65 yaş üzeri hedef kitle içinde yer aldığımdan Koronavirüs salgın hastalığını evde beklemek, her an kapı çalınacak, beyaz önlük takıp meçhule götürecekler duygusu altında yaşamak insanın psikolojisini alt -üst ediyor. 65 yaş üzeri olarak el üstünde tutulmayı beklerken, Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın ev hapsi yetmezmiş gibi Koronadan ölenlerin yüzde 92’ sinin 60 yaş üzeri olduğunu söylemesi yok mu?.. Doktorun ümit kesilen hastasını eve gönderirken “Ne yersen ye! “ demesine benziyor. Biri Sayın Koca’ya sık yaş telaffuz etmemesini hatırlatmasında yarar var.
Ev hapsinde olmamın psikolojik bozukluğu yetmezmiş gibi, toplumun bilgi edinme, bilinçlenme, haber alma hakkını sahaya çıkamadığım için yerine getirememenin vicdani rahatsızlığı da eklenince üzüntüm bir kat daha artıyor. Hastalığı halkımız nasıl karşılıyor, tedbirlere ne ölçüde uyuyor, ihtiyaçlar karşılanıyor mu, işyeri kapalı esnafın hali ne durumda, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler hangi faaliyet içinde. Bunları çoğaltabiliriz. Tüm bu sorulara sütunlarımızda maalesef yeterli cevap veremiyoruz.
10-20-30 yıl sonra yüzyılın olayı olarak tarihte yerini alacağı düşünülen Koronavirüs salgınının Çankırı’daki seyrini incelemek isteyen araştırmacılar, öğrenciler örneğin Doğruyol Gazetesi arşivlerinde pek bir şey bulamayacak. Bulunduğu yörenin hafızası olan yerel gazeteler; koronavirüs’ün Çankırı’da ilk görülmesi, alınan tedbirler, hastaların hangi hastane veya hastanelerde tedavi edildikleri, ne kadar personelin hizmet verdiği, çalışma hayatları, yatak sayısı, test sayısı, vaka sayısı, vefat ve iyileşen hasta sayısı, ilçelerdeki dağılımı, sağlık ve güvenlik görevlilerinin vaka içindeki sayısı, 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri ile sosyal mesafeyi korumayan vatandaşlara ne ceza yazıldığı vb okuyucularına yansıtmak, onları aydınlatmak, yol göstermek ister. Basın bunun için var. Oysa bu bilgiler ve daha fazlası Valilikte saklı. Yerel bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması Bakanlıkça yasaklanmış. Haklı nedenleri olabilir. Her şey, her geçen gün değişiyor, gelişiyor. Bu yasağın bir an önce gözden geçirilip kaldırılması gerektiği düşüncesindeyim.
Yasağa gelelim: Yukarıdaki bilgiler yasağa rağmen ilk günden başlayarak kimi illerde el altından kamuoyuna servis edilirken, son haftalarda sayıları artan illerde yerel resmi kanallardan gazetelere servis ediliyor. Yayınlandı diye yer yerinden oynamıyor, ölü sayısı artmıyor, gazeteler kapatılmıyor.
Halkın önünü görmesi, Türkiye ortalamasının neresinde olduğumuzu görmesi yönünden bu yasağın kalkması lazım. Alınan tedbirler ışığında vakada düşüş varsa tedbirler artırılarak salgından ilk kurtulan il biz olmak için yarışmalıyız. Yok, vakada artış yaşanıyorsa; teşhis edilir, eksikler giderilir, tedbirler arttırılır. Gerçek ne kadar saklanırsa spekülasyonda o kadar artış olur. “Bana bir şey olmaz” zihniyeti, “ölüm yok ya! “ düşüncesi rehavete sürükler alır başını gider, mücadeleyi kaybederiz. Diğer yönden vaka sayısı fazla ondan saklanıyor düşüncesi de paniğe yol açabilir.
Bu felâket ile daha uzun süre yaşamak durumunda olduğumuz gerçeğini kabul edelim, kabuğumuzu kıralım, sadece Bakanlık kararları, karantinaya alınan yöreler , maske üretimi, yalan haber açıklamaları dışına çıkıp topyekun mücadele edelim.
Hepimiz aynı gemideyiz…