Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu günahlardan kurtuluş ayı olan Ramazan-ı Şerifin gölgesi üzerimize düştü. İnşallah 16 Mayıs Çarşamba ilk orucumuzu tutarken, 15 Mayıs Salı gecesi de ilk teravih namazımızı hep beraber eda edeceğiz. Ramazan ayı, on bir ayın sultanı, rahmet, mağfiret, bereket ve daha nice güzellikleri içerisinde barındıran, Kur’ân-ı Kerîm’de adı zikrolunan ve değerine vurgu yapılan kutlu bir aydır. Allah Resulü (s.a.s.)’in manevî yaşantısında fark edilecek derecede bir değişiklik meydana geldiği, Cebrâil a.s. ile buluşup karşılıklı Kur’an okudukları, cömertliğinin doruk noktasına ulaştığı (Buhari, Savm, 7; Müaslim, Fezail, 50) bir aydır Ramazan. Kur’an’ın bu ayda indirilmesi, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e peygamberlik görevinin bu ayda verilmesi, farz olan orucun bu ayda eda edilmesi, müekked sünnet olan teravih namazının bu aya mahsus olması, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin Ramazan ayı içerisinde olması, bu ayın değerini ve önemini göstermektedir.
Ramazan, “Yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur” anlamındaki ramadî kelimesinden; “kılıcı veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki yalçın taş arasına koyup dövmek” anlamındaki ramd; “güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” mânasındaki ramdâ’ kelimesinden türeyen Ramazan, kamerî yılın şabandan sonra, şevvalden önce gelen dokuzuncu ayının adıdır. (Hacı Mehmet GÜNAY, Ramazan, DİA, İstanbul, XXXIV, 433) Güz yağmurları yeryüzünün tozunu, toprağını nasıl temizliyorsa Ramazan da öyle müminin günahlarından arınmasına vesiledir. Bu manada Ramazan mağfiret ayıdır. Rahmet Peygamberi (s.a.s.) “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, beş vakit namaz ile Cuma, bir sonraki cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan’a kadar aralarında işlenen günahların bağışlanmasına vesiledir.” (Müslim, Taharet, 16) buyurmuş, bu ayda samimi tövbe ve istiğfarların kabul olunacağı müjdelenmiştir.
Semadan inen rahmet çatlamış ve kurumuş topraklara nasıl can veriyor, ihya ediyorsa, Ramazan da duyarsızlaşmış, katılaşmış sinelere merhamet tohumları ekmek için geliyor. Öyle ki soframızı açtırıyor, cüzdanımızı açtırıyor. Yetimin başını okşamanın, kimsesize kimse, yoksula kol kanat olmanın ne demek olduğunu öğretiyor. “Üzerimizde yoksulun ve isteyenin hakkının olduğunu” hatırlatıyor bize. Zekat, fitre ile yoksul ve miskinler gözettiriyor. Kalplerimiz yumuşuyor. Böyle olunca kalbi yumuşak, eli açık, gönlü zengin kulun üzerine rahmet yağmurları gibi sağanak sağanak inecektir.
Ramazan, İslam’dan önce cahiliye döneminde aylardan bir tanesi idi. O dönemde insanlar, daha çok haram aylara değer verir, o aylarda savaşmazlar idi. Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep dört haram ay idi. Ramazanın değer bulması, 610 yılında Nur dağı Hıra mağarasında Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ilk vahyin gelmesiyle anlam kazandı. Zira Kur’an Ramazan ayında indirilmeye başladı. “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.” (Bakara, 2/185) Ramazan, Kur’an ayıdır. Gönüllere şifa, dertlere deva, hayat rehberi, yol gösterici bir kılavuz, insanlığın hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın delili, son ilahi mesaj Kur’an’ın bu ayda inmesi, Ramazan ayını özel kılmıştır.
Ramazan, oruç ayıdır. “Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin.” (Bakara, 2/185)buyuran Rabbimiz, Kur’an’ın indiği bu ayda oruç gibi İslam’ın beş esasından biri olan ibadeti farz kılmıştır. Kur’an ile şereflenen bu ay, oruçla taçlanıyor, on bir ayın sultanı oluyor. Gayesi takva olan oruç ile, müminin ahlakının güzelleşmesi, sabrı, isarı öğrenmesi, nimetlerin kadrini bilmesi, haramlardan uzak durmanın mümkün olabileceğini idrak etmesi hedeflenmektedir.
Rahmet ayı Ramazan içerisinde bin aydan daha hayırlı, koca bir ömre bedel bir geceyi sinesine gizliyor. Kadir gecesini “… Ramazan ayının son on gecesinde arayın!” (Muvatta, İtikaf, 6) buyuran Sevgili Peygamberimiz, Kadir gecesini bekleyen değil, arayanlardan olmamızı istiyor.
Ramazan’ı ihya eden bir mümin, Kur’an ve oruç mektebinden iki diploma/icazet sahibi ve günahlarından berat etmiş olarak bayrama ulaşır.
İşte Ramazan, evimize, gönlümüze misafir olmaya geldi. Bizi kaynaştırmaya, unuttuklarımızı hatırlatmaya, bizi Rabbimize daha çok yaklaştırmaya, bizi eğitmeye, bizi değiştirmeye geldi.
Rahmet ve cennet kapılarının açıldığı bu ayın gecesini gündüzünü, Allah’ın rızasını kazanmak, günahlardan arınmak, nefsi terbiye etmek için fırsat bilinmelidir. Oruçla bir taraftan vücut zararlı maddelerden arınırken, diğer taraftan nefis de terbiye edilmelidir. Yüce kitabımız Kur’an’ı gönül dünyamıza indirerek, okuyup, anlamaya, yaşamaya gayret edilmelidir. Kadir gecesine gelindiğinde yürüyen Kur’an nasıl olunur sorusu cevapsız kalmamalıdır. Cömertliği Ramazan’da zirve olan bir Peygamber’e, yaraşır bir ümmet olmada yarışılmalıdır. Namazın Cenab-ı Hakk’a kulluk ve vuslat vasıtası, secdenin, O’na en yakın an olunduğu şuuruyla, tadili erkâna riayet ederek, kıraatte harflerin hakkını vererek, acele etmeden namazı eda etmeye gayret edilmelidir. Unutulmamalıdır ki namaz bir yük, bir borç değil; ahirette ilk sual ve kurtuluş vesilemizdir.
Yüce Rabbimizden, Ramazan-ı Şerifi bizlerin, ülkemizin ve İslam âleminin hayrına vesile kılmasını diliyoruz. Rabbimiz bu Ramazan da inşallah bizleri “Kim Ramazan ayının faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan umarak, Ramazan’ı ibadetle ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman, 27; Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 13) hadisinin müjdesine ulaştırır.