Sadaka, sıdk kökünden türemiş olup, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya dinen zorunlu maddî yardımları, bu çerçevede verilen para ve eşyayı ifade eder. (bk. Ali Duman, Sadaka, DİA, 35/383-384) Fatr kökünden türeyen fıtr kelimesi ise, oruca son vermeyi, orucu açmayı ifade eder ki iftar kelimesi de buradan gelmektedir. Hicretin 2. yılında (Şubat 624) vacip olan sadaka-i fıtır, dilimizde daha çok fitre olarak ifade edilmektedir ki; insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. Vacip oluşu, sünnetle sabittir. (bk. Din İşleri Yüksek Kurulu, Zekât Sıkça Sorular, DİB, 2017, s. 37) Ramazanda hastalık, yolculuk, aşırı yaşlılık gibi bir mazeretle oruç tutamayanlarında fitre vermesi vaciptir. (bk. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad.: Ali Fikri Yavuz, Ankara 1993, s. 344)
Sadaka-i fıtır, oruçludan sadır olan bir takım hataların telafisine, Allah katında orucun kabulüne, ihtiyaç sahiplerinin desteklenmesine, bayram sevincinin yoksullarla birlikte yaşanmasına vesile olması gibi hikmetleri vardır. Ramazan ayında oruç ve diğer ibadetlerin verdiği manevi güçle zekât, fidye ve sadaka-i fıtır verdiği maddi güç birleşerek toplumda kaynaşmaya, birlik ve beraberliğe vesile olmaktadır.
Hanefi mezhebinde, Ramazan bayramı sabahı imsak vaktinin girmesi ile temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80,18 gr altın/değerinde) mala sahip olan her Müslümana kendisi ve velisi olduğu kişilerin fitrelerini vermesi vaciptir. Zekâttan farklı olarak fıtır sadakasında nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez. Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür. Bununla birlikte anne-babasının, büyük çocuklarının, karısının, kardeşlerinin ve diğer yakınlarının fitresini ödemek zorunda değildir. Ancak vekâletleri olmadığı hâlde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur. (bk. Zekât Sıkça Sorular, s. 38-39)
Fıtır sadakası, zekâtın verileceği Tevbe suresi 60. ayette bildirilen kişilere verilir. Bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini bakmakla yükümlü olduğu annesi, babası, dedeleri ve ninelerine, erkek/kız çocuklarına, onların torunlarına, kendi eşine veremez. Bunların dışında zengin olmamak şartıyla kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalara zekât ve fitre verilebilir. Zekât ve fitre nisap miktarı mala sahip olan zengin kişiye ve babası zengin olan buluğ çağına ulaşmamış çocuğa da verilemez. (bk. Zekat Sıkça Sorular, s. 41-42)
Fıtır sadakasını yoksulların ihtiyaçların karşılamak için bayramdan önce vermek daha güzeldir. Bayram sabahına kadar sadaka-i fıtır verilmemiş ise, bayram günlerinde ödenmesi gerekir. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitrelerin mümkün olunan ilk fırsatta ödenmesi gerekir, aksi takdirde yükümlülükten kurtulmuş olunmaz.
Fitre asrı saadette buğday, arpa, hurma ve kuru üzümden verilirken, günümüzde bir kişinin sabah akşam normal doyumu ölçü alınarak tespit edilmektedir. Fitreyi bu sayılan gıda maddelerinden vermek mümkün olmakla birlikte, günümüzde değerini para olarak vermek fakirin lehine olacaktır. Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılamak, aynı zamanda onun bayram sevincine iştirak etmesine sağlamaktır. Fitre miktarı Din İşleri Yüksek Kurulunca 2020 yılında 27 tl olarak belirlenmiş olup, bir kişiye verirken bir fitre miktarının altına düşülmemesine, bir fitrenin ikiye bölünmemesine ve fitre niyeti ile verilmesine dikkat edilmelidir. Niyetin kalpten yapılması yeterli olup, verirken bu benim fitremdir denilmesi gerekmez. Fitre verirken kişi isterse maddi durumuna göre 27 tl’nin dilediği kadar üzerine çıkabilir. Kişi, fitrelerini bir fakire topluca verilebileceği gibi, birden fazla fakire de verebilir, kendi yerine bir başkasını vekil kılarak da fitresini ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilir. Ayrıca günümüz şartlarında EFT, havale vb. yollarla fitre verilebilir. Burada bayram sabahından önce fitrenin verilecek yere ulaşmasına dikkat edilmelidir. Fitre ve zekât cami, Kur’an kursu, okul vb. kurumlara temlik yani mülk edinme şartı gerçekleşmediği için verilemez. Bunun yerine cami ve Kur’an kursunu hayırlarımızla destekleyebiliriz. Ancak Kur’an kursunda öğrenim gören öğrenciye verilebilir. Dul, yetim ve öğrenci zekât ve fitre alarak nisap miktarı servete ulaşırsa, bu kişilerin zekât ve fitre almaları caiz olmaz. Fitre ve zekât, Tevbe suresi 60. ayet-i kerimede bildirilen zekâtın verileceği yerlere ulaştırmak şartıyla derneklere ve vakıflara verilebilir. Dernek, vakıf ve vekâlet yoluyla fitre toplayanların topladıkları fitreleri bayram sabahından önce yerlerine ulaştırmaları gerekmektedir. (bk. Din İşleri Yüksek Kurulu, Fetvalalar, Ankara 2018, s. 235-269; Zekât Sıkça Sorular, s. 9-41; Lütfi Şentürk, Seyfettin Yazıcı, İslam İlmihali, Ankara 2016, s. 289-291; Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s. 344-346 )
Rabbim, zekâtlarımızı, sadaka-i fıtırlarımızı ve tüm hayırlarımızı samimiyetle eda edebilmeyi, yaptığımız yardımlarla Cennetin sadaka kapısından girebilmeyi, Ramazan bayramını sağlık ve afiyet içerisinde idrak edebilmeyi lütfeylesin.