Bir dostun ziyaretinde, şehir merkezinin burnunun dibindeki Yeniceköy’de yaşanan bir gerçeği (belki bilenler vardır ) ilk kez duyma şaşkınlığı yaşadım.
Şehir merkezine yakın olmasına rağmen hiçbir dönemde, hiçbir siyasi yapılanma mahalle olmalarını teklif dahi etmediği bu köyün neden mahalle olmak istememesindeki sırrın, demokratif yapılarının bozulmasına kesinlikle izin vermeme geleneğinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Benim duyduğum; doğrudur yanlıştır - yanlışsa düzeltiriz - bu köy ile kan bağı olmayan kişi veya kişilerin, köyden bir avuç toprak satın alma şansı yok!.. Ne kadar astronomik fiyat da verirseniz verin... Alamazsınıııız!..
Bir örnek vermek gerekirse, bir vatandaş internet vasıtası ile Milli Emlak’a ait toprak satın almış. Yanlış yapmış... Ne şekilde vazgeçirdiler bilinmez, toprak o köy ile kan bağı olmayan yabancıya gitmemiş... İPTAL!...
Türkiye Yeniceköy’ü örnek almalı...
T.C. vatandaşı olmayan yabancılar, parayı bastırdıklarında; “Kimsin, nesin, in misin, cin misin?” demeden, kim olduklarına bakılmadan istedikleri ev, arsa, ticarethaneyi rahatlıkla satın alabiliyor. Sınırları yolgeçen hanına dönen Türkiye’de siz paradan haber verin.
Yine bir başka sohbette apartman sakini derdini açtı.
Apartmanlarından bir yabancı uyruklu ünlü bir avukattan daire satın almış. Taşınması ile birlikte apartmanı böcekler basmış, kendirline özgü kokudan durulmuyormuş.... Ne yapsalar etseler haşereyi kesememişler. Şikâyetçi, apartman sakini yönetici ile papaz olduk, diyor...
Evin reisi de başka havaymış... Kokmaz, bulaşmaz, selam dahi vermez, hatta asık suratı ile apartman sakinlerini ürkütüyormuş. Yani kültürel yapısı ile de yabancı olup değişmeye, uyum sağlamaya pek niyeti yok demek ki...
Bir tarafta Yeniceköy, diğer tarafta Türkiye gerçeği.