Bir Ahilik Haftası Yaran Kültürü kutlamasını daha geride bıraktık. 35. Ahilik Haftası geçmiş yıllara göre katılım yönünden sönük geçti. Bakanların katıldığı, Belediye Meydanını dolduran halkın gösterileri dikkatle izlediği kutlamaları özler olduk.
Çankırı bu kutlamalardan ya çekilmeli veya anlamına uygun, hakkı ile kutlamalı diye düşünüyorum.
Bu yılki kutlamalar esnaf ve sanatkârın bayramı değil de bürokrasinin bayramı gibiydi. Atatürk Anıtı ve 100. Yıl Kültür Merkezi Salonundaki törenlerde bunu görmek mümkündü. Esnaf oda başkan ve yöneticileri ile esnaf kesimini ara ki bulasın. Bürokratların arasında kaybolup gittiler…
Bazı esnaf oda başkan ve yönetim kurulu üyeleri ya görevlerini hakkı ile yapmalı veya daha iyi yapacak birine/birilerine bırakmalı. O makam boş kalmaz. İnsan senede bir bayrama da katılmaz mı? Sanki katılmamayı alışkanlık haline getirmişler.
İçlerinde çoğunluğu 4 ve 5. dönemini yapan bazı kurt başkanlar daha bu yılbaşında yaptıkları kongre ile güven tazeledi (!). Başkanlığı bırakmaya yanaşmayıp kongrelerde rakip aday çıkacak diye uykuları kaçan bazı başkanlar, başkan seçilip ertesi günü başladıkları “Sahibimiz yok, para yok” vb yakınmalarla kendilerini güya savunuyor.
Başkan ve yönetim kurulu üyelerinde öyle görev aşkı ve sorumluluk duygusu olmalı ki, kapı kapı dolaşıp üyelerini etkinliklere davet etmeli. Tıpkı kongrelerde çoğunluğu sağlamak ve sandıktan güçlü çıkmak için üyeleri işyerlerinden taşıttıkları, telefon veya kapılarına kadar gidip eğilip bükülüp davet ettikleri gibi.
Esnaf odaları ne kadar birlik ve beraberlik içinde, güçlü olursa sesleri o denli gür çıkar. Bölük- pörçük esnaf odalarını siyasiler de, karar makamındaki kişi ve kuruluşlar da ciddiye almaz, randevu vermez, ellerinin tersi ile iter.
Sayın başkanlar omuzlarında ağır yük taşıyor. Üyelerin veballeri üzerlerinde. Onların sesi olmalı, her yerde temsil etmeli, haklarını savunmalı. Bunun dışında yaptıkları veya hiçbir şey yapmamaları vurdum duymazlık.
Üyelere gelince; kongreye katıl/katılma, seçimde oy ver /verme fark etmez. Sorgulayıcı, hesap sorucu olmalı. Kapalı kapılar ardında konuşmak, eleştirmek kolay. Senin de görev ve sorumluluğun var. Yerine getirmiyorsan sen de hak ediyorsun. O zaman kimseye bir diyeceğimiz kalmıyor. Yolunuz açık olsun!..