf, putperest bir kavmin içinde Allah’ın varlığına ve birliğine inanmış, bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmış gençlerdir.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatının her alanı örnek olduğu gibi, gençlik dönemi de örnek ve modeldir. Peygamber Efendimiz 20 yaşlarında iken Mekke’de haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek amacıyla Hilfül Fudul denilen antlaşmaya iştirak etmişti. Yine Peygamber Efendimiz gençlik yıllarında ticaretle meşgul olmuş, dürüstlüğü ve güvenilirliği sebebiyle Mekkeliler ona Muhammedü’l-Emin demişlerdi.
“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekasür, 101/8) ayeti ile Rabbimiz ahirette mutlaka hesabın olacağını, insana sahip olduğu bütün nimetlerden sorulacağını hatırlatır. Her nimet bir imtihan vesilesidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) insana sorulacak soruları haber verir: “İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe hiçbir tarafa hareket etmeyecektir: 1. Ömrünü ne ile geçirdiğinden, 2. Gençliğini ne ile yıprattığından, 3. Malını nereden kazanıp, 4. Nereye harcadığından, 5. Öğrendiği bilgileri yaşayıp yaşamadığından” (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1)
Rabbimiz, gençliğimizi Rabbimize kulluk bilinciyle geçirenlerden olabilmeyi, gölgesinden başka gölge olmayan günde, gölgesi altında gölgelenenlerden olabilmeyi nasip eylesin.