İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 4 Kasım 2019’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “seçimi ihmal edenler ahmaktır” sözleriyle YSK üyelerine alenen hakaret ettiği, bu sözün, kurul üyelerinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olduğu İBB Başkanlığı seçiminin 6 Mayıs 2019'da YSK tarafından iptal edildiği nazara alındığında, söylemin kamu görevlisi olan ve kurul halinde çalışan mağdurlara yönelik olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı" İmamoğlu'nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik, "zincirleme şekilde kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret" suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması istemiyle hazırlanan İddianamenin kabul edildiği İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yargılama sonucunda 14.12.2022 tarihinde açıklanan karanla İmamoğlu’nun 2 yıl 7 ay 15 gün hapsine hükmedildi.
(İmamoğlu savunmasında “ahmak” kelimesini İçişleri Bakanı Sayın Süleyman SOYLU için kullandığını söyleyerek suç işlemeye devam etti. Nitekim bu hakareti ile ilgili açılan başka bir dava da devam ediyor. Ayrıca; İçişleri bakanının seçimleri iptal etme yetkisi olmadığını orta mektep talebeleri bile biliyor)
Daha karar açıklanmadan taraftarlarına “Saraçhanede toplanın” talimatı veren İmamoğlu ve “ablan kurban olsun sana” diyerek yollara düşen Meral ablası karar açıklandıktan sonra o kadar üzüldüler(!) ki liseli ergenler gibi “çak” yaptılar, yetmedi bugüne kadar eşi/benzeri görülmemiş bir üzüntü(!) gösterisi sergileyerek ağızları kulaklarına varacak bir şevinçle kucaklaştılar, sarmaş dolaş oldular, el ele görüntüler verdiler ve “bir tatlı huzur almaya geldiler karardan”
Söylediklerine göre her şey yeniden başlıyormuş.
Bir sevinç, bir neşe, bir fiyaka sormayın gitsin.
İyi de eğer bu adaletsiz ve haksız bir kararsa, sadece halayın eksik olduğu bu sevinç neyin nesi?
İmamoğlu’nun mahkemenin adaletsiz olduğunu iddia ettiği karardan duyduğu sevinci kendi genel başkanı Almanya’da iken (tesadüf mü yoksa Brütüs’lerin ihaneti mi siz karar verin) Akşener ile liseli ergenler gibi abartılı tavırlarla paylaşması uluslar arası karar vericilerin yeni bir siyasi mühendislik çalışması olarak dikkatimizi çekiyor.Kuşkusuz bu mühendislik çalışmasının hedefinde Kılıçdaroğlu var.
Herkesin gördüğü bu gerçeği Sayın Kılıçdaroğlu’nun görmemesi mümkün olmadığına göre, ablasıyla rabbi yessirli zamane Fatih’inin söyledikleri gibi gerçekten de “her şey yeniden” başlıyor.
Ama onların zannettikleri gibi kendilerine yarayacak şekilde değil, aksine CHP içinde daha radikal kararların alınacağı ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu ihaneti asla unutmayacağını her vesileyle göstereceği ve muhtemelen “patron benim otur oturduğun yerde Ekrem” kıvamında yeni ve şaşırtıcı başlangıçlar..
Değerli Gazeteci Mahmut Övür köşe yazısında bir CHP'li’nin olup bitenleri şöyle anlattığını yazdı; "Altılı Masa artık yok hükmündedir. İttifakla bir karar çıkmayacağı anlaşıldı. Çünkü şu çok net: Akşener, masaya İmamoğlu'nu dayatarak emrivaki yapacak. Bu basit bir operasyon değil, bir darbedir..."(16.12.2022/Sabah)
Bunun bir darbe olduğunu düşündüklerine göre darbecilere hesap sormak için düğmeye basılması da da an meselesidir.
Bekleyelim, görelim..
*****
Mağduriyeti oynamakla mağdur olmanın ayı şey olmadığını görmek istemeyen çakma kahramanların unuttukları gerçek şudur ki zil takıp oynadıkları ve sarılmalara doyamadıkları karar bir ilk derece mahkeme kararıdır ve yargı süreci henüz sonlanmamıştır.
Kararın adil olmadığını düşünüyor iseler yapacakları ilk iş, davayı İstinaf’a taşımaktır, zil takıp oynamak değil.
Kararı beğenirsiniz, beğenmezsiniz hatta eleştirebilirsiniz ama buradan “çak” yapılacak bir “mağduriyet” hikâyesi çıkmaz.
Kesinleşmemiş hükümle YSK üyelerine hakaret ettiği için ceza alan İmamoğlu’nun şiir okuduğu için dönemin yargısı(!) tarafından mahkûm edilen ve hapis yatan Sayın Cumhurbaşkanı ile kendisini bir tutarak “mağduriyete” sığınması ve ablasının da bu sığınmaya siyasi destek vermesi olsa olsa Güldür Güldür skeçlerinde rastlanabilecek bir komikliktir.
Kaldı ki İstinaf ’tanda aleyhe bir kara çıksa dahi Yargıtay’ı var, o da aleyhe mi çıktı? Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı var, yani var oğlu var.
İlk derece mahkemesi beraat verseydi bu da kesin karar değildi?
Yine kesinleşme süreci devam edecekti.
En iyimser tahminle lehe ya da aleyhe sonuçlansa dahi en az üç yıllık bir kesinleşme süresi var.
Kaldı ki İstinaf ve Yargıtay aşamasında kararın lehe bozulma ihtimali de var.
İmamoğlu’nun ne özelliği ve ayrıcalığı var ki her Türk vatandaşı için geçerli olan yargısal süreç onu mağdur ediyor?.
ABD, İngiltere, Almanya aday olmasını istiyor diye beyefendi yargıdan muaf mı tutulacaktı?
Bu şartlarda İmamoğlu’nun adaylığına engel bir hal var mı?
Yok.
Peki, İmamoğlu aday mı?
Ablası ve sırtını dayadığı uluslararası karar vericiler çok isteseler de henüz böyle bir resmi açıklama yok.
CHP’nin adayının Kılıçdaroğlu olması gerektiği partili yöneticiler tarafından ifade edilirken, Sayın Kılıçdaroğlu da her fırsatta adaylığını vurguluyor ve İmamoğlu ve Yavaş’ın belediye başkanı olarak hizmetlerine devam etmeleri gerektiğini ısrarla söylemiyor mu?
Söylüyor.
ABD, İngiltere ve başlamadan biten Almanya seyahatleri Sayın Kılıçdaroğlu’nun uluslararası karar vericileri kendi adaylığına ikna etmek için yapılmadı mı?
Yapıldı.
Eeee, o halde Sayın Kılıçdaroğlu Almanya’da iken İmamoğlu ve “dayan geliyorum” diyerek Ankara’dan gelen ve can ciğer kuzu sarması görüntüler verdikleri ablasıyla birlikte neyi hedefliyorlar?
Bu sorunun cevabı çok açık.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüp yüzüp kuyruğuna getirdiği cumhurbaşkanlığı adaylığını önlemeye çalışıyorlar.
Evet, ortada kesinleşmiş bir karar olmamasına, hukuk yolları sonuna kadar açık olmasına ve üst yargı organlarında kararın onanması kadar bozulma ihtimali de bulunmasına rağmen bu davullu zurnalı mağduriyet tiyatrosu Kemal bey’in adaylığını önlemek için düzenlenmiş ve senaryosu da uluslararası karar vericiler tarafından yazılmış lümpen bir gösteriden ibarettir.
İmamoğlu, kendisini Belediye Başkanı yapan Genel Başkanının adaylığını önlemek için bir başka partinin genel başkanı ile aleni işbirliği yapmakta, üstelik bunu “beni aday olarak göstermeye mecbursunuz” kibriyle dayatmaktadır.
Artık ok yaydan çıkmıştır.
Bundan sonrası toz duman.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak; "Altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı nerelerde yazıldığı belli olmayan siyaset mühendisliği senaryoları ile hiçbir zaman belirlenmeyecektir” diyerek bu tezgâhın farkında oldukları mesajını vermiştir.
Adaylık için olağanüstü çaba gösteren Kılıçdaroğlu eğer bu tezgâh karşısında geri adım atarsa Genel Başkanlığının hiçbir anlamı kalmaz.
Çünkü daha şimdiden frenleyemediği ve arkasından dolap çeviren İmamoğlu eğer aday olur ve seçimi kazanırsa Kılıçdaroğlu’nun partide hiçbir etkisi ve gücü kalmaz.
İmamoğlu CHP’nin belediye başkanı olsa da hafızalara kazınan sarmaş dolaş görüntülerle İYİ Partinin Belediyle Başkanı gibi davranmaktadır. Zaten Akşener de İmamoğlu’nun kendi partilisi gibi görmektedir.
İyi Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray’ın; Akşener'in, İmamoğlu'nun yanına önce gitmesi Kılıçdaroğlu'nun aleyhine mi oldu?' sorusuna verdiği "Kılıçdaroğlu'nun olmaması bizim lehimize oldu” cevabı da Akşener’in masa ortağı Kılıçdaroğlu’nun en küçük bir açığını bulmak için nasıl fırsat kolladığını ve bulunca da nasıl değerlendirdiği/değerlendireceğini göstermektedir.
Aynı numaraları MHP’de iken Fetöcü hâkimlerin desteği ile tarlalarda bahçelerde kongre yaparak Sayın Bahçeli’nin ayağının kaydırmak için denemişti..
Bunlar seçim kazansalar birbirlerinin kuyularını kazmaktan icraat yapmaya (nasıl olsa icraatı ABD ve AB yapar diye içleri rahat) vakit bulamazlar.
Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin polis ve jandarmasını cari açığı kapatmak için “uyuşturucu ticareti yaptıklarını iftirası atarken, Türk ordusuna kimyasal silah kullanmak iftirası atanlara destek verirken, İçişleri bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya mafya babaları ağzıyla saldırırken, kamu kurumlarına baskına giderken, Fetö ve PKK destekçileriyle işbirliği yaparken gösterdiği cesareti ve kararlılığı arkasından dolap çevirenlere gösteremediği için kendisine kumpas kuran Brütüs’lerin yetişip serpilmesinde payı ve sorumluluğu vardır.
İddialara göre Yardımcısı Muharrem Erkek kayda alınan konuşmasında, Ekrem İmamoğlu’na; “Başkan bu iş seninle olur. Kemal Bey yaşlı, onunla olmuyor. Senin aday olman lazım...' diyerek kuyusunu kazıyor ama Sayın Genel Başkanın ruhu duymuyor.
Daha da ilginci yine Mahmut Övür’ün yazdığına göre (16/2022 Sabah) Ankara CHP kulislerinde, "Bu işin arkasında da FETÖ” olduğu söyleniyormuş.
Nerede bir kumpas, ihanet, dolap, dümen varsa orada Fetö’nün bulunması varlıklarının temel nedenidir.
Dün iktidara kurdukları kumpaslar nedeniyle yakınlık duydukları ve kimin zaman ağzıyla konuştukları Fetö’nün dostluğunun köprüyü geçinceye kadar dayı demekten ibaret olduğunu anlamalarına neden olduysa bu kumpasta bile bir hayır vardır.
FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen CIA Ajanı ve 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü nedeniyle Türkiye’de yargılanan firari Henri Barkey’in, İmamoğlu için resmi Twitter hesabından yaptığı şu paylaşım bile Kılıçdaroğlu’na yapılan darbede Fetö parmağı olduğunun açık bir kanıtıdır.
“Paradoksal olarak İmamoğlu’nun mahkûm edilmesinden sonra bugün iki büyük kaybedenden biri Erdoğan, çünkü insanlar gerçekten onun bir otokrat haline geldiğini görecekler. İkinci kaybeden, cumhurbaşkanlığına ortak aday olacağını sanan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu.”
Sayın Kılıçdaroğlu aday olmak için bu şerefsizden mi izin alacak ki aday olacağını sanan diyebiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan kin ve düşmanlıklarını biliyoruz.
Ama kendileri için af vaadinde bulunacak kadar cömert davranan Kılıçdaroğlu’na neden karşılar?
Saraçhane Kabare Show maskeleri indirmiş, post modern Brütüsleri ortaya çıkartmıştır.
Bu saatten sonra o cephede hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Kim kazanırsa kazansın kazanan için onlar için bu bir “Pirus Zaferi” olacaktır.
Senaryosunu Uluslararası karar vericilerin yazdıkları ve sadece kendilerine biat edenleri/edecekleri oynattıkları oyunlardaki küçük rollerine bakarak her şeyin yeniden başladığını zanneden “erken rezervasyonculara” naçizane tavsiyemizdir.
Bir; Dereyi görmeden paçayı sıvamayın.
İki; Vakitsiz öten horozun başını keserler.
Üç; Son gülen iyi güler.
Dört; Ummadığınız taş baş yarar.
Beş; Kahraman rolü oynamakla kahraman olunmaz.
Altı; Taklit aslını yaşatır.
Yedi; El atına binen tez iner.
Bir soru da Sayın Kılıçdaroğlu’na;
15 Temmuz’a tiyatro ve kontrollü darbe demiştiniz peki, 14 Aralık’ta Saraçhane’de “liseli ergenler gibi sarılmalar, kucaklaşmalar, el ele tutuşmalar ve ‘çak’ yapmalar” nedir?