İstiklal Caddesini kana bulayarak altı vatandaşımızın ölümüne 81 vatandaşımızın da yaralanmasına neden olan bombalı eylemini gerçekleştiren Suriye asıllı Ahlam Albashır, patlayıcıyı temin eden ve teröristin Suriye’den karı koca görüntüsü vererek birlikte geldiği, İstiklal Caddesi’ne birlikte gittiği Bilal ile kanlı eylemi organize eden Ammar Jarkas ve kardeşi Ahmet Jarkas’ın 10 saat gibi kısa bir sürede yakalandılar.
Eğer tetikçi yakalanmasıydı Yunanistan’a kaçırılıp orada infaz edilerek ortadan kaldırılmasıyla içeride ve dışarıda hazırda bekleyen hainler sürüsü devleti suçlamak ve PKK’yı aklamak için provokasyona devam edeceklerdi ama hevesleri kursaklarında kaldı.
Olay sonrası yaptıkları telefon görüşmelerinde “kız önemli değil infaz edin Ammar bizim için çok önemli onu mutlaka dışarı çıkartın” talimatı verilmesi, örgütün gözünde kadının “kullan at” mendili” kadar değeri olmadığını gösterirken ota bota açıklama yapan kadın hakları örgütlerinin bu yalın gerçeği görmemeleri dertlerinin kadın haklarını savunmak olmadığının da açık bir göstergesidir.
Devlet büyük bir hızla olayı aydınlatarak Kobani talimatlı açık bir PKK eylemi olduğunu kanıtlarıyla ortaya koymasına rağmen “katil PKK” dememek için kendilerini yırtan gazeteci kılıklı işbirlikçi/soytarılarla PKK ve Fetö’nün beslemeleri, içlerinde 9 yaşındaki bir çocuğun hayattan kopartıldığı, günahsız çocukların öksüz ve yetim kaldıkları bu alçakça katliamı hükümetin/devletin yaptırdığını söyleyerek PKK’nın değirmenine su taşıdılar.
Bu muhalefet filan değil, düpedüz PKK severliktir.
Zaten PKK ve Fetö de bu kullanışlı hainlere güvenerek eylem yapmaktadırlar.
PKK/PYD/YPG terör örgütü ABD tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirilen bu kanı bozuk 4 ay önce Bilal Hasan isimli bir başka alçakla birlikte kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yapmış.
İsmi bilinmeyen ve kaydı olmayan Suriye uyruklu bir teröristin özellikle seçilmesi ABD’nin eğit-donat-kullan politikasının bir sonucudur.
Yani kış kışlığını puşt puştluğunu yapmaya devam etmektedir.
Saldırı talimatını örgütün Kobani Merkezi veriyor.(Hani şu içimizdeki işbirlikçilerinin tahrik ve azmettirmeleriyle Yasin Börü ve 32 masum şehit edilmesine neden olan Kobani)
Peki, Kobani kimin kontrolü altında?
Evet bildiniz; ABD/AB.
Türkiye gerçekleri her platformda anlatmasına rağmen ABD ve AB, ısrarla ve inatla YPG/PKK'ya kol kanat gerdiler.
YPG ile PKK arasında bağlantı kurulamasın diye terör örgütüne yeni isim koyan ABD idi.
ABD Özel Kuvvetler Komutanı Raymond Thomas'ın talimatıyla YPG'nin adı Suriye Demokratik Güçleri (!) olarak değiştirildi. Böylece PKK’yı desteklememiş(!) olacaklardı.
Thomas 2017 de terör örgütüne, içinde "demokratik" kelimesi geçen bir isim koymanın "zekice bir hamle" olduğunu söylemişti.
ABD liderliğindeki koalisyon, Suriye ve Irak'ta YPG/PKK'lı teröristleri eğitiyor, donatıyor, sonra da masum insanlarımızı öldürmek üzere Türkiye’ye gönderiyor.
ABD, 2014'te DEAŞ (ki DEAŞ’ı ABD’nin kurduğunu bizzat Trump söylemişti) ile mücadele adı altında YPG'li militanlara desteğe başladı. Kobani, Haseke ve Afrin'de 8 binden fazla militana profesyonel asker niteliği kazandırdı.
ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM), Kobani'de kurduğu sözde 'Akademi'de teröristlere özel eğitimler verdi.
5 yılda PYD/PKK'ya milyarlarca dolar aktarıldı. TIR'lar, uçaklar dolusu silah ve teçhizat sevkiyatı yapıldı. ABD ve Batı medyası, kadın teröristleri 'kahramanlar' olarak yansıttı.
Yetmedi Türkiye’nin yaptığı sınır ötesi operasyonlarda öldürülen PKK/PYD’li katiller için taziye mesajları yayınladı.
Şimdi aynı ABD kalkmış İstiklal Caddesinde şehit edilen kardeşlerimiz için taziye mesajı yayınlamış.
“Tavşana kaç tazıya tut” misali tam bir ikiyüzlülük ve sahtekârlık örneği.
İşte bu nedenle İçişleri Bakanı Sayın Süleyman SOYLU tarafından bu sözde taziyeleri kabul edilmeyerek suratlarına çarpıldı.
Çünkü sayın bakanın söylediği gibi PYD’yi kim besliyorsa, PKK’ya kim iç istihbarat bağlıyorsa fail odur. Piyonları çok fazla tartışmanın bir anlamı yoktur.
Bir fahişe kadar şerefi olmayan alçağın giydiği tişörtün üzerinde yazılı New York ibaresi de azmettiricinin kim olduğunu göstermektedir.
Yusuf Meydan ve 9 yaşındaki kızı Ecrin meydan, öğretmen Arzu Özsoy ve kızı Yağmur Uçar, Âdem ve Mukaddes Elif Topkara’nın gerçek katili Ahlam Albashır ve onun gibi sütü ve kanı bozuk alçakları eğitip donatıp Türkiye’nin üzerine salan ABD’dir.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrich ve heyetini PKK/YPG elebaşı "Mazlum Abdi" kod adlı Ferhat Şahin'in ayağına yollayan ABD’dir.
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) komutanı Michel Erik Kurilla'yı da YPG elebaşı Şahin'e taziye sunmaya gönderen ABD’dir.
Terör örgütüne Senato’dan milyarlarca dolarlık ek ödenek tahsis ederek can suyu veren ABD’dir.
Sınırlarımıza 4 kilometre mesafede PKK ile ortak tatbikat yaparak Türkiye’ye gözdağı vermeye kalkan devlet kılıklı çete ABD’dir.
ABD öncülüğündeki koalisyon sözcüsü Albay Myles Cagins, YPG/PKK’nın kadın kolu YPJ’nin ABD destekli eğitimlerini sosyal medyadan PKK sloganıyla kutlarken; “aslan aslandır ha dişi ha erkek. Yeni savaşçılara tebrikler, çok yaşayın” ifadelerini kullanmıştı.
Bu alçakça saldırının ABD ve Avrupa basınında terör saldırısı olarak görülmemesi aralarındaki organik bağı göstermektedir.
Türkiye’deki besleme/fondaş medyanın da bu kirli dile ölümüne sahip çıkması tarlanın sadece sürülmediğini, sürülemeyen tarlaların da kiralandığını göstermektedir.
“Ölümcül bombalama, Türkiye turizm sektörü koronavirüs pandemisinden kurtulmak için çalışırken patlama yıllarca süren sakinliği paramparça etti” ifadeleriyle haberi PKK’nın adını anmadan veren New York Times ve Wall Street Journal PKK’ya olan kirli desteklerini gözler önüne sermişlerdir.
“YPG mi bize saldıracak”, “başkası olacağına onlar sınır komşumuz olsun” diyen gafillerin ve aynı masadaki ortaklarının masadaki gizli ortaklarının hatırı için, sanki İstiklal Caddesinde tüp patlamış gibi PKK’nın adını anamadan kınama yapmaları, PKK’yı bu tür alçakça eylemler yapmaya cesaretlendiren en önemli motivasyon kaynağıdır.
Yani turpun büyüğü heybededir.
ABD ve İngiltere’den icazet yarışına girenlerin PKK’ya karşı olmaları mümkün değildir.
Kendi ülkesinin Polis ve Jandarmasını cari açığı kapatmak için uyuşturucu ticareti yaptığı, ordumuzu kimyasal silah kullandığı iftirasıyla suçlayarak katile katil, teröriste terörist diyemeyenlerin bu ülkeye verecekleri sadece kan ve gözyaşıdır.
Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Sadece akıl olması yeterlidir.
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor..
Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar, katıldığı Habertürk TV canlı yayınında; “Siz temel gıda maddesi sayıyorsunuz ben saymıyorum. Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir. Bilimsel bir şey konuşuyorum, ezber değil. Kişi başı tüketim 210 kilo; İsveç, Norveç, Japonya’da 50 kilo. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için başında 20 senedir böyle yöneticiler duruyor" diyerek tepki çeken açıklamalarda bulundu.
Bu sözleri programın moderatörü Afşin Yurdakul düzeltme istese de Kolivar bilimsel olduğu iddia ettiği zırvalarını sürdürdü.
Kullandığı ifadeler nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 301/1 maddesi uyarınca "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak" suçundan hakkında re ’sen soruşturma başlatılan Kolivar, Savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğince tutuklandı.
Kendini Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı olarak tanıtan Cihan Kolivar, daha önce Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası'nın yöneticilerindendi. 2018'deki seçimlerde başkan adayı oldu, kazanamadı. Bunun üzerine Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası'ndan ayrılarak Ekmek Üreticileri Sendikası'nı kurup başkanı oldu
Nitekim Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası'ndan Cihan Kolivar'la ilgili olarak yapılan açıklamada; "Sözde ekmek üreticisi olduğunu iddia eden şahıs, ekmek ile ilgili mesnetsiz bilgisiz, hayali ithamlarda bulunmuştur. Fiilen ekmek üretimi yapmayan şahsın başkanı olduğu sendikanın yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde yok hükmündedir. Kendisinin ciddiye alınmamalıdır. Ekmek halkımızın temel gıda maddesidir. Ayrıca ekmek fiyatı ile ilgili ocak ayına kadar yeni fiyat uygulamamız gündemimizde yoktur." Denilerek Kolivar’ın sendikasının yasal hükümler çerçevesinde yok hükmünde olduğu ve şahsın fiilen ekmek üretimi yapmadığı halde mesnetsiz, bilgisiz, hayali ithamlarda bulunduğu ifade edildi.
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı da Kolivar'ın açıklamalarının esnafı ve milleti üzdüğünü belirterek, "Bu mesleği icra etmeyen kişinin Türk milleti adına sarf ettiği kelimeleri şiddetle kınıyoruz, nefretle karşılıyoruz, doğru bulmuyoruz. Bu kişinin bu mesleği icra etmediğini, yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını, basında yer verilmesinin doğru olmayacağını ilgili basın yayın kuruluşuna ifade etmemize rağmen bunu yayına çıkararak, bu talihsiz açıklamalara sebep olunmasını da doğru bulmuyoruz. Aynı kişi milletimize hakaret ettiği gibi gerçekle bağdaşmayan ifadeler kullanmıştır. Milletimizin yılda 210 kilogram ekmek tükettiğini söylüyor. Oysaki bizim insanımız yılda 81 kilogram ekmek tüketiyor yani günde 224 gram ekmek tüketiyor. Bu da normal olan ekmek tüketimidir. Yılda 210 kilogram ekmek tüketilmiş olsa bizim günde 243 milyon adet ekmek tüketmiş olmamız gerekiyor. Türkiye'de bugün 96 milyon adet ekmek tüketiliyor, 101 milyon adet ekmek üretiliyor. Hiçbir bilimle alakalı olmayan talihsiz bir açıklama olduğunu görüyoruz" diyerek Kolivar’ın cehaletini ortaya koydu.
Ekmek üreticisi olmayan Kolivar’ın nasıl sendika başkanı olduğu ve sendikasının mevzuat açısından yok hükmünde olması ayrı bir tartışma konusu olsa da Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı’nın “Bu kişinin bu mesleği icra etmediğini, yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını, basında yer verilmesinin doğru olmayacağını ilgili basın yayın kuruluşuna ifade etmemize rağmen bunu yayına çıkararak, bu talihsiz açıklamalara sebep olunmasını da doğru bulmadıkları” söylediği halde Habertürk TV’nin bu şahsı ekrana çıkartarak görüş beyan etmesini sağlaması en az bu şahsın yaptığı kadar utanç vericidir.
Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası ya da Türkiye Fırıncılar Federasyonu gibi fiilen ekmek üreten temsilcilerden oluşan meslek mensupları dururken fiilen ekmek üretmediği gibi sendikasının da yasal olmadığı ifade edilen bir kişinin uyarılara rağmen özellikle yayına çıkartılması TV Kanalının amacının görüş almak değil algı oluşturmak olduğunu göstermektedir.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduklarını zanneden böyle cahillerden görüş isteyenlerin de onlardan bir farkları yoktur.
Kaldı ki Kolivar’ın sosyal medyada yaptığı paylaşımlar kendisi ile aynı siyasi görüşte olmayanlara yaptığı hakaretlerle doludur, adeta kin ve nefret kusmaktadır.
Ekmekle beslenenlere “aptal” diyen bu cahilin sosyal medya hesabından bir başkası için yaptığı 23.09.2022 tarihli; “meymenetsiz, surata bak, hayatı yalan, Fetö’nün posta güvercini, yüzüne tükürsen yarabbi şükür diyen biri” paylaşımı cibilliyeti hakkında bir fikir vermektedir.
Böylesine önyargılı, militan, cahil ve saygısız birisini -uyarılara rağmen- ekrana çıkartanlar da en az onun kadar sorumludurlar.
Görüş almak için Ebu Cehilleri çağırmak gaflet filan değil düpedüz sorumsuzluktur.
Arif Nihat Asya ne güzel söylemiş;
Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet altın devrini yaşıyor..
Diller, sayfalar, satırlar ‘Ebu Leheb öldü’ diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor”!
Biz onun aklından geçenin ne olduğunu “bindiği otobüsten” biliyoruz.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı kapsamındaki Karadeniz gezisinde otobüsüne aldığı için kendi mahallesinden büyük tepkilere neden olan gazeteci Nagehan Alçı Twitter hesabından yaptığı paylaşımda; İTO'daki seçimi CHP'nin kazandığını belirterek, "İstanbul Ticaret Odası'nda zafer CHP'nin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun diyebiliriz. Buradan dönüş imkansız. Arada çok büyük fark var. CHP örgütü resmen sandıkları patlattı. İTO'da Şekib Avdagiç yönetimi yani AK Parti büyük bir hezimet yaşıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Peki gerçekten CHP örgütü resmen sandıkları patlatmış mıydı?
Yoksa patlayan Nagehan Alçı mıydı?
700 bin üyesiyle Türkiye’nin en büyük meslek odası olan ve ortalama her 3 şirketten birini temsil eden İstanbul Ticaret Odasında gerçekleşen ve meslek komitesi ile meclis üyelerinin belirlendiği İTO tarihinin en yüksek katılımlı seçimini, 273 kişilik İTO meclisine 195 üye sokmayı başaran mevcut Başkan Şekip Avdagiç ve arkadaşları kazandı.
Bu kadar net, tartışmasız ve büyük bir başarıya rağmen bir gazetecinin büyük bir sevinçle hezimete uğrayanlara zafer kazanmış muamelesi yapması, gazeteci değil yandaş olduğunu göstermektedir.
Gerçek gazeteci sosyal, siyasi ve toplumsal olayların sonuçlarını zafer/hezimet gibi abartılmış yorumlarla değerlendirmez.
Nitekim abartılı iddiasından çok kısa bir süre sonra gerçeğin ortaya çıkmasından sonra yaptığı; "Tüm okurlarımdan özür diliyorum. Ticaret âlemi gibi bilmediğim bir dünya hakkında kimden bilgi gelirse gelsin yazmamalıydım. İnsan bilmediği konuya girmemeli. İTO’nun eski başkanı İbrahim Çağlar’a yakın ve de koyu AK Partili olan bir çevreden aldığım bilgiler yanlışmış maalesef. Siyaset dünyasına ne kadar hâkimsem ticaret dünyasına o kadar uzak bir insanım. Hiç bu konuya girmemeliydim. Yeniden herkesten özür diliyorum. Habercilik şehvetiyle bana gelen bilgiyi doğru zannettim. Şekib Avdagiç-İbrahim Çağlar olayını da hiç bilmiyordum…" açıklaması samimi ve inandırıcı olmaktan uzaktır.
Bu kadar abartılı bir yalan özürle geçiştirilemez.
Özür dilemek erdemdir ama özür dilemek zorunda kalmak zevahiri kurtarmak içindir.
Biz onun aklından geçenin ve görmek istediği sonucun ne olduğunu “bindiği otobüsten” biliyoruz.
Ebu Cehil Türkiye’de distribütörlük vermiş…
"Togg'un karbüratörü yurt dışından geliyor".
Buram buram cehalet kokan ifade bilgisiz fikir sahibi olan Manken Pelin BATU’ya ait.
Bunlar okumuş cahiller.
Arif Nihat Asya; “Ebu Cehil Kıta’lar dolaşıyor” diyor ama görülüyor ki Ebu Cehil işlerinin(!) yoğunluğu nedeniyle Türkiye’de distribütörlük vermiş.
Onlar da Ebu Cehil’e sadakatlarını göstermek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Gözleri var görmezler.
85 milyona sesleniyorum Allah aşkına son 20 yılda AK Parti hükümetinin yaptığı bir tek fabrika söylesinler." (Kemal Kılıçdaroğlu)
Cevap veriyorum;
2002 yılında 13.000 olan fabrika sayısı şu anda 75.000; 192 olan organize sanayi bölgesi 379; 5 olan teknokent sayısı 92.
En son Gemlik’te milli ve yerli otomobil TOGG’un fabrikası açıldı.
Biz de kendilerine soruyoruz;
Sayın Genel Başkan; siz gerçekten Türkiye’de mi yaşıyorsunuz?