26 Kasım 2008 tarihinde Çankırı’da Atatürk Anıtı yanında doğalgaz meşalesi yanması ile halkı tereddütlü bekleyiş sardı. Isınabilir miyiz, “pahalı” diyorlar altından kalkabilir miyiz, vana senin elinde değil ki ya akışı keserlerse?.. Bu sorular dost meclislerinde devam edip gidiyordu.
Çankırı halkı her zaman olduğu gibi doğalgazda da “Bekle Gör “ mantığına göre; evine / işyerine doğalgaz hattı bağlatmayı zamana bıraktı. Evlerine ilk doğalgaz çektiren öncü kuvvet ailelerin yorumları önemliydi. Ödemeler o gün odun- kömüre göre farklıydı. Isınıyorlar mıydı? Çok ısınmak çok para mı demekti?..
KARGAZ abone sayısını artırmak için az zorluk çekmedi. Mutfak ve banyodaki kolaylık, ucuz olması vatandaşı öyle bir sardı ki, evine/ işyerine ısınmak için doğalgaz bağlatmak isteyenler KARGAZ’ın kapısını aşındırmaya, sıraya girmeye, araya aracı koymaya başladı.
Halk rahatlığa, temizliğe öyle alıştı ki; fiyatı artarmış, akış kesilirmiş, bomba gibi patlarmış aklına gelmez oldu, ev ve işyerlerinde tedbir olarak baca deliği dahi bırakmaya gerek duymadı.
Geldik bu güne…
Doğalgaz faturalarına yansıyan yüzde yüz, yüzde yüz yirmi oranındaki zam vatandaşı “Yandım Anam!” diye hoplattı. Öyle bir hoplattı ki başı tavana vurdu. Altından kalkılacak gibi değil.
Kürekleri atan vatandaş artık geriye de dönemiyor. Nasıl dönsün? Odunu kömürü buldu, sobayı da bir şekilde ele geçirdi, nerede yakacak, balkonda mı? Elektrik ile ısınsın, derseniz sobanın/doğalgazın verdiği ısıyı verir mi, para mı dayanır…
Elektrik demişken aklıma geldi.
Isparta’da yaşanan günler süren elektrik kesintisini de göz ardı etmemek gerek. Geçen haftalarda pazar günü haber verilerek Çankırı il genelinde uygulanan bir günlük bakım elektrik kesintisinde bir düşünsenize…
Her nimetin bir külfeti olur.